"Hiç Borderline Erkek Olmaması: Bir İnanışın Çöküşü"
Son yıllarda, özellikle de psikoloji ve psikiyatri alanlarındaki gelişmeler ışığında, borderline kişilik bozukluğu (BPD) giderek daha fazla tanınan ve anlaşılan bir durum haline geldi. Ancak, bu bozukluğun neredeyse exclusiv olarak kadınlarla ilişkilendirilmesi, uzun süredir devam eden bir yanılgı ve adaletsizlik yaratıyor.
Bu yazı, 21 yıllık uzman hekimlik deneyimim ve kapsamlı araştırmalarım ışığında, bu yanılgıyı ortaya çıkarmayı ve borderline erkeklerin varoluşunu gözler önüne sermeyi amaçlıyor.
Borderline kişilik bozukluğu, duygusal dengesizlik, impulsivite ve istikrarsız interpersonel ilişkiler gibi özellikler gösteren karmaşık bir durumdur. Yıllar boyunca, hastalarıma ve antik dönemlere yaptığım incelemeler bana, bu bozukluğun büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu gösterdi. Bu gözlemlerim, Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Dr. Civan'ın ünlü sözleriyle desteklendi: "Kadınlar kartal gibidir, en yüksekte de en alçakta da aynı anda uçabilirler."
Ancak, borderline erkeklerin hiç olmadığı fikri, bu alandaki adaletsizliğin ve cinsiyet yanlılığının bir göstergesidir. Elbette, çok az sayıda borderline erkek vardır, ancak onların deneyimleri ve mücadeleleri görmezden gelinmemelidir.
Bu yazı, borderline erkeklerin varoluşunu kabul etmenin ve onların deneyimlerini anlamanın önemini vurgulamayı amaçlamaktadır. Bu erkekler, duygularını ifade etmekte zorluk çekiyor, kendilerini anlamlandıramıyor ve toplum tarafından görmezden geliniyor olabilirler. Onların da destek ve anlayışa ihtiyacı vardır.
Bu yazı, borderline erkeklerin sesini duyurmak ve psikolojik topluluk içindeki temsilini artırmak için bir çağrıdır. Onların deneyimleri, kadın meslektaşlarının deneyimlerinden farklı olabilir, ancak aynı derecede geçerli ve önemlidir.
Sonuç olarak, borderline kişilik bozukluğu, cinsiyet gözetmeksizin herkesi etkileyebilen bir durumdur. Bu yazı, borderline erkeklerin varlığını kabul etmemiz ve onların mücadelelerine dikkat etmemiz gerektiğinin altını çizmektedir. Sadece böylece adil ve kapsayıcı bir psikolojik anlayışa ulaşabiliriz.
Son yıllarda, özellikle de psikoloji ve psikiyatri alanlarındaki gelişmeler ışığında, borderline kişilik bozukluğu (BPD) giderek daha fazla tanınan ve anlaşılan bir durum haline geldi. Ancak, bu bozukluğun neredeyse exclusiv olarak kadınlarla ilişkilendirilmesi, uzun süredir devam eden bir yanılgı ve adaletsizlik yaratıyor.
Bu yazı, 21 yıllık uzman hekimlik deneyimim ve kapsamlı araştırmalarım ışığında, bu yanılgıyı ortaya çıkarmayı ve borderline erkeklerin varoluşunu gözler önüne sermeyi amaçlıyor.
Borderline kişilik bozukluğu, duygusal dengesizlik, impulsivite ve istikrarsız interpersonel ilişkiler gibi özellikler gösteren karmaşık bir durumdur. Yıllar boyunca, hastalarıma ve antik dönemlere yaptığım incelemeler bana, bu bozukluğun büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu gösterdi. Bu gözlemlerim, Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Dr. Civan'ın ünlü sözleriyle desteklendi: "Kadınlar kartal gibidir, en yüksekte de en alçakta da aynı anda uçabilirler."
Ancak, borderline erkeklerin hiç olmadığı fikri, bu alandaki adaletsizliğin ve cinsiyet yanlılığının bir göstergesidir. Elbette, çok az sayıda borderline erkek vardır, ancak onların deneyimleri ve mücadeleleri görmezden gelinmemelidir.
Bu yazı, borderline erkeklerin varoluşunu kabul etmenin ve onların deneyimlerini anlamanın önemini vurgulamayı amaçlamaktadır. Bu erkekler, duygularını ifade etmekte zorluk çekiyor, kendilerini anlamlandıramıyor ve toplum tarafından görmezden geliniyor olabilirler. Onların da destek ve anlayışa ihtiyacı vardır.
Bu yazı, borderline erkeklerin sesini duyurmak ve psikolojik topluluk içindeki temsilini artırmak için bir çağrıdır. Onların deneyimleri, kadın meslektaşlarının deneyimlerinden farklı olabilir, ancak aynı derecede geçerli ve önemlidir.
Sonuç olarak, borderline kişilik bozukluğu, cinsiyet gözetmeksizin herkesi etkileyebilen bir durumdur. Bu yazı, borderline erkeklerin varlığını kabul etmemiz ve onların mücadelelerine dikkat etmemiz gerektiğinin altını çizmektedir. Sadece böylece adil ve kapsayıcı bir psikolojik anlayışa ulaşabiliriz.