Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Kürk Mantolu Madonna

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımladığı bir romanıdır. Kitapta dokunaklı bir aşk hikâyesi anlatılmaktadır. Kitap hakkında İlk olarak Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940 – 8 Şubat 1941 arasında Büyük Hikâye başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanmıştır. Yazarı Sabahattin Ali, romanı ikinci kez askerlik yaptığı Büyükdere'de bir çadırda yazmış ve günü gününe gazeteye yetiştirmeye çalışmıştır. Romanı yazdığı günlerde attan düşüp sağ kol bileği çatlayınca da kolunu tenekede ısıtılan suya koyup yazmaya devam etmiştir. Kitap, Türkiye'de oldukça popüler olduktan sonra tiyatro ve sinemaya uyarlanmıştır. Yedi Meşaleciler edebî topluluğundan Cevdet Kudret Solok, Sabahattin Ali'nin bu romanı için Lüzumsuz Adam başlığını düşündüğünü, ancak sonrasında içindeki "z" ve "s" seslerinin kakofonisinden hoşlanmayarak bu addan vazgeçtiğini söylemiştir. Pertev Naili Boratav ise Sabahattin Ali'nin bu romanı ilk önce bir öykü olarak yazdığını, başlığını da Yirmi Sekiz şeklinde koyduğunu ve öykünün ilk sayfasını kendisine gösterdiğini dile getirmiştir. Kürk Mantolu Madonna, kitap olarak ilk kez 1943'te Remzi Kitabevi tarafından yayımlanmıştır. Kitap için ilk eleştiri Nâzım Hikmet'ten gelmiştir. Nâzım Hikmet, Mayıs 1943'te Bursa Hapishanesi'nden gönderdiği mektupta kitap ve yazarı Sabahattin Ali hakkında şunları yazmıştır:Kürk Mantolu Madonna, ben bu kitabı hem sevdim, hem kızdım. Evvela niçin kızdığımı söyleyeyim. Kitabın birinci kısmı bir harikadır. Bu kısmın kendi yolunda inkişafı, yani bir küçük burjuva ailesinin içyüzünü tahlili öyle bir haşmetle genişlemek istidadında ki, insan buradan ikinci kısma geçerken, elinde olmayarak, yazık olmuş, bu çok orijinal, çok mükemmel başlangıç ve imkân boşuna harcanmış, keşke bu başlangıç harcanmasaydı, diyor. Ben başlangıcı okurken, yani Berlin'e kadar olan pasajı, senin benim anladığım manadaki realizmine hayran oldum. Beni dinlersen o başlangıcı almak ve kahramanın ölümünü kısaca tekrarlamak suretiyle o ailenin efradı ve eşhasının hayatları etrafında bir ikinci cilt, ayrı bir roman yapabilirsin, böylelikle de dinlemeye başladığımız harika musiki birdenbire kesilmiş olmaz. Gelelim ikinci kısmına, o kısım, başlı başına bir büyük hikâye olarak güzeldir ve böyle bir tecrübe gerek senin için gerekse Türk edebiyatı için lazımdı. Sen bu tecrübeyi başarıyla yaptın. Konusu ve özeti Romanın baş karakterleri, Yahudi asıllı Alman bir kadın olan Maria Puder ve Havranlı Raif Efendi'dir. Raif Efendi içine kapanık, melankolik, sessiz ve dış dünyaya pek uyum sağlayamamış bir karakterdir. Hayatı boyunca birçok şeye boyun eğmiş, haksızlığa uğradığında bile buna karşı koyamamıştır. Sevmediği bir kadınla evlenmiş, çocukları olmuştur; bir ailesi vardır. Kendi hayatına kendisi yön verememiş, başkalarının istediği bir insan olarak hayatını sürdürmüştür. Hayatında gerçekten yaşadığını hissettiği sadece bir anısı olmuş ve bunu günlüğüne aktarmıştır. Raif Efendi, yirmili yaşlarında babasının isteği üzerine gittiği Berlin'de, sanata olan ilgisi sayesinde bir sanat galerisine gider. Galerideki tablolar arasında gezindiği sırada bir sanatçının otoportresini görür ve tablodaki kadını hiç tanımamasına rağmen platonik olarak ona âşık olur. Tablo, onda daha önce hiç hissetmediği duygular uyandırır. Raif tablodaki portrenin, Rönesans ressamı Andrea del Sarto tarafından yapılmış "Madonna delle Arpie" isimli tablodaki Meryem Ana (Madonna) portresine benzetir. Tabloya o kadar hayran olur ki, fırsat buldukça tabloyu görmeye gelir; fakat başka gözlerin onu takip ettiğini fark etmez. Artık ritüel hâlini alan bu tabloyu seyretme seanslarından birinde bir kadın onun yanına gelir. Bu kadın, tablonun sahibi olan sanatçı Maria Puder'dir. Maria, Raif'in tabloya olan hayranlığının farkındadır. Raif ise başta onun kendisiyle alay eden biri olduğunu düşünür. Tablonun sahibi ile konuştuğunu öğrenince ise, dünyası bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde değişir. Maria'nın karakteri Raif'e göre daha dominanttır. Kendisinin bir erkek gibi özgür yetiştiğini, canı ne isterse onu yaptığını anlatır. Hatta Raif'i de çok naif bulduğunu dile getirir. İkisi bu özellikleri sayesinde birbirlerini tamamlarlar ve aralarında uzun süren bir arkadaşlık başlar. Raif, Maria'yı çok