Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Ömer Seyfettin

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Ömer Seyfettin (11 Mart 1884, Gönen, Balıkesir - 6 Mart 1920, İstanbul), Türk yazar, şair, asker ve öğretmen. Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarındandır. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismi, ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularından olup Türkçede sadeleşmenin savunucuları arasındadır. Yaşamı küçükresim|"Eskiden Türk milletini parçalayan iki kuvvet vardı:1- Rus pençesi2- Milli gaflet.Birinci kuvvet artık kırıldı. Fakat ikinci kuvvet hâlâ duruyor. Bu kuvvete karşı uğraşmak, bugün bütün milliyetini idrak etmiş Türkler için farzdır." 11 Mart 1884 yılında Gönen, Balıkesir'de doğdu. Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'le, Fatma Hanım'ın ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan biridir. Öğrenimine Gönen'de bir mahalle mektebinde başladı. Ömer Şevki Bey'in görevinin nakli dolayısıyla Gönen'den ayrılan aile, İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a geldi. Ömer Seyfettin, önce Mekteb-i Osmanî'ye, 1893 ders yılı başında Askerî Baytar Rüştiyesi'nin subay çocukları için açılmış özel sınıfına kaydedildi. Bu okulu 1896'da tamamlayarak Kuleli Askeri İdadisi'ne yazıldı. Daha sonra Edirne Askeri İdadisi'ne nakil olarak eğitimine, arkadaşı Enis Avni ile birlikte burada devam etti. İlk edebi çalışmaları olan şiirlerini Edirne’deki öğrenciliği sırasında yazdı. 1900'de idadîyi bitirerek İstanbul'a döndü ve Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'ye başladı. İstanbul’da Mecmua-i Edebiye dergisinde şiirlerinin yayımlanmasıyla yayın dünyasına girdi. Tenezzüh adlı ilk hikâyesi bu dönemde, 13 Nisan 1902 tarihinde Sabah dergisinde yayımlandı. 9 Ağustos 1903 yılında Makedonya'da çıkan karışıklık üzerine "sınıf-ı müstacele" denilen bir hakla okulundan sınavsız şekilde, 19 yaşında mezun oldu. İzmir Hayatı Ömer Seyfettin, mezuniyetten sonra piyade asteğmeni rütbesiyle, merkezi Selanik'te bulunan Üçüncü Ordu'nun İzmir Redif Tümeni'ne bağlı Kuşadası Redif Taburu'na tayin edildi. İzmir’de bulunduğu sırada, Makedonya’da başlayan başkaldırıyı bastırmak üzere Selanik’e ve Manastır’a gönderildi, bu bölgede görev yaptı. Buradaki görevinde gösterdiği başarılardan dolayı Altın ve Gümüş olmak üzere iki Liyakat Madalyası ile ödüllendirildi. 1906'da İzmir Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atandı. Bu vesileyle İzmir'deki fikrî ve edebî faaliyetleri ve bunlar içerisinde yer alan gençleri tanıma fırsatı buldu. Nitekim batı kültürünü tanıyan Baha Tevfik'ten Fransızca bilgisini artırmak için teşvik gördü; Necip Türkçü'den ise yalın Türkçe ve milli bir dille yapılan millî edebiyat konusunda fikirler edindi. Selanik ve Genç Kalemler dergisi Ocak 1909'da Selanik Üçüncü Ordu'da görevlendirildi. Manastır, Pirlepe, Köprülü, Cumâ-yı Bâlâ kasaba ve köylerinde görev yaptı. Razlık (günümüzde Bulgaristan'da bulunan bir şehir) kasabasının Yakorit köyünde bölük komutanlığı yaptı. Balkan çetecilerinin Türk düşmanlığını dile getirdiği Bomba, Beyaz Lâle, Tuhaf Bir Zulüm adlı hikâyeleri bu görevleri sırasında edindiği izlenimler sonucu yazdı. Yazıları ve hikâyeleri İstanbul’da ve Selanik’te çıkan çeşitli dergilerde takma isimlerle yayımlandı. Ali Canip’e yazdığı meşhur mektubu da bu sırada Yakorit’te yayımlanmıştır. Ömer Seyfettin’in dil konusunda görüşlerini özetleyen bu mektup, Yeni Lisan hareketinin başlamasına vesile olmuştur. 