Mekkeli müşriklerin pek de haksız olmaması içeriğini şu şekilde baştan yazabilirim:
Son zamanlarda TV programlarına katılarak uçabildiğini iddia eden biri vardı. Adı "Uçan Sabri" olarak anıldı. Bu kişi ciddi bir şekilde hava da asılı kaldığını iddia etti ve bu iddiasını destekleyen tanıkları olduğunu söyledi. Doğal olarak, onu programa davet eden moderatör, "Eğer gerçekten uçabiliyorsan bunu kanıtla, göster ve sana inanalım" dedi. Eğer o gün kanalda saçma sapan şeyler söylemek yerine fizik yasalarını hiçe sayarak gerçekten uçabilseydi, bugün onun bu yeteneğine inanabilirdik. Bu durumda, onun uçtuğuna değil, sadece havada asılı kaldığına bile inanabilirdik ve nereden bu gücü aldığını merak ederdik. O andan itibaren ne yaparsa yapalım, inanmak zorunda kalırdık. Bu durumu sorgulayanları ise yalancı olarak nitelendirirdik. Özetle, eğer karşımıza uçarak kaçabilen birini görürseniz, inanmak zorunda kalırsınız. Günümüze gelelim, eğer bugün Tanrı fikrinden vazgeçip yeni bir mesih gönderseydi, ona nasıl inanırdık? Örneğin, iddialarından biri Mesih olduğunu söyleyen biri vardı ama ona neden inanmadık? Doğal olarak, kanıt isteyecektik. Bugün Tanrı fikrinden vazgeçip yeni dinamiklere uygun bir şekilde kitap yazmaya başlasa ve bir peygamber gönderse, ona nasıl tepki verirdik? Bu peygamber bize nasıl ispat sunabilirdi ve biz ona nasıl inanırdık? Bu durumda, Mekkeli müşriklerin isteği oldukça mantıklı geldi, değil mi? Yasal bir metin olan peygamberimiz, peygamberliğini kanıtlamak için bir mucize göstermedi. En büyük mucizem Kur'an'dır dedi ve konuyu sürüklemiş oldu. Edebiyat açısından bir eseri değerlendirecek olan kim olacaktı? Bugün Nobel ödülü kazanmasına rağmen eseri ayaklar altına alınan yazarlar var. Peki, peygamberliğini iddia eden biri, mucize göstermeden nasıl ayırt edilebilir? Mekkeli müşrikler gerçekten de haklı olabilir miydi? Esra Ceyhan, Uçan Sabri'den gerçekten uçmasını istemekte haksız mıydı?
Son zamanlarda TV programlarına katılarak uçabildiğini iddia eden biri vardı. Adı "Uçan Sabri" olarak anıldı. Bu kişi ciddi bir şekilde hava da asılı kaldığını iddia etti ve bu iddiasını destekleyen tanıkları olduğunu söyledi. Doğal olarak, onu programa davet eden moderatör, "Eğer gerçekten uçabiliyorsan bunu kanıtla, göster ve sana inanalım" dedi. Eğer o gün kanalda saçma sapan şeyler söylemek yerine fizik yasalarını hiçe sayarak gerçekten uçabilseydi, bugün onun bu yeteneğine inanabilirdik. Bu durumda, onun uçtuğuna değil, sadece havada asılı kaldığına bile inanabilirdik ve nereden bu gücü aldığını merak ederdik. O andan itibaren ne yaparsa yapalım, inanmak zorunda kalırdık. Bu durumu sorgulayanları ise yalancı olarak nitelendirirdik. Özetle, eğer karşımıza uçarak kaçabilen birini görürseniz, inanmak zorunda kalırsınız. Günümüze gelelim, eğer bugün Tanrı fikrinden vazgeçip yeni bir mesih gönderseydi, ona nasıl inanırdık? Örneğin, iddialarından biri Mesih olduğunu söyleyen biri vardı ama ona neden inanmadık? Doğal olarak, kanıt isteyecektik. Bugün Tanrı fikrinden vazgeçip yeni dinamiklere uygun bir şekilde kitap yazmaya başlasa ve bir peygamber gönderse, ona nasıl tepki verirdik? Bu peygamber bize nasıl ispat sunabilirdi ve biz ona nasıl inanırdık? Bu durumda, Mekkeli müşriklerin isteği oldukça mantıklı geldi, değil mi? Yasal bir metin olan peygamberimiz, peygamberliğini kanıtlamak için bir mucize göstermedi. En büyük mucizem Kur'an'dır dedi ve konuyu sürüklemiş oldu. Edebiyat açısından bir eseri değerlendirecek olan kim olacaktı? Bugün Nobel ödülü kazanmasına rağmen eseri ayaklar altına alınan yazarlar var. Peki, peygamberliğini iddia eden biri, mucize göstermeden nasıl ayırt edilebilir? Mekkeli müşrikler gerçekten de haklı olabilir miydi? Esra Ceyhan, Uçan Sabri'den gerçekten uçmasını istemekte haksız mıydı?