Bir zamanlar bu memleketin eski halkının, dogmaların ötesinde, insan gibi sevdiği adam. Cumhuriyet'in ilk yıllarında gazete fotoğrafçılığı yapan Cemal Işıksel anlatıyor: "...1938 senesi ilkbaharında Kırşehir'in Köşker nahiyesinde zelzele olmuştu. Zelzele yerini öğrendik. Ulus'ta çalışıyordum. Ulus bizi bir muhabir arkadaşla Kırşehir'in Köşker nahiyesine yolladı ve şafak sökerken zelzele sahasına geldik. Iniltiler, ahlar, vahlar, yangınlar... Böyle bir manzara. Ve oraya giden ilk yardım diyeceğim veyahut da zelzeleden sonra ilk giden kimse olmak dolayısıyla hemen etrafımızı aldılar. Bizim kim olduğumuzu sordular. Sağ kalanlar, kimi yaralı, kimi yarasızdı. Gazeteci olduğumuzu öğrendikten sonra köylülerin bize sordukları sual şu oldu: "Atatürk'e hasta diyorlar. Nasıl hastalığı?" Orada bütün tüylerim diken diken oldu. Ve bir de orada duyduğum heyecanı hiçbir zaman unutamayacağım." Birkaç ay önce, Trakya'da, Edeköy'de, Edeköy katliamı ile ilgili yaşlılarla sohbet ediyoruz. Anası bu katliamdan sağ kurtulan, 1927 doğumlu Lütfiye Nine eski zamanlardan bahsederken birden lafı Atatürk'ün ölümüne getiriyor. "...Okuldan eve geldim. Anamlar 'Atatürk öldü' deye ağlaşıp duruyular. Onlar ağlayı deye ben de ağlamaa başladım. "Biz bi katliyam gördük, gene mi görcez? Atatürk bizi kurtardı. Atatürk gitmiş, biz gene mi görcez?" deye onlar ağlaşırken ben gördüm yavrım-" diyor ve 70 yıl sonra yine gözleri doluyor, konuşamıyor. Oysa bugün, "Atatürk bizi düşmanlardan kurtardı" cümlesi ne kadar klişe. Ne kadar içi boş. Zamanlar değişiyor, tamam... Kendim dahil olmak üzere artık insanların Atatürk ideolojisinde yaşaması da mümkün değil, kabul... Ama Atatürk'ü sevmenin, o duygunun içi boşaltılması, gerçekten oldukça başarılı bir çalışma olmuş. Bizim bugün Atatürk'ü gerçekten sevmemizi engelleyen ve bu adamı kimi putlaştırarak, kimi karalayarak, kimi çıkarları için kullarak, genellikle de gerçekten öğrenmemizi engelleyerek, ona karşı duyulan sevginin yok edilmesinin sorumlusu, sağcısında solcusuna, devletçisinden ümmetçisine herkese çok kızgınım. Atatürk isminin anlamı, ‘eskinin zaman insanları için ne kadar farklı, şimdiki zaman insanları için ne kadar farklı’ diye düşünüyorum şimdi. Ama galiba ben bu adamı Lütfiye Nine gibi, zelzeleden çıkmış Kırşehir halkı gibi seviyorum. Ve kendimi, Atatürk ile arama klişe duvarları ören, ona dair herşeyin içini boşaltan herkese karşı bir zafer kazanmış gibi hissediyorum.