1910 yılında Ziya Gökalp’in de arzu ve tavsiyesi ile tazminatını ödeyip askerlik görevinden ayrıldı. Hayatını yazar ve öğretmen olarak sürdürmek üzere Selanik’e yerleşti. Rumeli’nin tek Türk bilim ve edebiyat dergisi olarak Selanik'te çıkarılan Hüsün ve Şiir dergisinin ismi, Akil Koyuncu'nun istek ve ısrarı üzerine Genç Kalemlere çevrildikten sonra 11 Nisan 1911'de Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan isimli ilk başyazısı imzasız olarak yayınlandı. Balkan Savaşı ve esaret Genç Kalemler yazı heyetini oluşturanlar, Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine dağılmak zorunda kaldı. Ömer Seyfettin’in sivil hayatı bir yıl kadar sürmüştü. Yeniden orduya çağrılan yazar, Yanya Kuşatması sırasında, Kanlıtepe'de 20 Ocak 1913 tarihinde 21 askeriyle birlikte esir düştü. Atina yakınlarındaki Nafliyon kasabasında geçen ve 28 Kasım 1913 tarihinde sona eren on aylık esareti sırasında sürekli okudu. Mehdi, Hürriyet Bayrakları gibi hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hikâyeleri Türk Yurdunda yayımlandı. Esareti süresince gerek okuyarak, gerekse yazarak, yazarlık hayatı için önemli olacak tecrübeler kazandı. İstanbul ve Türk Sözü dergisi Ömer Seyfettin, 15 Kasım 1913'te esareti bitince İstanbul'a döndü. Bir yıl kadar sonra, 23 Şubat 1914'te askerlikten ayrıldı ve Kabataş Sultanisi'nde edebiyat öğretmenliği görevine girerek, yazarlık ve öğretmenlikle hayatını kazanmaya başladı. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirildi ve burada Türkçü düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazdı. 1915'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Besim Ethem Bey'in kızı Calibe Hanım'la evlendi. Bu evlilik Fahire Güner isimli bir kız çocuğuna rağmen, 3 Eylül 1918'de sonlandı ve Ömer Seyfettin yeniden yalnızlığa döndü. Gerek bozulan evliliği gerekse I. Dünya Savaşı yenilgisini görmesi onu etkiledi. Anadolu’da uzun seyahatlere çıkarak bu olumsuz havadan kurtulmaya ve her hafta en az bir hikâye yazmaya çalıştı. Son yılları 1917'den ölüm tarihi olan 6 Mart 1920'ye kadar geçen zamanda, birçok olumsuz duruma rağmen verimli bir hikâyecilik döneminin içinde olmuştur. Bu dönemde on kitap dolduran yazar, 125 de hikâye yazdı. Hikâye ve makaleleri Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken ve Türk Kadını gibi dergilerle Vakit, Zaman ve İfham gazetelerinde yayınlandı. Bir yandan da öğretmenlik görevini sürdürdü. [[Dosya:Ömer Seyfettin mezar.jpg|küçükresim|Ömer Seyfettin'in Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri.]] Ölümü 23 Şubat 1920'de hastalığı ağırlaşan Ömer Seyfettin, Üsküdar'daki Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne kaldırıldı. 