Ekşi Şeyler'den alıntı: "Sabahlığa, kültablasına ve kupaya dikkat edin. Yemin ederim sırf bu üç detay için kitap yazılır" yok ebenin a.. Ali Sami Aklıma direkt Tarkovski'nin Stalker filmi geldi. O filmde de izleyen bir şey anlamaz fakat bu tarz filmlerin hastaları, gördükleri her alakasız sahne için saatlerce konuşurlar. Stalker filmi, Avrupa sinemasının en iyi 3 filminden biri kabul edilir birçok çevre tarafından. Film, Piknik Na Obochine kitabın uyarlamasıdır. Filmin en meşhur ve üzerinde en fazla yorum yapılan sahnelerinden biri de köpekli sahnelerdir. "Üstad Tarkovski, bu köpekle öyle bir mesaj vermiştir ki 32 cilt kitap yazsak vermek istediği mesajı yeterince anlatamayız" geyikleri döner tartışmalarda. Köpeğin renginden, cinsiyetinden, cinsinden ne beyinler yakılmıştır... Eleştirmenler filmden bir halt anlamadıkları için köpeğe yoğunlaşırlar, sallarlar da sallarlar. Yıllar sonra bu köpeğin olayı ortaya çıkar. Film çekilirken bu sokak köpeği birden kadraja girer, settekiler de Tarkovski'ye "Üstad sete köpek girdi, bu sahneleri yeniden çekeceğiz" der, Tarkovski bırakın kalsın der. Yani ne filmle ne kitapla ne senaryoyla alakası vardır. Ekşi Şeyler'e giren yazıdaki "sabahlık, kültablası, kupa detayı için kitap yazılır" geyiğini okuyunca direkt aklıma bu köpek geldi. Mulholland Dr. da böyle bir filmdir. Lynch'e "Sana 1 milyar dolar veriyoruz, bu cowboy ne ayak, açıkla" deseler açıklayamaz. Yok efendim cowboy orada şunu temsil ediyormuş, yok efendim bunu temsil ediyormuş... Cowboy rolündeki Monty Montgomery'in hayatı boyunca oynadığı tek bir sahneyi bırakın, figüranlık rolü ya da okul musameresi tecrübesi bile yoktur. Cowboy sahneleri çekilirken "Üstad bu adam hiç oyunculuk bilmiyor. Değiştirirsek mi" diyor settekiler. Lynch bırakın kalsın diyor çünkü Monty, Lynch'in arkadaşı. Adam istemiyor zaten oynamayı, Lynch aşırı ısrar ettiği için oynuyor. Açın bir kere daha izleyin kovboy sahnelerini, Bülent Kayabaş'ın silahla vurulma sahnesinden daha kötü bir oyunculuk varsa, o da bu oynculuktur. Cowboy donunu sıyırıp çiftliğin ortasına sıçsa, Lynch o sahneyi de filme koyar ve Lynch'in davarları o hareketi alır önce mavi kutuya sonra Coco'ya sonra da kahve sahnesine bağlarlardı. "İşte efendim bu sahne filmin en vurucu sahnesi. Cowboy'un çiftliğin ortasına bulanık sıçmasıyla kahveyi beğenmeyip tüküren adam arasındaki inanılmaz bir bağlantı var. Bu bağlantıyı Lynch'den başkası da kuramazdı zaten." Tekrar dönelim filme. Bu film hakkında konuşmadan önce Lynch eserlerine bir göz gezdirmek gerekir, örneğin Twin Peaks... Lynch bu seriye bol bol gizem katıp sonra 1-2 gizem dışında hiçbir gizemi açıklamadan bütün seriyi bitirir. Gelen eleştirilere de kulağını kapatır. Çok alakasız bir yerde, çok alakasız bir sahne olur ve herkes "Üstad burayı öyle bir bağlayacak ki hepimizin aklını alacak" diye bekletir. Neredeyse her bölüm bir saçmalık, bir alakasız sahne izleriz ve sonra seri final yapar. Gelen eleştirilere de "Körfez Savaşı yüzünden seriyi bitirmek zorunda kaldık" denilir. Halbuki davar güder gibi güttüğü kitle iyice erimiştir ve yayıncı kuruluş uyanmıştır... Sonra der ki "Twin Peaks için bir film çekiyoruz!!!" Yine aynı kesim "İşte beklediğimiz film, bütün eksik parçalar bu filmde yerine oturacak" der ama öyle bir şey olmaz. Dizinin üzerinden 15 sene geçer ve Lynch'e hiçbir film/dizi teklifi gelmez (bizzat kendi söylemiştir teklif gelmediğini) ve Lynch de "Dur lan ben şu Twin Peaks'e devam dizisi çekeyim, aynı kesimi koyun güder gibi bir sezon daha güderim" diyerek bir sezon daha çeker ve yine aynı kesim "Üstad öyle bir sezon çekecek ki aklımızda tek bir soru işaret kalmayacak" der ama Lynch bu sefer daha büyük sıvar... David Lynch'in davar güder gibi güttüğü bir kesim var. Lynch kalkıp "Twin Peaks: Cooper'ın ıslak çorabı" diye film çekse ve filmdeki tek sahne ıslak çoraptan fuşya rengi küpe damlayan su damlaları olsa, onu da hayranlıkla izlerler...