Aydın Doğanı savunacağım aklıma gelmezdi hayatımda. Ama insana bunu yaptırabilecek güçte bir adammış RTE. Aydın Doğanla girdiği kapışmada tamamen haksız, tamamen suçlu durumda olan şahıs. Olaya ve söyleme bakalım. Hürriyet Denizfeneri hakkında asılsız iddialarda bulunmaktadır. Bildiğim kadarıyla iddia sahibi Hürriyet gazetesi değil, CHP ve Deniz Baykal. Almanya'da yazılan iddianamede RTE'ye para verildiğini dile getiren Deniz Baykal idi. Baykal'ın ve CHP'nin bu iddiasını haberleştirmek kadar doğal ne olabilir. Velev ki ilk olarak CHP den duyulmamış olsun, Alman savcısının iddianamesinde böyle bir ifade varsa bu elbette haberdir. RTE bundan şikayetçi olmakta son derece haksız. Eğer ki olayı gündeme getiren Doğan grubu ise ve olay tamamen hayal ürünü ise (Alman savcısının iddianamesinde böyle bir ibare yoksa) yine de AKP'nin ve RTE'nin yapacağı olayı savcılığa ileterek yasal yollardan hak aramak olmalı, eline mikrofonu alıp polemiğe girmek değil.
Haberini geri çek, yoksa 1 hafta içinde ben de hakkındaki iddiaları ortaya dökerim : Zurnanın zırt dediği yer. Bu kadar çirkin, bu kadar aleni bir pazarlık olamaz. Başbakan elinde olduğunu söylediği iddialarla resmen açıktan açığa ülkenin en büyük medya grubunu tehdit ediyor, grubun sahibine, kendisiyle ilgili haberleri sansürlemesi için şantaj yapıyor. Bakar mısınız bir başbakanı neyle beraber anıyoruz; sansür ve şantaj. Pes, böylesi muz cumhuriyetlerinde olmaz. Böyle birşey kapalı kapılar arkasında konuşulmuş olsa, sonradan ortaya çıksa başbakanı götürmesi lazım, bu ne pervasızlıktır ki, başbakan böyle bir pazarlığı, gizlemeye bile kalkmadan elinde mikrofonla çok marifetmiş gibi vatandaş karşısında dile getiriyor. Şöyle de birşey var, ulusalcı kesim her ne kadar aydın doğanı AKP goygoyculuğu yapmakla suçlayacak kadar gözü kararmış ise de, tarafsız olanlar uzunca bir süredir aydın doğan grubunun AKP karşıtı yayınlar yaptığının bilincinde idi. Gerek yazar kadrosu ile gerekse yalan yanlış türban haberleri vs ile bir süredir hükümeti psikolojik baskı altına alma gayreti görüşüyordu. Şimdi yukarıdakileri ve bunu alt alta toplayalım. İki ihtimal var.
1. RTE uzun zamandır aydın doğan a topyekün bir savaş başlatma amacında idi, bu Denizfeneri haberlerini bahane etti.
2. RTE kendisini kimsenin dokunamayacağı, ilişemeyeceği kudretli bir lider olarak görüyor. Hafiften diktatör havalarına giriyor.
İkinci ihtimal için söylenebilecek birşey yok zaten, bu havaya giren hiç bir liderin sonu iyi olmamıştır. Ama ilk ihtimal doğru ise, RTE aydın doğan ile savaşa, olabilecek en hatalı, en yanlış cepheden girmiştir. Belki de, nasıl olsa ayağını kaydırırım benimle baş edemez düşüncesinin rehaveti ile oldukça hatalı bir strateji ile giriştiği bu mücadelenin ilk dakikasında ciddi bir yara almıştır. Aydın doğanın -ki belirtmek farzdır sanırım, günahım kadar sevmem- açıklamaları ne kadar aklı başında ne kadar soğukkanlı ise, RTE'nin ki bir o kadar kendini kaybetmiş, öfkesine yenilmiş olarak görülmekte. Bakınca hangisi devlet adamı hangisi haris işadamı anlamak mümkün değil. Olaylar çözülene kadar aydın doğan ve sahibi olduğu medyaya sahip çıkmak gerekir. Bravo RTE, işte gözü dönmüşlüğünün seni getirdiği nokta budur.
Haberini geri çek, yoksa 1 hafta içinde ben de hakkındaki iddiaları ortaya dökerim : Zurnanın zırt dediği yer. Bu kadar çirkin, bu kadar aleni bir pazarlık olamaz. Başbakan elinde olduğunu söylediği iddialarla resmen açıktan açığa ülkenin en büyük medya grubunu tehdit ediyor, grubun sahibine, kendisiyle ilgili haberleri sansürlemesi için şantaj yapıyor. Bakar mısınız bir başbakanı neyle beraber anıyoruz; sansür ve şantaj. Pes, böylesi muz cumhuriyetlerinde olmaz. Böyle birşey kapalı kapılar arkasında konuşulmuş olsa, sonradan ortaya çıksa başbakanı götürmesi lazım, bu ne pervasızlıktır ki, başbakan böyle bir pazarlığı, gizlemeye bile kalkmadan elinde mikrofonla çok marifetmiş gibi vatandaş karşısında dile getiriyor. Şöyle de birşey var, ulusalcı kesim her ne kadar aydın doğanı AKP goygoyculuğu yapmakla suçlayacak kadar gözü kararmış ise de, tarafsız olanlar uzunca bir süredir aydın doğan grubunun AKP karşıtı yayınlar yaptığının bilincinde idi. Gerek yazar kadrosu ile gerekse yalan yanlış türban haberleri vs ile bir süredir hükümeti psikolojik baskı altına alma gayreti görüşüyordu. Şimdi yukarıdakileri ve bunu alt alta toplayalım. İki ihtimal var.
1. RTE uzun zamandır aydın doğan a topyekün bir savaş başlatma amacında idi, bu Denizfeneri haberlerini bahane etti.
2. RTE kendisini kimsenin dokunamayacağı, ilişemeyeceği kudretli bir lider olarak görüyor. Hafiften diktatör havalarına giriyor.
İkinci ihtimal için söylenebilecek birşey yok zaten, bu havaya giren hiç bir liderin sonu iyi olmamıştır. Ama ilk ihtimal doğru ise, RTE aydın doğan ile savaşa, olabilecek en hatalı, en yanlış cepheden girmiştir. Belki de, nasıl olsa ayağını kaydırırım benimle baş edemez düşüncesinin rehaveti ile oldukça hatalı bir strateji ile giriştiği bu mücadelenin ilk dakikasında ciddi bir yara almıştır. Aydın doğanın -ki belirtmek farzdır sanırım, günahım kadar sevmem- açıklamaları ne kadar aklı başında ne kadar soğukkanlı ise, RTE'nin ki bir o kadar kendini kaybetmiş, öfkesine yenilmiş olarak görülmekte. Bakınca hangisi devlet adamı hangisi haris işadamı anlamak mümkün değil. Olaylar çözülene kadar aydın doğan ve sahibi olduğu medyaya sahip çıkmak gerekir. Bravo RTE, işte gözü dönmüşlüğünün seni getirdiği nokta budur.