daha önce aynı başlık altında şizofrenlerin, obsesiflerin ve otistiklerin örüntü tanıma yeteneklerinden ve buna yatkınlıklarından bahsetmiştim. aslında bu yatkınlık temelde daha biyolojik bir varsayımın sonucudur: insan beyninin belirsizliğe karşı gösterdiği tepki. beynimiz dış dünyadaki düğüm noktalarını birbirine bağlama ve böylece şeylerin niçin oluştuğunu açıklayan anlamlı kalıplara dönüştürme yönünde bir evrim geçirmiştir. bu sebeple ona inanç motoru denilebilir. inanan beyin kitabında psikolog shermer, bunu şöyle açıklar: “duyular aracılığıyla beyne akan duyusal veriler, doğal olarak kalıplar aramaya ve ardından bulduğu kalıplara anlam katmaya başlar. hem anlamlı, hem de anlamsız verilerle anlamlı kalıplar bulma eğiliminin yanında kalıplara anlam,amaç ve özne katma eğilimi de söz konusudur der ve ekler: bundan kaçınamayız. bu anlamlı kalıplar inançlar haline gelir ve inançlar da gerçeklik anlayışımızı şekillendirir.” temelden ise inandığımız şey, gördüğümüz şeydir. inanca bağlı gerçekçilik budur. spinoza ise bu durumu benzer sözlerle şöyle ifade eder: '' inanç, çabuk ve doğal biçimde edinilirken, kuşkuculuk yavaş ve doğal olmayan bir süreç izler; çünkü çoğu insanın belirsizliğe karşı düşük bir dayanma gücü vardır.'' belli ki beyin, örüntü tanıma ve kalıplar bulma sürecine belirsizliğe karşı olan isteksizliği sonucunda ulaşır. inanca bağlı gerçekçilik budur. inanması da bundan gelir. bir süre sonra inandığı şeyi, gerçeği haline getirir. bu işlevi yerli yersiz gerçekleştirenlere (basitçe kontrolü dışında sürekli örüntü ve kalıp üretenlere) biz bugün şizofren derken; diğer insanların da kabul ettiği ve toplu bir şekilde onayladığı örüntüler ve kalıplar için ise o insanlara deha diyoruz. yazık ki delilerin kendilerince kendi gerçekliklerini inşa etme ve onları yaşama inancı çoğu kez norm dışı görülür. topluca şizofreni olduğumuz inançlar ise normaldir. bunlar dinler için de geçerli, bilim için de.işin tuhaf tarafı, beynimizin bu yeteneğinden bağımsız, evrenin kendisi de tekrarlı örüntüler içermeye meyillidir. lakin bunun arkasındaki sebep basitçe enerjiden tasarruf olabildiği gibi bambaşka bir rassal süreç işliyor da olabilir. edit: enteresandır bu başlığa üçüncü kez yazışım ve üçü de debeye girmiş. belli ki örüntü tanıma üzerine bi ilgi var.