Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

nebahat akkoç

aylindogankp9

Well-known member
Katılım
9 Mayıs 2024
Mesajlar
956
Değerli misafirler, hoş geldiniz.

Bugün iki kere teşekkür etmek istiyorum. Öncelikle bu önemli toplantının düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, ikinci teşekkürümü de konuşmamı bitirirken yapmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi Kamer, Eylül 2007’de 10. kuruluş yıldönümünü kutladı. Kutlamalar için hazırladığımız posterde;“kadınların şiddetten kurtulmak için geliştirdikleri yöntemlerin yeni bir dünya hayal etmeyi mümkün kılacağına inanıyoruz” yazılıydı. Bu cümleyi kurabilmemiz için on yıldan uzun bir sürede, otuz binden fazla kadınla şiddet üzerine çalışmamız gerekti. Ciddi bir emek harcanarak elde edilen bu önemli deneyim bir kez daha gösterdi ki kadına yönelik şiddet; huysuz, hasta, eğitimsiz, yoksul, işsiz ya da alkolik bir erkeğin uyguladığı şiddet değildir. Kadına yönelik şiddet, hiyerarşinin, ırkçılığın, ayrımcılığın, milliyetçiliğin, savaş, çatışma ve şiddet kültürünün inşa edildiği bir başlangıç noktasıdır aslında. Sistematiktir, planlıdır, öncelikle kadınları bertaraf ederek, itaat etmelerini sağlayarak militarist bir sistem kurmayı hedefler.

Kadınlar yaşadıkları şiddetle baş etmeye çalışırken (ki bunu ancak şiddet dayanılmaz bir boyuta geldiğinde yapmaya başlıyorlar), her biri militarizmin unsurlarından biri olan hiyerarşiyi, ırkçılığı, ayrımcılığı, milliyetçiliği, savaşları sorgulamaya da başlıyorlar. Bunları sorguladıkça değişip dönüşüyorlar. Dönüştükçe de, bütün insanların farklılıklarıyla değerli olduğu, ayrımsız bir dünya hayal etmemizi mümkün kılıyorlar.

Şiddetimizi fark etmek, sorgulamak bütün aidiyetlerimizi, ezberlediklerimizi yerle bir eder. Bu dönemi acı çekerek, savrularak, yersizlik yurtsuzluk duygusu hissederek geçiririz. İşte bu dönemde kadınların birbirleriyle dayanışması çok önemlidir. Bu dayanışma bir keşif başlatır. Her durumu, her ilişkiyi, her yazıyı yeniden yeni bir gözle inceleyip daha önce göremediklerimizi görüp tanımlamaya, yeniden anlamlandırmaya başlarız. Yeniden doğmuş gibi oluruz. Çünkü artık bu dünyada birinin kızı, karısı, bacısı, anası, bir örgütün ya da bir partinin sorgulamayan, tek görevi uymak ve uygulamak olan üyesi olmaktan çıkarız. Nesne olmaktan çıkar hayatımızın öznesi oluruz. Bunu başarabilmek her şeyi kendi akıl süzgecinden geçirmek demektir.

Bu süreci yaşamış kadınlardan biri olarak, bütün sorunları olduğu gibi “Kürt sorunu” nu da kendi kurduğum dil, kendi hikayem üzerinden yeniden tanımlamaya çalıştım. Benim “Kürt sorunu”m ne? Benim “Kürt sorunum;kütçe konuşulmayan bir evden kürtçe konuşulan arkadaşlara özenerek bakmak, onlar kalabalık bir aradayken daha keyifli göründükleri için, onlardan biri olmak için çaba harcamak,’’ Önce türkçeyi iyi öğren sonra kürtçe de öğrenirsin’ diye çıkışan anam ve babam, buna rağmen kürtçe öğrenmek için harcadığım çocukça çaba, Bizim evde, neden kürtçe konuşulmadığına dair sorularım, Kürtçenin benim için bir engel oluşturan ve aşmam gereken bir duvar olduğunu anladığım anlardan...

