Sedef Güler Cinayeti: Erkek Şiddetinin Sıradanlaştırılması ve Medyanın Kayıtsızlığı
Sedef Güler cinayeti, erkek şiddetinin en acımasız ve sıradanlaşmış bir örneğidir. Bu vahşice işlenmiş cinayet, planlı ve soğukkanlı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve medyada yer alan haberlere göre, olayın arkasındaki motivasyon kıskançlık ve öfke olarak ortaya çıkmıştır.
Medyanın bu olaya yaklaşım şekli, bir kez daha toplumumuzdaki çürümüşlüğü gözler önüne serdi. Haberler, kurbanın fotoğraflarını ve kişisel detaylarını manşetten manşete taşırken, failin eylemlerini haklı çıkarma ve normalleştirme eğilimindeydi. Başlıklar, "Aşk Çıktı, Cinayet Bitti" veya "Kıskançlık Kanlı Bitti" gibi münferit bir olay olarak sunuluyordu. Bu sunum, erkek şiddetinin kök salmış toplumsal sorununu görmezden geliyor ve sorunu sıradanlaştırıyordu.
Peki, medyanın bu kayıtsız yaklaşımı ve olayın ele alınış biçimi ne anlama geliyor? Bu, toplumumuzdaki kadın cinayetlerini normalleştirme ve görmezden gelme eğilimimizin bir yansımasıdır. Başlıkları okurken, haberleri duyurken, içimizde bir yer yerinden oynamamalı mı? Nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyoruz?
Sedef Güler'in hikayesi, erkek şiddetinin sıradanlaştırılması ve medyanın sorumsuzluğunun bir araya gelerek yarattığı acı bir örnektir. Lanet olsun, diyelim ve bu laneti sonsuza dek lanetleyelim. Bu, ilk değil, son da olmayacak. Farkındalık yaratmak ve sesimizi duyurmak için mücadele etmeliyiz.
Sedef Güler cinayeti, erkek şiddetinin en acımasız ve sıradanlaşmış bir örneğidir. Bu vahşice işlenmiş cinayet, planlı ve soğukkanlı bir şekilde gerçekleştirilmiş ve medyada yer alan haberlere göre, olayın arkasındaki motivasyon kıskançlık ve öfke olarak ortaya çıkmıştır.
Medyanın bu olaya yaklaşım şekli, bir kez daha toplumumuzdaki çürümüşlüğü gözler önüne serdi. Haberler, kurbanın fotoğraflarını ve kişisel detaylarını manşetten manşete taşırken, failin eylemlerini haklı çıkarma ve normalleştirme eğilimindeydi. Başlıklar, "Aşk Çıktı, Cinayet Bitti" veya "Kıskançlık Kanlı Bitti" gibi münferit bir olay olarak sunuluyordu. Bu sunum, erkek şiddetinin kök salmış toplumsal sorununu görmezden geliyor ve sorunu sıradanlaştırıyordu.
Peki, medyanın bu kayıtsız yaklaşımı ve olayın ele alınış biçimi ne anlama geliyor? Bu, toplumumuzdaki kadın cinayetlerini normalleştirme ve görmezden gelme eğilimimizin bir yansımasıdır. Başlıkları okurken, haberleri duyurken, içimizde bir yer yerinden oynamamalı mı? Nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyoruz?
Sedef Güler'in hikayesi, erkek şiddetinin sıradanlaştırılması ve medyanın sorumsuzluğunun bir araya gelerek yarattığı acı bir örnektir. Lanet olsun, diyelim ve bu laneti sonsuza dek lanetleyelim. Bu, ilk değil, son da olmayacak. Farkındalık yaratmak ve sesimizi duyurmak için mücadele etmeliyiz.