kendimi bir de sabah yaşamak. yüzyıllardır sabaha karşı uyurum. ama sabah nasılımdır ki acaba? geceyle sıkı fıkıyızdır. imamın sabaha karşı minareye çıkarken attığı adımları duyar duymaz kapanır gözlerim. şeytanla anlaşmam bu yönde. sabah güneş nereden doğar, ışığı ilk nereyi aydınlatır bilmem. herkesle yola çıkmalarından önceki akşamında vedalaşır, bir kusur işliyormuş gibi tavırlarına aldırış etmem. daha kendim için hiçbir sabah uyanmamışım sizin için mi uyanayım? küçükken babamlar aile eşrafını toplar sabah pikniğe giderler, bana ilişmezlerdi. akşama doğru kalkıp ekmek arası tuz yerken yanında da pıt pıt akan gözyaşlarımı içerdim. geceleri daha iyi uyumak için gündüzleri dinlenen garfield yüzünden hep bunlar. şimdi bir pazar sabahı ne yapacağımı kestiremiyorum. her şey olabilir. ya ilk kez yaşayacağım bu deneyimde yanlışlıkla intihar edersem? erken uyanmamın daha birinci saniyesinde içinde bulunduğum gerçeği inkar etmem olası. olmayasın. uyanacağım yeri iyi seçmem gerek. bu çokomelli. geceleri beni en iyi şekilde ağırlayan balkonun kapısını kilitledim şimdiden. birinci kat deyip geçmeyin, en kötü bacağım filan kırılır. kolumu yatağa bağlamak için bu yazıyı bitirmeyi bekliyorum çünkü 3 saatim kaldı uyanmama. herkes en az benim kadar heyecanlı. babam hala uyanamayacağımı düşünse de annem bana inanıyor. canım benim. başaracağım galiba.edit: günaydın