Under Paris: Bir Köpek Balığı Filmi Eleştisi
Son zamanlarda izlediğim bir film, "Under Paris" adlı yapım, beni oldukça hayal kırıklığına uğrattı. The Guardian'daki övgü dolu yorumları görünce, özellikle Olimpiyat öncesi Fransız propagandası olarak görmek ilginçti. Filmin ana fikri, Seine Nehri'nde kalarak Fransa'nın imajını zedeleyecek bir durum yaratmak ve bunu önlemek için verilen mücadeleyi anlatıyor. Ancak film, klişelerle dolu, vasat bir yapım oldu.
Filmde, köpek balığı bilimcisi, zırcahil kahramanlar, duyarsız siyasetçi gibi tiplemeler var. Bu tiplemeler, kötü CGI efektleri ve gerizekalı karakterlerin eylemleriyle birleşince, film komik bir hal alıyor. Köpek balıkları, tatlı suda yaşayacak şekilde evrim geçirmiş ve yeraltı mezarlarını yuvalarına dönüştürmüşler. Nehirdeki ikinci dünya savaşından kalma bombalar da tsunami yaratıyor, bu da zaten absürt olan hikayeye daha da abartılı bir boyut katıyor.
Senaryonun mantıksızlığı ve klişeler bir yana, başroldeki karakterin motivasyonu da zayıf kalıyor. Genç bir polis memurunu "kütürdetmek" dışında bir amacı olmayan bu görev, izleyiciyi ikna etmiyor. Koca şehrin altyapısını kurtarmak yerine, drink içip eğlenmeyi tercih eden karakterler de filmdeki tekil olayların inandırıcılığını düşürüyor.
Puanımı 4/10 olarak belirledim çünkü bazı sahneler o kadar kötüydü ki kahkaha attım. Jason Statham'ın 1.70'lik ölüm makinesi olarak tanınması ve megalodonu tekmelemesi gibi absürt detaylar da filmi kurtaramıyor. Genel olarak, "Under Paris" vasat bir köpek balığı filmi olarak kalakalmış ve izlemeye değer bulmadığım bir yapım olmuş.
Son zamanlarda izlediğim bir film, "Under Paris" adlı yapım, beni oldukça hayal kırıklığına uğrattı. The Guardian'daki övgü dolu yorumları görünce, özellikle Olimpiyat öncesi Fransız propagandası olarak görmek ilginçti. Filmin ana fikri, Seine Nehri'nde kalarak Fransa'nın imajını zedeleyecek bir durum yaratmak ve bunu önlemek için verilen mücadeleyi anlatıyor. Ancak film, klişelerle dolu, vasat bir yapım oldu.
Filmde, köpek balığı bilimcisi, zırcahil kahramanlar, duyarsız siyasetçi gibi tiplemeler var. Bu tiplemeler, kötü CGI efektleri ve gerizekalı karakterlerin eylemleriyle birleşince, film komik bir hal alıyor. Köpek balıkları, tatlı suda yaşayacak şekilde evrim geçirmiş ve yeraltı mezarlarını yuvalarına dönüştürmüşler. Nehirdeki ikinci dünya savaşından kalma bombalar da tsunami yaratıyor, bu da zaten absürt olan hikayeye daha da abartılı bir boyut katıyor.
Senaryonun mantıksızlığı ve klişeler bir yana, başroldeki karakterin motivasyonu da zayıf kalıyor. Genç bir polis memurunu "kütürdetmek" dışında bir amacı olmayan bu görev, izleyiciyi ikna etmiyor. Koca şehrin altyapısını kurtarmak yerine, drink içip eğlenmeyi tercih eden karakterler de filmdeki tekil olayların inandırıcılığını düşürüyor.
Puanımı 4/10 olarak belirledim çünkü bazı sahneler o kadar kötüydü ki kahkaha attım. Jason Statham'ın 1.70'lik ölüm makinesi olarak tanınması ve megalodonu tekmelemesi gibi absürt detaylar da filmi kurtaramıyor. Genel olarak, "Under Paris" vasat bir köpek balığı filmi olarak kalakalmış ve izlemeye değer bulmadığım bir yapım olmuş.