6 Mart 1920'de 35 yaşında hayatını kaybetti. Önceden teşhis edilememiş olmakla beraber, yapılan otopsi sonucunda hastalığının diyabet olduğu belirlendi. Hastanede kimsenin ziyaret etmemesi ve cenazesine sahip çıkılmaması nedeniyle kimsesiz olduğu düşünülen Ömer Seyfettin'in naaşı, tıp fakültesi öğrencilerinin dersinde kadavra olarak kullanıldı. Naaşının kadavra olarak kullanıldığı fotoğraf bir gazetedeki tıp haberinde yayımlanınca Ömer Seyfettin'i tanıyanlar hastaneye gitti fakat Seyfettin'in başının gövdesinden ayrıldığı anlaşıldı. Ancak bu iddia bahse konu görselin 1890 yılında Mekteb-i Tıbbiye’de (Tıphane-i Amire) çekilmiş bir kadavra görüntüsüne ait olduğu anlaşıldığından yalanlanmıştır (Gettyimages‘ta fotoğraf için “Skeletons, organs, and a dissemboweled cadaver surround Turkish medical students and faculty. Istanbul, 1890s. | Location: Faculte Imperiale de Medicine Civile, Istanbul, Turkey. (Photo by Abdullah Freres/Library of Congress/Corbis/VCG via Getty Images)” notu sunulmuş). Ayrıca Ali Canip Yöntem ve Halit Fahri Ozansoy, Ömer Seyfettin’i öldüğü gün dahi ziyaret ettiklerini aktarmaktadır. Naaşı önce Kadıköy Kuşdili Mahmutbaba Mezarlığı'na defnedildi. Daha sonra buradan yol geçeceği veya bölgeye araba garajı yapılacağı gerekçesiyle mezarı, 23 Ağustos 1939'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararıyla Zincirlikuyu Mezarlığı'na nakledildi. Ölümünden sonra En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve mizacını anlatan, en kuvvetli hikâyelerini içeren Ömer Seyfettin ve Hayatı adlı bir kitap yazdı ve bu kitap 1935 yılında yayımlandı. Kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri bir kitap serisi halinde basıldı. Bu hikâyeler günümüzde de okunmaktadır. Etkisi Ömer Seyfettin'in hikâyelerinde kullandığı çocuk teması, eğitsel bakış açısı ve modern Türk hikâyeciliğine etkisi, Türkçe öğretimine katkıları akademik çalışmalara konu olmuştur. Düşünceleri Evrim kuramına bakış açısı 1839’da Tanzimat Fermanı ile başlayan Türk modernleşmesi Jön Türk’lerin genellikle Fransız ağırlıklı entelektüel kaynaklardan beslenmesi ve İttihat Terakki kadrosunun düsturu haline gelen 19. yüzyıl pozitivizmi ile güçlü bir “bilimci” damara sahip olanların bir hareketi olagelmiştir. Ömer Seyfettin de bu gelenekten gelen, ancak kuşağının, yüzünü batıya çeviren yüzeysel ve kaba çoğunluğundan farklı kişiliklerinden biridir. 19. yüzyıl Türk modernleşmesi entelijansiyası, kabalaştırılmış biçimiyle Darwin ve evrimden de haberdardır. Bu kaba Darwinizm, modernleşme aktörlerinin devindirici motifleri arasında önemli bir yere de sahiptir. Bu dönemde, kuşağını etkileyen felsefi, edebi, siyasi ve bilimsel kuramların farkında olan yazar, Darwin’i ve dönemindeki evrim anlayışını içinde barındıran iki öykü ile karşımıza çıkmaktadır. (4). Bunlar, Gizli Mâbet kitabında yer alan "Kesik Bıyık" ve "Pireler" adlı öyküleridir. Kesik Bıyık Seyfettin'in, "Kesik Bıyık" adlı öyküsünden bir kesit şu şekildedir; “Darwin denilen herifin sözüne inanmalı. Evet, insanlar mutlaka maymundan türemişler! Çünkü işte neyi görsek hemen taklit ediyoruz; oturmayı, kalkmayı, içmeyi, yürümeyi, durmayı, hâsılı hâsılı her şeyi...” Pireler Seyfettin'in, Gizli Mâbet kitabındaki bir diğer öyküsü olan ve özellikle Darwin sonrası maddi dünya algısını bir şekilde içeren akılcı Batı tıbbı karşısında eski usul hekimliğin yerildiği, "Pireler" adlı öyküsünden bir kesit şu şekildedir; “Siz istersiniz muska...siz istersiniz üfürük...Siz istersiniz ilâç! Halbuki hastalıkların evvelâ sebeplerini