sevmektedir; fakat Maria'nın kendisine olan hislerinden pek emin olamaz. Yine de onun her istediğini yapmaya çalışır. İkisi beraber rüya gibi güzel günler geçirirler. Bir gün Raif, babasının öldüğü haberini alır. Türkiye'ye, Havran'a dönme kararı alır. Maria ile burada mektuplaşmaya devam edecektir. Fakat aralarındaki birkaç mektuplaşmadan sonra Maria'nın mektupları kesilir. Raif bunu hayra yormaz ve Maria'nın kendisinden sıkıldığını, vazgeçtiğini düşünür. Raif'in asla bitmeyecek olan kasvetli günleri işte burada başlar. Sevmediği bir kadınla evlenir. Raif, mektupların kesilmesinden yaklaşık on yıl sonra, Maria'nın bir akrabasını Ankara'da görür. Ondan, Maria'nın kendilerine bir Türkten hamile olduğunu söylediğini ama ismini vermediğini öğrenir. Ayrıca Maria'nın doğum sırasında fenalaştığını, komaya girdiğini ve bir hafta sonra koma hâlinde iken öldüğünü büyük bir üzüntüyle öğrenir. Üstelik Maria'nın mektuplarında sadece "iyi haber" olarak nitelendirdiği gerçeği de o anda öğrenir: On yıl önce Maria, Raif'ten olma kız çocuklarını dünyaya getirdikten bir hafta sonra koma hâlinde ölmüştür. Raif Efendi, ölümünün yaklaştığını anladığında bu güzel günleri kaydettiği defterinin yakılmasını genç bir iş arkadaşından rica eder. Genç iş arkadaşı da Raif Efendi ile ilgili bu gizemi çözmek ve onu daha yakından tanıyabilmek için defterini okur. Karakterler ve özellikleri Raif Efendi: Romanın asıl kahramanıdır. Babası Havranlı bir sabuncudur. Babası onu Berlin'e sabun işinde uzmanlaşması için gönderir. Raif orada Maria Puder ile tanışır. Raif romanın genelinde kendi hâlinde, sessiz, sakin, ahlaklı ve sıkıntılı olduğu zamanlarda başkalarına belli etmeyen birisidir. Ancak bu sessizliğinin ardında bir kadına duyduğu büyük bir sevda gizlidir. Maria Puder: Maria Puder, Berlin'deki Atlantik adında bir barda şarkı söylemektedir. Orada çalıştığı yıllar boyunca erkekler hakkında edindiği bilgi ve tecrübelere dayanarak hepsinin "güvenilmez" olduğunda karar kılmıştır. Kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, kimseyi sevemeyen birisidir. Kimseyle çok yakınlaşmaktan hoşlanmaz. Raif'in ona âşık olduğuna inanması ve hislerine karşılık vermesi oldukça uzun sürmüştür. Hem Raif Efendi hem de Maria Puder, yıllardır aradıkları kişiyi bulduklarını düşünmüşler ve aşka inanmaya başlamışlardır. Anlatıcı (Rasim): Raif Efendi'nin iş arkadaşıdır. Raif'in gizemini çözmemize fayda sağlayan karakterdir. Maria Puder'in kimliği küçükresim|309x309pik| Kitabın "Kürk Mantolu Madonna" olarak tanımladığı başkarakteri Maria Puder'in kim olduğu hakkında pek çok şey söylenmiştir. Sabahattin Ali'nin yakın arkadaşlarından Muvaffak Şeref, Taksim Camlı Köşk Gazinosu'ndaki kadın orkestrasında çalan kadınlardan biri olduğunu söylerken; Sevgi Sanlı, Madonna'nın Sabahattin Ali'nin henüz çok gençken âşık olduğu bir genç kız olduğunu dile getirmektedir. Sabahattin Ali'nin kızı Filiz Ali, BBC'ye verdiği bir söyleşide, Maria'nın gerçek bir kişi olduğunu öğrendiklerini söylemiştir. Filiz Ali, babası Sabahattin Ali'nin 1920'lerde genç bir adamken bir yıl yaşadığı Berlin'de Maria ile tanıştığını aktarmıştır. Filiz Ali, babasının Maria ile ilgili mektuplarından İngilizceye çevirdiği alıntıda, Sabahattin Ali ve Maria'nın çıktığı uzun yürüyüşlerden, bazen el ele tutuştuklarından bahsedilmektedir. Kitabın ana fikri Sabahattin Ali, bu kitabını şu sözlerle açıklamıştır:Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha mâliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahlûku, anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Çeviriler Roman, Amerikalı yazar Maureen Freely ve Alexander Dawe tarafından "Madonna in a Fur Coat" başlığı altında İngilizceye çevrildi ve 2016 yılında Penguin Classics serisinde yayımlandı; çeviri, 2021 yılında David Selim Sayers'in önsözüyle yeniden yayımlandı. Ayrıca bakınız Kuyucaklı Yusuf İçimizdeki Şeytan Sırça Köşk Değirmen Notlar Dış bağlantılar Kaynakça Kategori:Sabahattin Ali romanları Kategori:1943 romanları Kategori:1940'larda Türk romanları Kategori:Türkçe romanlar Kategori:Tefrika romanlar Kategori:Aşk romanları Kategori:Sinemaya uyarlanmış Türk romanları Kategori:Tiyatroya uyarlanmış Türk romanları Kategori:Konusu Ankara'da geçen romanlar Kategori:Konusu Berlin'de geçen romanlar Kategori:Kurguda Balıkesir Kategori:Ressamlar ile ilgili eserler
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri