Odunla Dövülesi İnsanlar: Tacizcilere Lanet olsun!
Bir hastane çıkışı... Hayatımın en kötü günlerinden birini yaşadım. Annem, bir daha annem, canım anneannem fenalaşmış. Hastalığı lanet olası siroz, ki kendisi bu yaşına alışılmadık bir şekilde 0 promil geliyor. Bilmezdim bu hastalığın Atatürk'ten beri çaresiz olduğunu, başımıza gelmeden önce. Orhan Veli'ye rahmet... Ne vardı devletlü hastalığa övgüde bulunacak a kuzum? Bilincini yitirmiş sabahında, hastaneye kaldırılmış. Söylediklerinden bir şey anlaşılmaz, eli ayağı tutmaz bir halde ambulansa bindirdikten birkaç saat sonra hastanede çok daha kötü bir halde görüyorum onu. Kolunda serum, burnunda oksijen, ve düz çizgi gelmesi halinde doktorların "ex oldu" deyip geçeceği o lanet olası aletin kabloları çıkıyor her yerden, bakışları ve tepkileri cansız. Doktorlar da ne bilir ciğerin acısını... Onu öyle görünce öylesine bırakıyorum ki, beni ne dayım ne annem ne babam tutabiliyor. Biraz toparlandıktan sonra çıkıyorum hastaneden gözüm hiçbir şeyi görmez halde. Yürüyorum, yeni kurumuş yanaklarım. Yanımdan koşarak geçeni de görmüyorum.
Ufuk Hastanesi'nden çıktım, birkaç adım attım, Eskişehir yolu'na geçme, lanet olası sorumluluklarımı yerine getirmek için hastaneden uzaklaşma amacındayım dün. Ve birden vücudumda bir el hissediyorum, yanımdan koşup geçen birinin eli. Kendimi "orospu çocuğu" diye bağırırken buluyorum ki, kullandığım küfür değildir, çok cinsiyetçi. Aslında pek küfrettiğimi söyleyemem, böyle bir refleksim olduğunu keşfediyorum birden. Ağzıma ne geldiyse bağırıyorum, itoğluit, hayvan, allah belanı versin! O ne mi yapıyor? Pişkin pişkin bana bakıp eliyle seda sayan tipi öpücük yolluyor. O kadar memnun görünüyor ki yaptığından, öylesine rahat. Tipine baksan insana benziyor da, gayet düzgün hatta. Böylesi ezik bir abazanlıktan tatmin oluyor mu? Hiç sanmam. Tek amacı var, salt kötülük. Elimde ne yazık ki bir odun yoktu o anda, nereden bulacaktım? Bir kaşık suyun yok, nasıl boğacaktın?
Hayatımın en içten bedduasını ettim, evine gitmesi nasip olmasın, bu hastaneye düşsün diye. O can sıkıntısının üstüne gelen tacizi kaldıramadı ruhum ve ağlamaya devam ettim. Dipnot: Ana kralicem bugün daha iyiydi, ben de öyleydim çok şükür. Ama beni koklayıp "güzelliğine doyamadım güzel kızım" demeseydi ya... Demeseydi dayanardım.
Bir hastane çıkışı... Hayatımın en kötü günlerinden birini yaşadım. Annem, bir daha annem, canım anneannem fenalaşmış. Hastalığı lanet olası siroz, ki kendisi bu yaşına alışılmadık bir şekilde 0 promil geliyor. Bilmezdim bu hastalığın Atatürk'ten beri çaresiz olduğunu, başımıza gelmeden önce. Orhan Veli'ye rahmet... Ne vardı devletlü hastalığa övgüde bulunacak a kuzum? Bilincini yitirmiş sabahında, hastaneye kaldırılmış. Söylediklerinden bir şey anlaşılmaz, eli ayağı tutmaz bir halde ambulansa bindirdikten birkaç saat sonra hastanede çok daha kötü bir halde görüyorum onu. Kolunda serum, burnunda oksijen, ve düz çizgi gelmesi halinde doktorların "ex oldu" deyip geçeceği o lanet olası aletin kabloları çıkıyor her yerden, bakışları ve tepkileri cansız. Doktorlar da ne bilir ciğerin acısını... Onu öyle görünce öylesine bırakıyorum ki, beni ne dayım ne annem ne babam tutabiliyor. Biraz toparlandıktan sonra çıkıyorum hastaneden gözüm hiçbir şeyi görmez halde. Yürüyorum, yeni kurumuş yanaklarım. Yanımdan koşarak geçeni de görmüyorum.
Ufuk Hastanesi'nden çıktım, birkaç adım attım, Eskişehir yolu'na geçme, lanet olası sorumluluklarımı yerine getirmek için hastaneden uzaklaşma amacındayım dün. Ve birden vücudumda bir el hissediyorum, yanımdan koşup geçen birinin eli. Kendimi "orospu çocuğu" diye bağırırken buluyorum ki, kullandığım küfür değildir, çok cinsiyetçi. Aslında pek küfrettiğimi söyleyemem, böyle bir refleksim olduğunu keşfediyorum birden. Ağzıma ne geldiyse bağırıyorum, itoğluit, hayvan, allah belanı versin! O ne mi yapıyor? Pişkin pişkin bana bakıp eliyle seda sayan tipi öpücük yolluyor. O kadar memnun görünüyor ki yaptığından, öylesine rahat. Tipine baksan insana benziyor da, gayet düzgün hatta. Böylesi ezik bir abazanlıktan tatmin oluyor mu? Hiç sanmam. Tek amacı var, salt kötülük. Elimde ne yazık ki bir odun yoktu o anda, nereden bulacaktım? Bir kaşık suyun yok, nasıl boğacaktın?
Hayatımın en içten bedduasını ettim, evine gitmesi nasip olmasın, bu hastaneye düşsün diye. O can sıkıntısının üstüne gelen tacizi kaldıramadı ruhum ve ağlamaya devam ettim. Dipnot: Ana kralicem bugün daha iyiydi, ben de öyleydim çok şükür. Ama beni koklayıp "güzelliğine doyamadım güzel kızım" demeseydi ya... Demeseydi dayanardım.