Bir arkadaşımız düşüncelerini paylaşmış. İçeriği oldukça yüksek seviyede marifet barındırdığı için paylaşmak istiyorum: "Alt beyin (kalp) tam olarak arındırılmamış olsa da, marifet sahibi olan kişi, İlahi marifetlerden de pay almıştır. Bazı insanların basit düşüncelerle yaptığı eylemleri ve davranışları gördüğünde rahatsız olur, sinirlenir ve tepki verir. Bu kişi, irfan yolunda birçok aşamayı geçtiğinden dolayı, düşük bilinçli insanları Allah'ın El-Mudill (saptıran) isminin yansıması olarak görür ve şeytanın El-Mudill isminin en açık simgesi olduğunu bilir. Bu sebeple günahkar insanları, insan suretinde "şeytanlar" olarak algılar. Tabii ki, bu kişinin algısı doğru olabilir, fakat eksiktir. Bu eksiklik sebebiyle otomatik olarak bu marifetin karşıtı bir argüman ortaya çıkar. Bu karşıt argüman gizli dile çevrilirse şöyle der: "Ben marifet sahibiyim. Günahkar ve nurdan yoksun insanların, Allah'ın El-Mudill isminin izdüşümü olduklarını ve onların insan kılıklı şeytanlar olduğunu kavradım." Genelde El-Mudill sıfatının dış görünüşünü tercih eden insanların bizim düşünce dünyamıza girmesinin sebebi, onların bizim karanlık yönlerimizi ifşa edici ve tanımlayıcı olmalarıdır. Aslında bu insanlar, bizim içsel karanlık özelliklerimizi göstererek, ruh ordumuza hizmet eden ve düşman nefs kuvvetlerinin tuzaklarını açığa çıkaran istihbarat görevlileri gibidir. Bu istihbarat görevlileri, negatif görüntülerle nefsimizin şeytani güçlerine saldırır. Bu saldırılar sonucunda nefsimizi aydınlatmak için öfke duygusunu uyandırır. Aslında olumsuz olaylar ve kişiler, ruh cephesine hizmet ederek bize fayda sağlarlar. Bize yardım edenlere karşı öfke duymak ve tepki göstermek, yapılan iyiliğe karşı nankörlüktür ve egomuzu güçlendirir. Örneğin, bir eşcinsel görüşümüze girdi ve bizi gerilikle, yobazlıkla suçladı. Aslında konuşan sadece o eşcinsel kişi değildir. Aynı zamanda o kişi üzerinden konuşan, bizim nefsimizin ta kendisidir. "Ama ben eşcinsel değilim ki" diyeceğiz belki. Bu söz ve itiraz egomuzun sesidir. Her arınmamış nefis, esasen eşcinseldir. Eşcinsel olan nefis, dış dünyada karşımıza çıkan dersi geçememeniz için kendi sapkınlığını inkar ettirerek üstünü örtmeye çalışır. Ayrıca gazaba sevk eden her olay aslında içimizdeki olumsuzluklarla başa çıkmak için gönderilir. Gerçekte düşük bilinç düzeyinde kalan insanlara kin duyma hakkı sadece Allah'a aittir. Ego, ilahlık tasladığı için günahkarlara kin duymayı alışkanlık haline getirmiştir. Yukarıda yazılanları uygulayabilmek için şu düşünce faydalı olabilir: "En şerli virüs ve salgın hastalık, benim nefsimdir. İblis'in Âdem'e secde etmeyerek isyan etmesine sebep olan da yine nefsimdir; çünkü negatif ve kötü enerjiler üreten nefsim, zamanı delerek geçmiş ve gelecek yanılsamalarını bozdu. Zaman bile günahlarımın karşısında duramadı. Eğer bu gerçek yüzünden İblis ahirette, 'Sebep olan, işleyen gibidir.' hadisini öne sürerek beni suçlasa ve kendini temize çıkarmaya çalışsa ne olacak? Ancak bunu yapamayacaktır; çünkü İblis'in secde etmemesi benim onu secde etmemesi için zorlamamdan, mahkum etmemden kaynaklanmaz. Nefsimin karanlığına rağmen İblis'in yapması gereken Âdem'e secde etmektir. Eğer nefsimin karanlığından bir parça olan kendi nefsimi Allah'a secde ederek feda etseydim, Azazil olarak meleklere rehberlik yapmaya devam ederdim ve Rabbin huzurundan kovulmazdım. Ayrıca Âdem'den son Müslüman'a kadar istiaze ile ilgili ayetleri okuyan her insan, aslında nefsimin karanlığının evrene sirayetinden Allah'a sığınmış olur. Euzu billahi mines şeytanirracim cümlenin anlamı, bütün Müslümanların Allah'a sığınmasıdır." Sanırım, her suçun ardında ben varım; günah uzun bir kervanın ucunda da yine ben varım!" (NFK)