Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'nın gelişmesine karşılık neler yaptığına dair bir soruya cevap ararken, aslında bu mesele Osmanlı'nın hükümet yapısı ve yönetim biçiminde yatmaktadır. Osmanlı, dışarıdan cariyeleri alarak ve ülke içinde başka güçlü beyliklerin veya ailelerin ortaya çıkmasına izin vermemesiyle, neredeyse soylu sınıfını engellemiş ve her şeyi kendi kontrolünde tutmuştur. Bu tabii ki bazı faydalar sağlamış olabilir ancak zararları da olmuştur. Avrupa'daki gelişmeler ise genellikle soylu sınıfın kolonilerden sağladığı zenginlik üzerinde yoğunlaşmıştır. Kimi bilim insanı, kimi keşif gezgin, kimi sanatçı olmuş, kimisi ise bu alanlara fon sağlamıştır. Bu yüzden, "biz neden arabalar yapamıyoruz" gibi sığ eleştirilerde bulunanların asıl mesele Avrupa'da bu sürecin 200 yıl önce başlamış olması ve bu gelişmeleri yapanların ya soylu sınıfın üyeleri ya da zengin tüccarlar ya da onların maddi desteğiyle hareket eden kişiler olmasıyla ilgilidir. Avrupa'da hala 300-400 yıl önceki soylu ailelerin izleri ve onların aristokratik veya ticari hanedanlıkları devam etmektedir. Osmanlı'da ise benzer bir aile geleneğini göstermek oldukça zordur. Osmanlı, 1800'lerde savaş gemilerini İngiltere'den sipariş ederken, silahlarını Fransa ve Almanya'dan temin etmiştir. Hatta Çanakkale'yi geçilmez kılan Krupp topları bile Alman yapımıydı. Krupp isimli şirketin kuruluşu ise 1800'lü yıllara denk gelmektedir. Yani o dönemlerde Osmanlı, Anadolu'da bile kendi sanayi ve üretimini geliştirememiş bir durumdaydı.