Her aile gibi özenle saklanan sırları olan bir aile. Tek farkı bu sırların milyon dolarlar etmesi ve o yüzden daha çok korkutması.
Ve tabii en komiği aslında bugün yalılardan "easy champ, evdeyim" diye yorumlarda bulunan çok zengin, çok eğitimli, çok şık, çok görgülü, çok güzel oturup kalkmayı bilen, yalılarda yaşayıp özel jetlerle uçan genç kuşak aile bireylerinin büyükbabalarının yani babalarının babasının gayet Erciyes Dağları eteklerindeki bir köyde neredeyse mağaradan bozma bir yerde doğup büyümesi, tüm ailenin para kazandıktan sonra bile hala yer masasında yerde yemek yemeleri gibi bilgilerin ortaya dağılması. Ancak bu garip değil, bu ülke bu topraklar için gayet normal.
Aynı şekilde zenginliğin sürmesi de ancak paranın ve sermayenin üçüncü kuşağa geçmesi ile mümkün oluyor. Ancak ondan sonrası kolay oluyor, kazanılan para hazmediliyor, ailenin günlük yaşatında tokluk bir nebze olsun oturuyor. Evet, Sabancılar üçüncü kuşağa kadar geldi ancak bu aile için daha var tam oturmasına çünkü içlerinde hâlâ çok ağır bir köylülük ve dağlılık var. Bugün genç kuşaklar İstanbul'da yalıda doğup muhtelif coğrafyalarda paranın alabildiği en lüks şekilde yaşasa da, babaları, amcaları, teyzeleri bildiğin Kayseri'de veya Adana'da doğmuş, yıllarca bütün aile kabile gibi aynı evde yaşamış, hele dede resmen mağarada yaşamış filan. Bunlar çok doğal.
Ama iyi ki modern toplumun gelişimiyle, devrimlerin, halkların isyanıyla imparatorluklar, krallıklar yıkılmış, halk teba olmaktan kurtulmuş ve her şeyden öte sınıflar arası geçiş yani "sosyal mobilite" diye bir şey olmuş da, bugün insanlar kendilerine tepedeki koca götlü hükümdar tarafından köle olarak, tebaa olarak sınıflandırılıp, o sınıfın içinde doğup ölmek zorunda kalmıyorlar.
Yoksa dede Hacı Ömer Sabancı ne kadar zeki ne kadar tüccar da olsa fakir doğduğu dağ köyünde fakir olarak yaşayıp fakir olarak ölürdü. Evet, kapitalizm halka çok şey borçlu.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ve tabii en komiği aslında bugün yalılardan "easy champ, evdeyim" diye yorumlarda bulunan çok zengin, çok eğitimli, çok şık, çok görgülü, çok güzel oturup kalkmayı bilen, yalılarda yaşayıp özel jetlerle uçan genç kuşak aile bireylerinin büyükbabalarının yani babalarının babasının gayet Erciyes Dağları eteklerindeki bir köyde neredeyse mağaradan bozma bir yerde doğup büyümesi, tüm ailenin para kazandıktan sonra bile hala yer masasında yerde yemek yemeleri gibi bilgilerin ortaya dağılması. Ancak bu garip değil, bu ülke bu topraklar için gayet normal.
Aynı şekilde zenginliğin sürmesi de ancak paranın ve sermayenin üçüncü kuşağa geçmesi ile mümkün oluyor. Ancak ondan sonrası kolay oluyor, kazanılan para hazmediliyor, ailenin günlük yaşatında tokluk bir nebze olsun oturuyor. Evet, Sabancılar üçüncü kuşağa kadar geldi ancak bu aile için daha var tam oturmasına çünkü içlerinde hâlâ çok ağır bir köylülük ve dağlılık var. Bugün genç kuşaklar İstanbul'da yalıda doğup muhtelif coğrafyalarda paranın alabildiği en lüks şekilde yaşasa da, babaları, amcaları, teyzeleri bildiğin Kayseri'de veya Adana'da doğmuş, yıllarca bütün aile kabile gibi aynı evde yaşamış, hele dede resmen mağarada yaşamış filan. Bunlar çok doğal.
Ama iyi ki modern toplumun gelişimiyle, devrimlerin, halkların isyanıyla imparatorluklar, krallıklar yıkılmış, halk teba olmaktan kurtulmuş ve her şeyden öte sınıflar arası geçiş yani "sosyal mobilite" diye bir şey olmuş da, bugün insanlar kendilerine tepedeki koca götlü hükümdar tarafından köle olarak, tebaa olarak sınıflandırılıp, o sınıfın içinde doğup ölmek zorunda kalmıyorlar.
Yoksa dede Hacı Ömer Sabancı ne kadar zeki ne kadar tüccar da olsa fakir doğduğu dağ köyünde fakir olarak yaşayıp fakir olarak ölürdü. Evet, kapitalizm halka çok şey borçlu.