bulmak lazım! Bu sebep bulununca şifâ bulundu demektir! Senin köpek hasta, niçin?...Allah dünyada hiçbir hayvanı, hiçbir âzâyı vazifesiz yaratmadı. En fena hayvanların, en muzır mikropların bile vazifeleri vardır. Dört ayaklı hayvanlar çok tembeldirler. Allah bunların üzerine pireleri koydu. Niçin? Uyandıkları zaman rahatsız olup tekrar uyumamaları için...Bu pirelerin ısırmalarından kaşınarak hareket, yani jimnastik yapmak için...Siz ne yaptınız? Bu köpeği yıkadınız. Üzerine kolonya sürdünüz. Vücudunda hiç pire kalmadı. Rahat uyumağa başladı. Uyandı tekrar uyudu. Uyandıktan sonra onu uyutturmayacak hayvanlar üzerinde yoktu. Uyuya uyuya iştahı kapandı. Midesi bozuldu. Yemedi, içmedi, hareket etmedi. Vücudu toksin doldu. Hastalandı. Bir ay daha üzerine pire koymaya idiniz, açlıktan halsizlikten ölecekti!...” “...sonra sineklere, farelere, vızvızlara, kedilere geçti. Küçük buzağıları koşturmak için tabiat, burunlarının dokunamayacağı bir yere, meselâ kuyruklarının dibine bir takım muacciz (taciz eden) sokucu sinekler musallat ediyordu. Darwin’in hakikatlarını dinliyordum...” Ömer Seyfettin, "Pireler" öyküsünde bahsettiği, Osmanlı’ya dek akseden, “Darwin’in hakikatları” olarak tanımladığı bu kavramsal çerçeve, aslında döneminde Darwin’e de çok yabancı olmayan; evrimsel biyolojinin işleve ilişkin açıklama biçimlerine önemli bir süre egemen olan uyarlanma (adaptasyon) kavramına karşılık gelmektedir. Bu görüşe göre her canlının, canlıdaki her bir organın bir işlevi bulunur. Bu işlevi tanımlayan ise, canlıların içine doğdukları, onların biyolojisinden bağımsız çevrelerin oluşturdukları çözülmesi gereken sorunlardır. Türk edebiyatı Ruşen Eşref Ünaydın'ın 1918'de yayımlanan "Diyorlar ki" adlı kitabında bulunan mülakatında Ömer Seyfettin, kendisini etkileyen edebiyatçılardan şöyle bahsetti:"Şinasi'den sonraki edebiyata gelince, Kemal Bey'i (Namık Kemal) çok sevdim. 'Evrâk-ı Perîşân'dan sayfalar ezberledim. Bana hayatiyet veren; beni iyiye, doğruya, güzele samimiyetle alakadar eden Kemal'dir sanıyorum. Ne yalan söyleyeyim, Hâmid'i (Abdülhak Hamit Tarhan) pek o kadar anlayamıyorum. Ekrem Bey'e (Recaizade Mahmud Ekrem) gelince, Nijad'ı için yazdığı şeylere hâlâ bayılırım. Ne müessir şeylerdir. Fikret!.. (Tevfik Fikret) İşte bana 'mükemmellik' iştiyakını veren! İdadiye mektebinde iken hep 'Rübab'ı okuyordum. Halid Ziya, bizim ilk üstadımızdır. Ben bir gece hiç uyumamış, sabaha kadar 'Bir Ölünün Defteri'ni okumuştum. Onun yalnız lisanı skolastiktir. Yoksa tekniği öyle kuvvetlidir ki Avrupa'nın cenûb-ı şarkîsinde; mesela Romanya'da, Sırbistan'da, Bulgaristan'da, Yunanistan'da o kuvvette bir romancı yoktur." Seyfettin, kendini tanımlayıp dönemin edebiyatının eleştirisini yaparken ise şu ifadeleri kullandı:"Bana gelince, ortaya esaslı bir eser koymadan sanatkârlık hülyasına kapılmam bile! Edebiyatımızın şiarı, 'Çok laf, az eser!'dir. Ben şimdilik bu şiarı bozmaya çalışıyorum. Ağustos böceği gibi öterek yan gelmekten ise karınca gibi çalışmak daha iyi değil mi? Şimdiye kadar öttüğümüz elverdi. Biraz da iş yapalım ki çorak edebiyatımız şenlensin. Değil mi?" Eserleri Öyküleri 1/2 Acaba Ne İdi? Acıklı Bir Hikâye Açık Hava Mektebi Akşam Sefası Ant Antiseptik Apandisit Ashab-ı Kehfimiz