AlbayHusamettinTambay adlı sözlük yazarının kaleminden çıkan bu roman, "Körler Ülkesinde Sağır Olmak" adlı ilk bölüm ile başlar. Romanın ana karakteri, gün batımında Kadıköy sokaklarında dolaşırken iç dünyasında dama oynar ve çevresindeki gürültülü kalabalığın farkında değildir. Curcunanın sesine klarnetler, davullar, teknolar ve seyyar satıcıların haykırışları eşlik eder. Karakterimiz, bu kalabalıkta sağır olmayı, sessizce kendi dünyasında yaşamayı diler.
Annesi tarafından verilen isminin hikayesi, karakterimizin özgüvenini sarsan bir anısını tetikler. "Hüsnü Kuruntu" isminin, babasının hastanedeki nüfus memuruna telaşla verdiği bir cevap sonucu ortaya çıktığını öğreniriz. Annesi, o sırada kahvesinden bir yudum alarak, "Salih, boyu devrilesice şu ismi bul artık" diye bağırır.
Hüsnü, bu hikayeyi dinledikçe kafasında Asiye Asi ile kuracağı mutlu yuvanın hayalini kurar ve sevgiyle hissettiği bu anı, dehşet verici anısını bastırır. Günlük rutininin bir parçası haline gelen sigara içme alışkanlığı ve dakikliğiyle tanınan Asiye'ye karşı hissettiği çekimi betimlenir.
Hüsnü, Asiye'yi gördüğünde zamanın durduğunu, kalabalıklar içinde tek bir kişiyi görme yeteneğiyle "Stockholm Sendromu"nun yerli replikasına yakaladığını düşünür. Asiye'nin barda değil, kendi evine gelmesini umut ederek, el arabasıyla çöp konteynerlerinden topladığı bozuklukları biriktirir. Bu bozukluklar, karakterimizin annesinin kahve içme tutkusunu yansıtan bir simgedir ve yüksek enflasyonun aşkın teşrihini de vurmuştur.
Romanın bu bölümünde, aile kurumsallığının karmaşıklığı, iletişim kopuklukları ve sevginin güç dinamikleri üzerine düşünceler dile getirilir. Karakterimizin "Asiye Asi" diye fısıldaması, aşkın gizemli ve ulaşılmaz doğasına dair bir yemin gibidir. Sessizlikte mana aramak ve karadelik arayışına benzetilen bu durum, tersi dillendirilmediği sürece ilişki kurmanın bir yolu olarak da görülebilir.
AlbayHusamettinTambay'ın kaleminden çıkan bu bölüm, karakterimizin iç dünyasına dalış yaparken, günlük hayatın gürültüsü içerisinde sağırlığın ve sessizliğin gücü üzerine düşünceler sunar.
Annesi tarafından verilen isminin hikayesi, karakterimizin özgüvenini sarsan bir anısını tetikler. "Hüsnü Kuruntu" isminin, babasının hastanedeki nüfus memuruna telaşla verdiği bir cevap sonucu ortaya çıktığını öğreniriz. Annesi, o sırada kahvesinden bir yudum alarak, "Salih, boyu devrilesice şu ismi bul artık" diye bağırır.
Hüsnü, bu hikayeyi dinledikçe kafasında Asiye Asi ile kuracağı mutlu yuvanın hayalini kurar ve sevgiyle hissettiği bu anı, dehşet verici anısını bastırır. Günlük rutininin bir parçası haline gelen sigara içme alışkanlığı ve dakikliğiyle tanınan Asiye'ye karşı hissettiği çekimi betimlenir.
Hüsnü, Asiye'yi gördüğünde zamanın durduğunu, kalabalıklar içinde tek bir kişiyi görme yeteneğiyle "Stockholm Sendromu"nun yerli replikasına yakaladığını düşünür. Asiye'nin barda değil, kendi evine gelmesini umut ederek, el arabasıyla çöp konteynerlerinden topladığı bozuklukları biriktirir. Bu bozukluklar, karakterimizin annesinin kahve içme tutkusunu yansıtan bir simgedir ve yüksek enflasyonun aşkın teşrihini de vurmuştur.
Romanın bu bölümünde, aile kurumsallığının karmaşıklığı, iletişim kopuklukları ve sevginin güç dinamikleri üzerine düşünceler dile getirilir. Karakterimizin "Asiye Asi" diye fısıldaması, aşkın gizemli ve ulaşılmaz doğasına dair bir yemin gibidir. Sessizlikte mana aramak ve karadelik arayışına benzetilen bu durum, tersi dillendirilmediği sürece ilişki kurmanın bir yolu olarak da görülebilir.
AlbayHusamettinTambay'ın kaleminden çıkan bu bölüm, karakterimizin iç dünyasına dalış yaparken, günlük hayatın gürültüsü içerisinde sağırlığın ve sessizliğin gücü üzerine düşünceler sunar.