Menzil Cemaati: Tarikatımsı Bir Yapının İç Yüzü
Ailemin bir parçası olduğu için Menzil Cemaati'ni yakından tanıma fırsatım oldu. Bu yapı, tarikatı andıran bir görünüme sahip olsa da, öncelikle belirtmeliyim ki, bu cemaat ileride FETÖ gibi bir haline gelemeyecektir. En fazla Müslüm Gündüz veya Fadime Şahin gibi, geçmişteki Aczimendi tarikatını andıran bir yol izleyebilirler.
Menzil Cemaati'nin kadrolaşmasının çoğunlukla Sağlık Bakanlığı'nda ve cezaevlerinde gerçekleştiğini gözlemledim. 2013 yılında, işim gereği Ege Bölgesi'ndeki devlet kurumlarının ihalelerine girdim ve bu ihaleler arasında cezaevleri de vardı. Özellikle Şakran'da bulunan Aliağa Cezaevi dikkatimi çekti. Bu cezaevi 7 bölümden oluşuyor ve içerisinde 7000'den fazla tutuklu ve mahkum bulunuyordu.
Cezaevinin her bölümüne girdim ve infaz memurlarının olduğu bölümden saymanların odalarına kadar her yerde Semerkand dergileri ve takvimleri gördüm. Bu durum beni şaşırttı, özellikle de 17-25 Aralık olaylarından çok önceydi. Sonraları, diğer kurumlarda da benzer durumlarla karşılaştım.
Menzil Cemaati'nin lideri Abdulbaki Errol'a inanılmaz bir bağlılık gösteriliyor. Oy vermekten kızlarıyla evlendirecekleri kişiye kadar her konuda bu insana danışıyorlar. Bu cemaatin dine ve devlete verdiği zarar büyük. Kişisel olarak, bu cemaatin azalarak yok olmasını diliyorum, ancak ailemin içinde de gördüğüm bu bağlılığın gücüyle, bunun çok zor olduğunu kabul ediyorum.
Bir not olarak eklemek isterim ki, Menzil Cemaati'nin FETÖ gibi bir yapıya dönüşemeyeceğini düşünüyorum. Bu cemaatin içerisinde iyi üniversitelerin iyi bölümlerinde okuyacak kapasitede, soruları çalmadan başarılı olabilecek insanlar yok. Onlar sadece "rabıta" adı altında meditasyon yaparak sevaba girdiklerini sanan cahil bir topluluk.
Bu nedenle, Menzil Cemaati'nin FETÖ gibi bir tehdit oluşturmayacağını, ancak dinin ve devletin değerlerine zarar veren bir yapı olduğunu belirtmek isterim.
Ailemin bir parçası olduğu için Menzil Cemaati'ni yakından tanıma fırsatım oldu. Bu yapı, tarikatı andıran bir görünüme sahip olsa da, öncelikle belirtmeliyim ki, bu cemaat ileride FETÖ gibi bir haline gelemeyecektir. En fazla Müslüm Gündüz veya Fadime Şahin gibi, geçmişteki Aczimendi tarikatını andıran bir yol izleyebilirler.
Menzil Cemaati'nin kadrolaşmasının çoğunlukla Sağlık Bakanlığı'nda ve cezaevlerinde gerçekleştiğini gözlemledim. 2013 yılında, işim gereği Ege Bölgesi'ndeki devlet kurumlarının ihalelerine girdim ve bu ihaleler arasında cezaevleri de vardı. Özellikle Şakran'da bulunan Aliağa Cezaevi dikkatimi çekti. Bu cezaevi 7 bölümden oluşuyor ve içerisinde 7000'den fazla tutuklu ve mahkum bulunuyordu.
Cezaevinin her bölümüne girdim ve infaz memurlarının olduğu bölümden saymanların odalarına kadar her yerde Semerkand dergileri ve takvimleri gördüm. Bu durum beni şaşırttı, özellikle de 17-25 Aralık olaylarından çok önceydi. Sonraları, diğer kurumlarda da benzer durumlarla karşılaştım.
Menzil Cemaati'nin lideri Abdulbaki Errol'a inanılmaz bir bağlılık gösteriliyor. Oy vermekten kızlarıyla evlendirecekleri kişiye kadar her konuda bu insana danışıyorlar. Bu cemaatin dine ve devlete verdiği zarar büyük. Kişisel olarak, bu cemaatin azalarak yok olmasını diliyorum, ancak ailemin içinde de gördüğüm bu bağlılığın gücüyle, bunun çok zor olduğunu kabul ediyorum.
Bir not olarak eklemek isterim ki, Menzil Cemaati'nin FETÖ gibi bir yapıya dönüşemeyeceğini düşünüyorum. Bu cemaatin içerisinde iyi üniversitelerin iyi bölümlerinde okuyacak kapasitede, soruları çalmadan başarılı olabilecek insanlar yok. Onlar sadece "rabıta" adı altında meditasyon yaparak sevaba girdiklerini sanan cahil bir topluluk.
Bu nedenle, Menzil Cemaati'nin FETÖ gibi bir tehdit oluşturmayacağını, ancak dinin ve devletin değerlerine zarar veren bir yapı olduğunu belirtmek isterim.