Eğer bu anlama gelebilecek sözlerim olduysa tüm ezilenlerden, dışlananlardan özür dilerdim. İktidarı paylaşmak için yapılan kavgalar benim kavgam olamazdı. Savaşları, şiddeti, çatışmaları durdurmak için elimden gelen bütün çabayı gösterirdim. Hiçbir gerekçe şiddeti haklı görmemi sağlayamazdı. Şiddeti gerekçesiz reddeder, sivilleşmeyi becerir, tüm sivil kuruluşların desteğini alarak haklı taleplerime ulaşmak için şiddet içermeyen yollarla mücadele etmenin yöntemlerini geliştirirdim. Böylece cezaevinde, dağlarda ömür tüketen insanların sosyal yaşama katılmalarının önünü açardım. Şiddetten arınmış bir kültür yaratmak için örgütlenen, şiddetin olağanlaşması ile cinsiyetçilik arasındaki bağlantıyı görebilmiş, kadınların özgürleşmesi için çalışan bağımsız kadın kuruluşlarının önünü tıkamak yerine, desteğini almaya çalışırdım.

Cinsiyetçiliğin yüzyıllardır devam ettiğini, her birimiz tarafından içselleştirilip sürdürüldüğünü gördük ve cinsiyetçiliği sorgulayan çalışmaların bağımsız olması gerektiğini anlar ve teşvik ederdim. Benden farklı olanı, benim yanımda durmayanı düşman saymaz, farklılıkların zenginleştirdiğine, düşünceyi ifade özgürlüğüne, örgütlenme özgürlüğüne inanarak dinlemeye, anlamaya, yararlanmaya, ikna etmeye çalışır, ikna olmaya açık olurdum.

Esaan olanın insan olduğunu hiç unutmaz, kimliğimi bulmaya çalışırken sadece 100 yıl önce bu topraklarda kimlerin yaşadığını, onlara ne olduğunu düşünmeye çalışırdım. Kendimi mağduriyet üzerinden var etmeye çalışmaz, herkesin mağduriyetini fark eder, çözümün bir parçası olmaya çalışırdım. Sorunun çözümün benden başladığına inanır, dil ve davranışlarımı bu inançla yeniden kurmaya çalışırdım. Tek çözümün katılımcı demokraside olduğuna inanır, bu konuda söylenenlere kulak kabartırdım. Kadınların katılımcı demokrasi konusundaki çığlıklarını duyardım. Kadınlar diyor ki; bağımsız düşünüp davranabilmek hakkımız olsun istiyoruz!

İnsanların kutuplaşmadığı, herkesin çeşitli aidiyetlerle zenginleştiği ama kendi kararları doğrultusunda yaşadığı bir dünyası olsun istiyoruz. Nesneleştirilmenin sadece biz kadınların sorunu olmadığını gördük. Katılımcılığın sağlanmadığı tüm süreçlerin birilerini nesneleştirdiğini biliyoruz. Hiyerarşinin olmadığı bir dünya istiyoruz! Herkesin farklılıklarını yaşama konusunda özgür olmasını, kimsenin farklılıkları nedeniyle aşağılanmamasını, dışlanmamasını istiyoruz. Ayrımcılığın panzehiri tanışmak, konuşmak ve duygudaşlık kurmak olduğuna inanıyoruz. Aslında her insanın bir diğerinden farklı olduğunu, bu ayrımı yaparken kullandığımız sıfatların sorunlu olduğunu görmemizin ayrımcılığın çözümü için bir başlangıç olduğunu biliyoruz. Şiddetin olmadığı bir dünya istiyoruz! Şiddetin bütün uygulanış biçimleri ile fark edildiği, hiçbir gerekçenin şiddetin meşrulaşmasını sağlayamayacağı bir dünya özlüyoruz.

Paylaşım ve dayanışmanın esas olduğu bir dünya istiyoruz! Bildiklerimizi, gördüklerimizi, başarılarımızı, yetkilerimizi ve sorumluluklarımızı paylaşarak güçleneceğimiz bir yaşam istiyoruz. Yerel özelliklerimizi kaybetmeden evrensel insan haklarına uygun yaşamak istiyoruz! Yaşadığımız yer, konuştuğumuz dil, ekonomik durumumuz, eğitimimiz ne olursa olsun tüm insanların farklılıkları ile yaşamlarını evrensel insan hakları normlarına uygun sürdürebildikleri bir dünya umuyoruz.

Konuşmamı bitirirken ikinci teşekkürümü de etmek istiyorum. Ben bağımsız bir çalışma yaptığım için, cinsiyetçiliğe karşı bir çalışma başlattığım için son on yıldır cezalıydım. Bu bölgede, böyle bir toplantıda ilk kez konuşma şansım oldu. Bana bu şansı veren H. Böll Vakfı’na ve Diyarbakır Barosuna çok teşekkür ederim. Saygılarımla, Nebahat Akkoç.
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri