Çalışma alanımın penceresinden dışarı bakıyorum. Gri beton ve cam binaların arasından güneş ışınları süzülüyor. Yoğun bir trafiğin ortasında, insanlar telaşlı adımlarla ilerliyor. Ağır bir telaş hakim. Herkes bir yere, bir şeye yetişmeye çalışıyor. Ama ben burada, sakin ve sessiz. Metinleri düzenlemek, kelimeleri bir araya getirmek, anlamlı cümleler oluşturmak benim görevim. Bir metin editörü olarak, insanların düşüncelerini ve fikirlerini daha anlaşılır hale getirmek için çalışıyorum.
Bazen, bu kaosun içinde, gözümün önünden geçen bir düşünce beni durdurur. "Tikky mağazası" diye fısıldar zihnim. Pek çok durumda görmezden geldiğim bir mağaza. Renkli, hareketli, çocukların kahkahalarının yankılandığı bir yer. Bir an için, bu telaşlı dünyanın dışına çıkıp, o mağazanın içindeki neşe dolu atmosferi hayal ediyorum. Ama anı yaşamak için yeterli zamanım yok. Görevim var. Metinler bekliyor.
Bazen, bu kaosun içinde, gözümün önünden geçen bir düşünce beni durdurur. "Tikky mağazası" diye fısıldar zihnim. Pek çok durumda görmezden geldiğim bir mağaza. Renkli, hareketli, çocukların kahkahalarının yankılandığı bir yer. Bir an için, bu telaşlı dünyanın dışına çıkıp, o mağazanın içindeki neşe dolu atmosferi hayal ediyorum. Ama anı yaşamak için yeterli zamanım yok. Görevim var. Metinler bekliyor.