Üniye hazırlık için mahallemizdeki dersaneye yazdırmıştı babam. Haliyle oradaki öğrencilerin yarısından fazlasını tanıyordum. Birkaç hafta sonra herkesin asıl sınıfları belli oldu. Bu sırada tanımadığım diğer yarısıyla da tanışmış oldum. Oldukça politik öğrencilerin olduğu bir dersaneydi ve muhafazakarlığıyla bilinen bir ilçede olmamıza rağmen ateist öğrencilerin fazlalığı şaşırtıcı derecedeydi. Bunda ilçedeki diğer dersanelerin bi şekilde fetö iltisaklı olmasının payı da vardı diye düşünürüm. Biz islamcı gençler olarak çoktan örgütlenmiştik bile. Savaş olan ülkelere gönderilmek üzere yardım kampanyası yapmaktan tutun çevremize topladığımız bizim gibi 30-40 öğrenciyi her hafta bir eve toplayıp kitap tahlilleri vs. yapar hale gelmiştik. Her ne kadar şu an alakam olmasa da o islamcılığımdan utanmam pek fazla. Çünkü ana akım islamcılığın düşman olduğu bir türdü bizimkisi. İdeolojisi ondan daha sağlamdı ve daha onurlu, insani bir tavrı vardı.
Ben bu faaliyetleri birlikte düzenlediğimiz en yakın arkadaşımla aynı sınıfa düştüm ama onunla aynı sıraya değil en arkada oturan ateist olduğunu öğrendiğim diren adındaki çocuğun yanına oturdum. Arkadaşım da bunu anlayışla hatta gururla karşıladı. Amaçım diren'in müslüman olmasını sağlamakti. O da derslerinde çok başarılı ve bir o kadar da hoş sohbet, esprili, hasbi bi çocuktu. Sınıflar arası halı saha turnuvası düzenlenmişti ve ben herkese şaka amaçlı "babam kağıt toplayıcısı, benim param yok" diyerek ücreti veremeyeceğimi söylemiştim (Babam matbaacı olduğu için bunun yalan sayılmayacağını düşünüyordum). Diren hemen soyunma odasında milleti organize edip benim için para toplamaya çalışmış. Son anda fark ettim ve bunun şaka olduğunu açıkladım.
Biz diren'le o kadar iyi bir ikili olmuştuk ki derslerde sınıf arkadaşlarımız artık bizim muhabbetimiz, hocayı ve dersi sabote edişlerimiz, organik bir şekilde ortaklaşa espri yapışlarımıza odaklanır olmuşlardı. Bir keresinde bizden yaşça büyük, bizimle hiç konuşmayan somurtkan bir anne olan sınıf arkadaşımızı bile ağzındaki suyu püskürtecek kadar bile güldürmeyi başarabilmiş olmak bizim ortak başarımızdı. Hatta üniversitedeyken dersanede aynı sınıfta okuduğumuz bir arkadaş beni görür görmez şunu demişti: Ben dersteyken canım sıkıldığında kulağımı sizin arkada kendi aranızdaki konuşmalarınıza verir ve gülmekten kendimi kaybederdim.
İyi ki samimi olduktan sonra ben diren'e güya tebliğ vazifemi yapmaya başladım. Müslümanlığı falan övüyorum. O da buna cevap olarak bana bira içmenin, domuz etinin falan güzelliklerinden bahsetmeye başladı. Bi keresinde bana "bira içmeyi gözünde büyütme plastik bardakta bile içebiliyosun" diyerek aileden gelen tabumu yıkmaya çalıştığı saçma sapan diyaloglarımız bile oldu. Ama en sonunda ikimizde "aman bu da bu haliyle kalsın arkadaşlığımızdan kıymetli" diyerek bıraktık misyonerliği.
Dersane bitti. Diren tabii çok iyi bir üniversiteye girdi ben boktan birine. Aradan zaman geçtikçe her ne kadar islamcılığın da müslümanlığın da en akılcı, hurafeden uzak, arındırılmış bi formuna inanıyor olsam da bunlar bi zaman sonra bana yetmemeye başladı ve dinsiz oldum. Yıllar sonra diren'i instagramda gördüm ve ekledim. Ona hemen "hatırlar mısın ben seni müslüman sen de beni ateist yapmaya çalışıyodun. heh işte ben ateist oldum :d" dedim. Bekliyorum ki sevinsin "oo aramıza hoş geldin" desin. Pek umurunda olmadığını söyledi bu konuların sonra da ya beni engelledi ya da instagramını kapattı.
Ben bu faaliyetleri birlikte düzenlediğimiz en yakın arkadaşımla aynı sınıfa düştüm ama onunla aynı sıraya değil en arkada oturan ateist olduğunu öğrendiğim diren adındaki çocuğun yanına oturdum. Arkadaşım da bunu anlayışla hatta gururla karşıladı. Amaçım diren'in müslüman olmasını sağlamakti. O da derslerinde çok başarılı ve bir o kadar da hoş sohbet, esprili, hasbi bi çocuktu. Sınıflar arası halı saha turnuvası düzenlenmişti ve ben herkese şaka amaçlı "babam kağıt toplayıcısı, benim param yok" diyerek ücreti veremeyeceğimi söylemiştim (Babam matbaacı olduğu için bunun yalan sayılmayacağını düşünüyordum). Diren hemen soyunma odasında milleti organize edip benim için para toplamaya çalışmış. Son anda fark ettim ve bunun şaka olduğunu açıkladım.
Biz diren'le o kadar iyi bir ikili olmuştuk ki derslerde sınıf arkadaşlarımız artık bizim muhabbetimiz, hocayı ve dersi sabote edişlerimiz, organik bir şekilde ortaklaşa espri yapışlarımıza odaklanır olmuşlardı. Bir keresinde bizden yaşça büyük, bizimle hiç konuşmayan somurtkan bir anne olan sınıf arkadaşımızı bile ağzındaki suyu püskürtecek kadar bile güldürmeyi başarabilmiş olmak bizim ortak başarımızdı. Hatta üniversitedeyken dersanede aynı sınıfta okuduğumuz bir arkadaş beni görür görmez şunu demişti: Ben dersteyken canım sıkıldığında kulağımı sizin arkada kendi aranızdaki konuşmalarınıza verir ve gülmekten kendimi kaybederdim.
İyi ki samimi olduktan sonra ben diren'e güya tebliğ vazifemi yapmaya başladım. Müslümanlığı falan övüyorum. O da buna cevap olarak bana bira içmenin, domuz etinin falan güzelliklerinden bahsetmeye başladı. Bi keresinde bana "bira içmeyi gözünde büyütme plastik bardakta bile içebiliyosun" diyerek aileden gelen tabumu yıkmaya çalıştığı saçma sapan diyaloglarımız bile oldu. Ama en sonunda ikimizde "aman bu da bu haliyle kalsın arkadaşlığımızdan kıymetli" diyerek bıraktık misyonerliği.
Dersane bitti. Diren tabii çok iyi bir üniversiteye girdi ben boktan birine. Aradan zaman geçtikçe her ne kadar islamcılığın da müslümanlığın da en akılcı, hurafeden uzak, arındırılmış bi formuna inanıyor olsam da bunlar bi zaman sonra bana yetmemeye başladı ve dinsiz oldum. Yıllar sonra diren'i instagramda gördüm ve ekledim. Ona hemen "hatırlar mısın ben seni müslüman sen de beni ateist yapmaya çalışıyodun. heh işte ben ateist oldum :d" dedim. Bekliyorum ki sevinsin "oo aramıza hoş geldin" desin. Pek umurunda olmadığını söyledi bu konuların sonra da ya beni engelledi ya da instagramını kapattı.