selamlar. yeni bir liste ile daha geldim. (bkz: #165405807) bu girdiden sonra oldukça talep geldi ve gelmeye de devam ediyor. ben de 6 kitaplık bir liste daha yaptım. okurken hem bilgiye hem edebiyata doyacağınız hem de kahkahalara boğulacağınız kitaplar var listede. üç istanbul - mithat cemal kuntay"roman okumanın hiçbir faydası yok yea" diyen yani bakış açıları bir bardak su kadar olan arkadaşlara gelsin. bir kurgu üzerinden tarih öğrenmek istiyorsanız mutlaka okuyun. mithat cemal kuntay, istanbul'un üç farklı dönemini yani istibdat, meşrutiyet ve işgal istanbul'unu muharrir adnan karakteri üzerinden anlatmış. öyle ki bu üç dönemin istanbul üzerindeki sosyolojik ve ekonomik etkilerine şahit olurken karakterler üzerinden de dönemin insanlarının psikolojik değişimine, ruh hallerine tanık oluyoruz. günümüz istanbul'una ulaşırken ne yollardan geçmişiz görüyoruz. bu kitabı okurken eski gerçekten iyi mi yoksa sadece mazi olduğu için mi bizlere romantik geliyor anlayacaksınız. böyle dönemlerde insanların birlik olması gerekirken aşk, entrika ve para üçgeninde nasıl sıkıştıklarını gördükçe kitabı çekiştirip duracaksınız. mustafa kemal atatürk çıksın da şu istanbul'u kurtarsın artık diye bekleyeceksiniz. bu da sizlere çağın artık bir liderin doğum sancılarını çektiğini gösterecek. sultan hamid düşerken - nahid sırrı örik tarihi olayları hiçbir zaman tek kaynaktan okumayın. bu kurmaca olsa da böyle. üç istanbul her ne kadar üç dönemi karakterler üzerinden derinlemesine ele alsa da yazarın kendi dünyasını da hesaba katarsak mutlaka eksiklikler ya da abartılar vardır. o nedenle nahid sırrı örik'in sultan hamid düşerken isimli eserini de üç istanbul'dan ya önce ya da sonra okuyun. okuyun çünkü nahid sırrı örik, 2.abdülhamid dönemini harika bir kurgu ile anlatmış. tabii okurken bir sözlüğe ihtiyacınız olacak. minare gölgesi - engin ergönültaş biraz tarihten uzaklaşalım. hatta bayağı uzaklaşalım. edebi cümlelerin, o arka arkaya düştükçe bizi dünyadan koparıp kendi dünyasına çeken kelimelerin içine gömülelim. minare gölgesi, istanbul'un yoksul bir mahallesi olan zengüle hacı mahallesinde geçiyor. engin ergönültaş bu mahalledeki yarım kalan hayatları, kışı, şiddete hatta istismara maruz kalanları, sokak hayvanlarını öyle cümlelerle anlatmış ki her sayfada ben ne muhteşem bir eser okuyorum böyle diyeceksiniz. yazar aslen karikatürist o nedenle gözlem gücü epey yüksek. bazı yerlerde bir karikatür çizmiş gibi anlatıyor. gözünüzde yazarı tanımasanız bile bazı çizgilerden sahneler beliriyor. pastoral senfoni - andre gide benim ince ama etkili kitap takıntılarımdan biri. film gibi kitaplar listemde. toplasan yüz sayfa yok fakat kurgusu ve konusuyla insanı içine hemencecik çekiveriyor. kitapta evli protestan bir papaz tarafından evlatlık alınan gözleri görmeyen gertrude isimli bir kız var. papaz merhamet beslediği bu kıza zamanla aşık oluyor ve büyük bir ahlaki iç çekişme yaşıyor. zamanla duyduğu bu aşkı iç savunması için ilahi bir düzleme oturtmaya çalışıyor. gözleri görmediği için günah işleyemeyen gertrude'ye dünyanın güzelliklerini anlatarak onu kendi istediği biçime sokmaya çalışıyor. bunu belki de bilerek yapmıyor ama manipülasyonun dibine vuruyor. ihanet de aşk da var ama bunun gölgesinde görme eylemi üzerine derin bir felsefesi de var kitabın. gertrude'nin gözleri açıldığında ise papazın kendisine anlattıklarını sorguluyor. andre gide oldukça açık bir dille anlatmış. okuyun seveceksiniz. alıklar birliği - john kennedy toole okurken bu kadar güldüğüm aslında bir kitap daha hatırlıyorum. onu da bir alta yazacağım birazdan. alıklar birliği, john kennedy toole tarafından yazılmış ve edebiyatımızın bana göre en iyi çevirmeni püren özgören'in uğraşlarıyla bize iyi ki de ulaşmış bir eser. kitaptaki ignatius karakteri çok kaba, sinir bozucu, rahatsız edici bir karakter. fakat kendine özgü de bir karakter ve çok eğlenceli. kitap bir polisin ignatius'u tuhaf görünüşü nedeniyle tutuklamaya kalkışmasıyla başlıyor ve komik olaylarla devam ediyor. adeta 1960'ların amerikasını yaşıyorsunuz. roman bitince bu kadar itici bir karakteri nasıl sevdim diyeceksiniz. oğullar ve rencide ruhlar - alper canıgüz okurken çok güldüğüm kitaplardan biri. kitabın kahramanı yazar alper canıgüz'ün albert camus'a isim göndermesi yaptığı alper kamu isimli beş yaşındaki sanki büyümüş de küçülmüş bir çocuk. oldukça entelektüel bilgi birikimine sahip. yaşıtları cin ali ile yeni tanışırken bu beyefendi dostoyevski falan okuyor. derin bir gözlem gücü var. buna mı güleceğim deme. böyle bir tiplemenin itici gelmesi lazım değil mi? evet bence de öyle ama alper canıgüz öyle bir edebi mizaha sahip ki bunu beş yaşındaki derin gözlem gücüne sahip bir çocuğun diliyle verince etraftaki her şey bir komedi unsuruna dönüyor. iyi bir gözlemci olan alper kamu şahit olduğu bir olay sonrası kendini bir cinayeti çözmek için dedektifçilik oynarken buluyor. çocukluğun verdiği cesaret ile her işe kalkışıyor. polisiye bir olayı ve toplumsal aksaklıkları, büyüklerin saçmalıklarını bilgiç bir çocuğun gözünden iyi bir kurgu ile görüyoruz.şimdiden keyifli okumalar. talep olursa yeni listeler hazırlarım. sizden kıymetli mi.