Asilzadeler Aşk Dalgası Aşk ve Ayak Parmakları At Ay Sonunda Ayın Takdiri! Bahar ve Kelebekler Baharın Tesiri Balkon Başını Vermeyen Şehit Beşeriyet ve Köpek Beyaz Lale Beynamaz Bilgi Bucağında Binecek Şey Bir Çocuk Aleko Bir Hatıra Bir Hayır Bir Kayışın Tesiri Bir Temiz Havlu Uğruna Bir Vasiyetname Birdenbire Bit Bomba Boykotaj Düşmanı Buse-i Mader Busenin Şekl-i İptidaisi Büyücü Cesaret Çakmak Çanakkale'den Sonra Çirkin Bir Hakikat Çirkinliğin Esrarı Dama Taşları Deve Devletin Menfaati Uğruna Diyet Dünyanın Nizamı Düşünme Zamanı Efruz Bey Eleğimsağma Elma Erkek Mektubu Ezeli Bir Roman Falaka Ferman Fon Sadriştayn’ın Karısı Fon Sadriştayn’ın Oğlu Forsa Foya Gayet Büyük Bir Adam Gizli Mabet Gurultu Hatiften Bir Seda Harem Havyar Hediye Herkesin İçtiği Heykel Horoz Hürriyet Bayrakları Hürriyet Gecesi Hürriyete Layık Bir Kahraman İffet İhtiyarlıkta mı Gençlikte mi? İki Mebus İlk Cinayet İlk Düşen Ak İlk Namaz İlkbahar İnat İrtica Haberi Kaç Yerinden? Karmanyolacılar Kaşağı Kazık Kazın Ayağı Kerâmet Kesik Bıyık Kır Sineği Kıskançlık Kızıl Elma Neresi? Koleksiyon Korkunç Bir Ceza Kurbağa Duası Kurumuş Ağaçlar Küçük Hikâye Külah Kütük Lokanta Esrarı Mahcupluk İmtihanı Makul Bir Dönüş Mehdi Mehmaemken Memlekete Mektup Mermer Tezgâh Miras Muhteri Müjde Mürebbiye Nadan Nakarat Namus Nasıl Kurtarmış? Nezle Niçin Zengin Olmamış? Nişanlılar Pamuk İpliği Pembe İncili Kaftan Pembe Menekşe Perili Köşk Pervanelerin Ölümü Piç Pireler Primo Türk Çocuğu Rüşvet Sahir'e Karşı Sebat Sivrisinek Sultanlığın Sonu Şefkate İman Şîmeler Tam Bir Görüş Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür Tavuklar Teke Tek Tenezzüh Terakki Teselli Topuz Tos! Tuğra Tuhaf Bir Zulüm Türbe Türkçe Reçete Tütün Uçurumun Kenarında Uzun Ömür Üç Nasihat Velinimet Vire Yalnız Efe Yaşasın Dolap Yemin Yeni Bir Hediye Yuf Borusu Seni Bekliyor Yüksek Ökçeler Yüz Akı Zeytin Ekmek Şiirleri Aşk Aveng-i Ezhar Bahar Rüzgârı Bir Nale-i Hicran-ı Muvakkat Buse-i Mader (mensur) Hediye (mensur) Hicrân-ı Müzmin İcab-ı Sevda (mensur) Kaşkar Kır Sineği (mensur) Kurşun Kalem (mensur) Mefkure Oh, Sus!.. Pembe Menekşe (mensur) Saat Sarhoşluk Sevdiğime Telhi-i Âmâl Terâne-i Giryedâr Türk Dünyası (Kaşgar) Yâd-ı Melûl Yalnızlık Yıkık Han Risale Yarınki Turan Devleti Ayrıca bakınız MEB 100 Türk Edebiyatçısı Kaynakça Dış bağlantılar Kategori:1884 doğumlular Kategori:Gönen, Balıkesir doğumlular Kategori:1920 yılında ölenler Kategori:19. yüzyılda Osmanlılar Kategori:20. yüzyılda Osmanlılar Kategori:Osmanlı karacı subayları Kategori:Mekteb-i Harbiye'de öğrenim görenler Kategori:Millî edebiyat Kategori:Türkçe eser veren yazarlar Kategori:20. yüzyıl Osmanlı yazarları Kategori:Türk çocuk kitabı yazarları Kategori:Balkan Savaşları'nda Osmanlı askerleri Kategori:Türkçüler Kategori:Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilenler Kategori:Realist yazarlar Kategori:Türkiye'de diyabetten ölenler Kategori:Kuleli Askerî Lisesinde öğrenim görenler Kategori:20. yüzyıl roman yazarları Kategori:Osmanlı roman yazarları Kategori:Balkan Savaşları'nda askerler Kategori:Türk dergi kurucuları Kategori:Türk milliyetçileri Kategori:Çerkes asıllı Türkler Kategori:Osmanlı Türkleri
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri