Mutlu olamamak, hiçbir sorun olmadığı halde bile içinde derin bir huzursuzluk taşımak gibi gelir insana bazen. Anlamların karmaşık bir örgüsüdür bu hayat. Göründüğün gibi değilsin, gördüğün ise sana aittir. Beklediklerin hayal kırıklıklarına, aldıkların ise verdiğine dönüşür. Mutluluğun yüze yansıyan parıltısı aslında içindeki karanlık bir çukuru aydınlatır. Gözlerinde yansıyan hüzün, bir başka göze fırlattığın acıdır. Önce çocukluk gelir, ardından gençlik... Gerisi, alışkanlıkların sıkıcı despotluğudur sadece. Tecrübelerin, acıların olgunluğa evrildiği gençlikten sonrasıdır hayat. Zaman, acımasız ve kadim bir öğretmendir öğrenmenin. Yüzünde hüznün izleri belirir, efkarın her hücresinde yer edinir. Uçup giden umursamazlık ve hoyratlıkla dolu hayallerin ardında kalır. Sen olmadan var olan, sana kalan kaygılara sarılır. Kanatları kırık bir kuş gibi yaşamın içinde çırpınan, mutluluğu bile yakalayamayan bir kurtuluş mücadelesidir. Uğraş, ter akıtmak, çabalayıp bayrağı dalgalandırmak... Hepsini yaparken bile mutlu olamamak acı bir gerçektir. Kendi farkındalığına bile yabancılaşmış, mutluluğu kırık kanatlara hapseden. İşte bu yüzden, mutluluğun bile yokluğunu hissedersin bazen. Kimin eksik parçasısın, kimin götürdüğü fazlalığın? Hızla adımlarla ilerlerken, kendine dahi mağlup olursun. Sonunda karşına dinginlik ve sükunet sunar tanrı, ancak hayatın kendisi sonsuzluktan öte değildir. Arayış içinde, sorgulayan bir yolcu gibi dururken, mutluluğun gerçek yüzünü keşfetmeye çalışırsın. Ancak, bu arayış sadece eksiklikleri daha belirgin hale getirir. Mutluluğun yeri neresi, kimin güldüğü, neyin sevinci? Görmediğin, tanımadığın dünyalar... İçindeki huzursuzluğu dışa vuran kalbin, melankolinin esiridir. Kitaplar, şiirler, müzikler, tanrılar, kadınlar, insanlar... Hiçbiri, içindeki boşluğu dolduramaz. Sen olmayı arzulayan, ancak varlık izini sürmekte zorlanan bir yolcudur ruhun. Acılarını, hüzünlerini paylaşır, mutlu olma çabasını sürdürürsün. Ancak, bile bile mutluluğun kaybolduğu karanlık labirentte kaybolmuş gibi hissedersin kendini. Sonu gelmeyen bir arayışın içinde, kendine bile yabancılaşmış bir ruh... İşte bu yüzden, mutluluk sana masalsı bir hikaye gibi görünür.