"Anın Fotoğrafında Kadraja Giren Ojeli Parmak"
Bazı anlar vardır ki, hayatımızdaki önemi o anı yaşarken fark etmeyiz ve yalnızca fotoğraflara yansıyan küçük detaylar sayesinde hatırlarımıza kazınır. İşte böyle bir anı, ablamın 20 parmağıyla çektiği o fotoğraf gibi, zihnimde garip bir şekilde canlanır.
O gün, ablamın kitap okurken, kedi sevdirken, içki içerken ve kahve yudumlarken çekilmiş birçok fotoğrafını görmüştüm. Her birinde, o anın keyfini çıkarırken, parmakları da kadrajın bir köşesinde görünüyordu. Ojeli parmakları, bazen bir kedi yavrusu gibi yumuşakça sayfalara dokunuyor, bazen de bir içki bardağının kenarına dayanıyordu.
Ancak, ablamın bu fotoğrafları çekme şekli garibime gitmişti. Sanki her bir fotoğrafta, parmaklarını poz vermek için bilinçli bir şekilde kadraya sokmuştu. Tamam, ablamın kadınlığı ve estetik duyarlılığı tartışılmazdı ama bu durum biraz fazla abartılı gelmişti.
Sonraki gün, ablamın o fotoğrafları çektiği anı hatırladım. O an, ablamın 20 parmağıyla kadraja girdiğini fark etmemiştim bile. O kadar doğal ve kendiliğinden bir hareket gibi gelmişti ki, ablamın bilinçli olarak bunu yaptığını düşünmemiştim. Belki de o anın keyfini çıkarırken, parmakları da kendi halinde kadrajda görünmüştü.
Bu düşünceyle, ablama sitem ettim içimden. "Tamam abla, en kadın sensin," dedim kendi kendime. "Ama lütfen, bir dahaki sefere parmaklarını poz verircesine kadraja sokma. Anın güzelliğini bozma."
Belki de ablamın o fotoğrafları çekme şekli, kendi kadınlığını ifade etmesinin bir yoluydı. Belki de o ojeli parmaklar, hayatın küçük zevklerini ve güzelliklerini fark etmemizi ve takdir etmemizi hatırlatıyordu. Kim bilir?
Bazı anlar vardır ki, hayatımızdaki önemi o anı yaşarken fark etmeyiz ve yalnızca fotoğraflara yansıyan küçük detaylar sayesinde hatırlarımıza kazınır. İşte böyle bir anı, ablamın 20 parmağıyla çektiği o fotoğraf gibi, zihnimde garip bir şekilde canlanır.
O gün, ablamın kitap okurken, kedi sevdirken, içki içerken ve kahve yudumlarken çekilmiş birçok fotoğrafını görmüştüm. Her birinde, o anın keyfini çıkarırken, parmakları da kadrajın bir köşesinde görünüyordu. Ojeli parmakları, bazen bir kedi yavrusu gibi yumuşakça sayfalara dokunuyor, bazen de bir içki bardağının kenarına dayanıyordu.
Ancak, ablamın bu fotoğrafları çekme şekli garibime gitmişti. Sanki her bir fotoğrafta, parmaklarını poz vermek için bilinçli bir şekilde kadraya sokmuştu. Tamam, ablamın kadınlığı ve estetik duyarlılığı tartışılmazdı ama bu durum biraz fazla abartılı gelmişti.
Sonraki gün, ablamın o fotoğrafları çektiği anı hatırladım. O an, ablamın 20 parmağıyla kadraja girdiğini fark etmemiştim bile. O kadar doğal ve kendiliğinden bir hareket gibi gelmişti ki, ablamın bilinçli olarak bunu yaptığını düşünmemiştim. Belki de o anın keyfini çıkarırken, parmakları da kendi halinde kadrajda görünmüştü.
Bu düşünceyle, ablama sitem ettim içimden. "Tamam abla, en kadın sensin," dedim kendi kendime. "Ama lütfen, bir dahaki sefere parmaklarını poz verircesine kadraja sokma. Anın güzelliğini bozma."
Belki de ablamın o fotoğrafları çekme şekli, kendi kadınlığını ifade etmesinin bir yoluydı. Belki de o ojeli parmaklar, hayatın küçük zevklerini ve güzelliklerini fark etmemizi ve takdir etmemizi hatırlatıyordu. Kim bilir?