Kutub, Kutb, veya Kotb , 'eksen', 'mihver' ya da 'kutup' demektir. Kutub göksel hareketlere atfen ve astronomik bir terim veya ruhani bir imge olarak kullanılabilir. Ayrıca "Acâ’ibü’l-mahlûkat ve Ğarâ’ibü’l-mevcûdât" adlı yazmalarda da Kutblar için farklı tılsımlar tarif edilmiştir. Sufilik'te, kutub kemale ermiş insandır, insan-ı kâmildir (Alemşümul insan), kutsal hiyerarşiyi yönetendir. Kutub, Sufi tinsel önderidir, Allah ile ilahi bir bağı vardır ve kendisini Sufiliğin merkezine oturtan veya kutbu olduğu bilgiyi aktarır ama dışarıdan bilinmez. Her çağda bir kutub vardır ve yanılmazdır, güvenilir ruhani liderdir. Yalnızca seçilmiş bir mistik gruba görünür çünkü "insanın Allah'ın doğrudan bilgisine ihtiyacı" vardır. İsmailiye Çalışmaları Enstitüsü'ne göre "Mistik literatürde, Tirmizî, Abdürrezzak ve İbn Arabi (ö. 1240) gibi, [Kutub] tüm azizlerin evrensel lideri olduğu düşünülen en mükemmel insan demektir, ilahi ve dünyevi arasında aracıdır ve onların varlığı dünyanın var olması için elzemdir." Kutbun kitabi delili Hâkim et-Tirmizî'nin öğretilerinde Kutbun, kutb inancını destekleyecek kitabi kanıt olduğunu düşündüğü, kutsal hiyerarşinin başında olduğunu iddia eden delil vardır. İbn Mes'ud'a dayandırılan bir hadis kutbun varlığına dair bir kanıt olarak değerlendirilmiştir. Bu hadis Muhammed Reşit Ridā tarafından isnad yönünden sorgulanarak terk edilmiştir. Geçici Kutub ve Kevni Kutub Geçici Kutub Sufilik'te kutub bahsinde iki temel farklı tür vardır: geçici kutub ve kevni kutub. Geçici ve kevni kutub Tanrının her zaman dünyada var olduğuna delalet edeler ve birbirlerine bağlıdırlar. Geçici kutub "yardımcı" ya da "gavs" olarak bilinir ve yeryüzündeki bir insandır. Kevni kutub ise geçici kutbda bir hassa olarak ortaya çıkar ve Hallâc-ı Mansûr'a kadar geri götürülebilir. Geçici kutub yeryüzü azizlerinin ruhani lideridir. Bütün varlıkların - gizli, canlı ve cansız - kutba büyük otorite veren bağlılık yemini etmesi gerektiği söylenir. Bundan azade olanlar el efrad, meleklerden olanlar; cinniler Kadir'in emri altında olanlar ve rical-i gaybın onuncu basamağında olanlardır. Kutbun doğası gereği kaldığı mekan, geçici veya kevni, sorgulanmalıdır. Çoğunluk tarafından Kutbun madden ve manen Mekke'de kendisinin makamı olarak görülen Kabe'de bulunduğu düşünülür. Kevni Kutub Kevni kutub, gücünü aldığı geçici kutbdan (nihai olarak Allah'tan olsa da) üst bir boyutta Evrenin Eksenidir. Kutbun kozmik hiyerarşisi Kozmik hiyerarşi kozmosta tinsel gücün devamlılığının sağlandığı yoldur. Hiyerarşinin iki tanımı saygın Sufilerce yapılmıştır. İlki Ali Hecveri'nin ilahi divanıdır. Burada üç bin ahyar ("hayırlılar"), kırk abdal, yedi ebrar ("dindarlar"), dört evtad ("direkler"), üç nukaba (önderler) ve bir kutub vardır. İkincisi İbn Arabi'nin farklı ve daha müstesna yapısıdır. Burada sekiz nuceba ("soylular"), yedi abdal, dört evtad, iki eimme ("rehberler") ve bir kutub vardır. Kutub isimli insanlar Kutb ed-Din isimli pek çok kişi vardır. En önemlileri şunlardır: Seyyid Kutb (1906–1966), İslamcı ve Mısırlı Müslüman Kardeşler üyesi, Cemal Abdünnasır'a suikast girişimi tertiplemek suçundan idam edilmiştir. Kutb Şahi hanedanı üyeleri, Güney İran'da Golkonda Krallığı'nın (1518-1687) yönetici ailesidir. Hüda Kutb, Amerikan televizyon kişisi Kutup Osman Fazlı (1632-1691) Kıbrıs'ta ölen bir Sufi Binalar Qutb kompleksi, Hindistan, Delhi'de Mehrauli'de bir grup anıt ve bina Qutb Minaresi, Hindistan, Delhi'de uzun kiremit bir minare Hauz e Qutb, ayrıca Ahmedabad'de Kankaria gölü olarak da bilinir. Eleştiriler Bazı tarikatlarda “İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabirlerdeki ölülerden yardım isteyiniz” şeklindeki bir hadis rivayetine dayanarak kutup yahut gavs olduğu iddia edilen kişilerden ölmüş olsalar dahi yardım istenebileceği görüşü bulunmaktadır. Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, Kütüb-i Sitte gibi kaynaklarda yer almayan ve ilk defa İbn-i Kemal'in (1469-1536) el-Erbâin'inde kaynaksız olarak geçen bu rivayetin uydurma olduğunu ve ölülerden yardım istemenin Fatiha Suresinde yer alan “Yalnız senden istiânede bulunuruz.” ayetine aykırı bir şirk olduğunu iddia etmektedir. Serkan Derin budizmdeki buda inancı ile tarikatlardaki kutup inancı arasında benzerlik bulunduğunu belirtmektedir. Prof. Dr. Servet Bayındır da bu inancın temelinde Hinduizmin bulunduğunu, İslam tarihindeki tefsircilerin, hadisçilerin, fıkıhçıların hemen hemen yüzde 99'unun bu tür literatürü kâle dahi almadıklarını ve kutup, aktap, gavslara inanmanın, bu literatürde bunlara yüklenen misyonu inanç olarak kabul etmenin insanı şirke düşüreceğini söylemektedir. Kaynakça Kategori:Tasavvuf