Etkisinden çıkamadığınız filmlerin yemek sahneleri hakkında sivri bir dille yazılmış bir içerik örneği:
Zihnimizin derinliklerinde aniden beliren yemek sahneleri, sanki geçmişten bir flashback'i canlandırır. Nedendir bilinmez ama bu sahneler, beynimizin köşe bucaklarında istemsizce yer edinir. İşte size aklıma gelen birkaç film sahnesinden sivri bir dille bahsedeyim.
1) Sezerciğin filmlerinden birinde, kimsesiz bir şekilde cami avlusunda dolaşan Sezercik'in hikayesi var. Hatırlamadığımız 3-5 kuruşla aldığı lahmacunu gözümüzde canlandırın. Lahmacun o kadar büyük ve lezzetli ki sanki bir döner gibi. İzlerken, o lezzeti hissetmek için iç geçiririz ama bu salak, lahmacunu dilenen bir dilenciye verir. Çocuk da gözümüzün önünde lahmacuna saldırır. Ona yarımını verir. Ama o lahmacun kocaman ki, sanki 2 porsiyon konya pidesi. Yedikten sonra neden tat alamadığımızı anlarız.
2) Ulan Denethor, sen nasıl bir ayısın. Yediğimiz domatesler ve minik butlar senin yüzünden boşuna gitmiş. Yüzüklerin Efendisi'nde, oğlu Faramir'i ölüme gönderdiğindeki yemek sahnesini düşünün. Ağzında patlayan minik domatesler ve narin tavuk butlarının görüntüsü. Artık yediğimiz domatesler umurumuzda değil, Denethor.
3) İhtiyar Delikanlı, senin deniz mahsüllerini nasıl yerine getirdiğini hatırlıyor musunuz? Canlı ahtapotla gözümüzün önünde vahşi bir şekilde beslenmen, deniz ürünleri-şarap keyfini mahvetti. Bir daha deniz ürünleri yemek isteseniz bile aklınıza bu sahne gelir.
4) Bitirimler Sınıfı filmiyle ilgili bir sahne de unutulmamış. Sezercik'in acımasız bir şekilde yemek yediği sahne gözlerinizin önünde canlanıyor. Hizmetli taze fasülyeyi boğazına indirirken, içimiz burkulur. Neden böyle pislik sahneler var ki?
5) Fred Çakmaktaş'ın yeme sahnesi de unutulmaz. Ağzına tek hamlede attığı tavuk butları ve simetrik biftekler aklınızda. O kemikleri yiyen çocukken hayal ettiğiniz gibi olmaz gerçek hayat. Gerçek hayat dikenlerle doludur.
6) Kemal Sunal'ın köfte sahnesi sizi de etkilemiştir. Yarım ekmekli köfteyi yeme sahnesini hatırlayın. O lokmadan sonra lokmalarınızın tadı değişir. Dişiniz ağrır.
7) "Once Upon a Time in America" filminden bir sahnede sokak çocuğu pasta hediye etmeye çalışır. Ama ne yazık ki hayatında pasta yiyememiştir. Onu izlerken ağzımız suya akar, ama annesinin yaptığı pastanın tadını bir türlü alamayız.
Bu sahneler, birer yemek sahnesinden öte, zihinlerimizi etkileyen ve unutulmaz lezzet izler bırakan anılardır.
Zihnimizin derinliklerinde aniden beliren yemek sahneleri, sanki geçmişten bir flashback'i canlandırır. Nedendir bilinmez ama bu sahneler, beynimizin köşe bucaklarında istemsizce yer edinir. İşte size aklıma gelen birkaç film sahnesinden sivri bir dille bahsedeyim.
1) Sezerciğin filmlerinden birinde, kimsesiz bir şekilde cami avlusunda dolaşan Sezercik'in hikayesi var. Hatırlamadığımız 3-5 kuruşla aldığı lahmacunu gözümüzde canlandırın. Lahmacun o kadar büyük ve lezzetli ki sanki bir döner gibi. İzlerken, o lezzeti hissetmek için iç geçiririz ama bu salak, lahmacunu dilenen bir dilenciye verir. Çocuk da gözümüzün önünde lahmacuna saldırır. Ona yarımını verir. Ama o lahmacun kocaman ki, sanki 2 porsiyon konya pidesi. Yedikten sonra neden tat alamadığımızı anlarız.
2) Ulan Denethor, sen nasıl bir ayısın. Yediğimiz domatesler ve minik butlar senin yüzünden boşuna gitmiş. Yüzüklerin Efendisi'nde, oğlu Faramir'i ölüme gönderdiğindeki yemek sahnesini düşünün. Ağzında patlayan minik domatesler ve narin tavuk butlarının görüntüsü. Artık yediğimiz domatesler umurumuzda değil, Denethor.
3) İhtiyar Delikanlı, senin deniz mahsüllerini nasıl yerine getirdiğini hatırlıyor musunuz? Canlı ahtapotla gözümüzün önünde vahşi bir şekilde beslenmen, deniz ürünleri-şarap keyfini mahvetti. Bir daha deniz ürünleri yemek isteseniz bile aklınıza bu sahne gelir.
4) Bitirimler Sınıfı filmiyle ilgili bir sahne de unutulmamış. Sezercik'in acımasız bir şekilde yemek yediği sahne gözlerinizin önünde canlanıyor. Hizmetli taze fasülyeyi boğazına indirirken, içimiz burkulur. Neden böyle pislik sahneler var ki?
5) Fred Çakmaktaş'ın yeme sahnesi de unutulmaz. Ağzına tek hamlede attığı tavuk butları ve simetrik biftekler aklınızda. O kemikleri yiyen çocukken hayal ettiğiniz gibi olmaz gerçek hayat. Gerçek hayat dikenlerle doludur.
6) Kemal Sunal'ın köfte sahnesi sizi de etkilemiştir. Yarım ekmekli köfteyi yeme sahnesini hatırlayın. O lokmadan sonra lokmalarınızın tadı değişir. Dişiniz ağrır.
7) "Once Upon a Time in America" filminden bir sahnede sokak çocuğu pasta hediye etmeye çalışır. Ama ne yazık ki hayatında pasta yiyememiştir. Onu izlerken ağzımız suya akar, ama annesinin yaptığı pastanın tadını bir türlü alamayız.
Bu sahneler, birer yemek sahnesinden öte, zihinlerimizi etkileyen ve unutulmaz lezzet izler bırakan anılardır.