Siyasal Ufuk Hareketi: 27 Nisan 2007 ve Demokrasi Mücadelesi
Bugün tarihi bir gün olarak anılmak istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin genç ve amatör vatandaşları olarak, bugüne kadar askeri darbelere ya da muhtıralara doğrudan şahit olmasak da, 27 Nisan'da bu değişti. Bu süreçte yaşananlar bize, darbelerin nasıl meşruiyet kazandığını ve neden karşı konulmadığını net bir şekilde gösterdi. Bu durum bizi hayal kırıklığına ve utanç içine sürükledi.
Bugün Türkiye'de yaşanan cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde muhtıra ve 367 oy tartışmaları, hukukun ve demokrasinin ayaklar altına alındığını gösteriyor. Bazıları "AKP'ye destek vermek istemiyorum" bahanesiyle, çoğu demokrat olarak bilinen pek çok kişi, kurum ve çevre bu durum karşısında sessiz kalmıştır. Ancak bir muhtıra varsa, siyasi bir tartışma yapmanın anlamı yoktur. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkılabilir, ancak bu seçimin meşruiyetine şüphe duyulamaz. Bu süreci engellemek için uydurulan hukuki oyunlara ve yayınlanan muhtıralara sessiz kalmak kabul edilemez.
Muhtıraya karşı çıkmak asıl önemlidir. Siyasi tarih yazmak yerine, siyasi adımlar atma zamanıdır. Muhtıraya ses çıkarmayanlar, ileride bu olayları yazarken tarihimizdeki karanlık bir noktada yer alacaklardır. Muhtırayı destekleyenler başarılı olabilirler, ancak demokrasi için mücadele edenleri unutmayacağız. Demokrasi zor zamanlarda şekillenir, ve bugün bunu bir kez daha içimiz acıyarak gördük.
Artık farklı düşüncelere saygı duymayanları, muhtıraya karşı çıkmayanları geçmişteki karanlık dönemlerin izlerini takip etmekle suçluyoruz. Demokrasi sınavı devam ediyor ve tüm demokratik güçleri siyasi çekinceleri bir kenara bırakarak demokratik süreci desteklemeye çağırıyoruz. Unutmayalım; demokrasi tarihimizdeki olumsuzlukların kapanmasına yardımcı olmak bizim elimizdedir!
Bugün tarihi bir gün olarak anılmak istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin genç ve amatör vatandaşları olarak, bugüne kadar askeri darbelere ya da muhtıralara doğrudan şahit olmasak da, 27 Nisan'da bu değişti. Bu süreçte yaşananlar bize, darbelerin nasıl meşruiyet kazandığını ve neden karşı konulmadığını net bir şekilde gösterdi. Bu durum bizi hayal kırıklığına ve utanç içine sürükledi.
Bugün Türkiye'de yaşanan cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde muhtıra ve 367 oy tartışmaları, hukukun ve demokrasinin ayaklar altına alındığını gösteriyor. Bazıları "AKP'ye destek vermek istemiyorum" bahanesiyle, çoğu demokrat olarak bilinen pek çok kişi, kurum ve çevre bu durum karşısında sessiz kalmıştır. Ancak bir muhtıra varsa, siyasi bir tartışma yapmanın anlamı yoktur. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkılabilir, ancak bu seçimin meşruiyetine şüphe duyulamaz. Bu süreci engellemek için uydurulan hukuki oyunlara ve yayınlanan muhtıralara sessiz kalmak kabul edilemez.
Muhtıraya karşı çıkmak asıl önemlidir. Siyasi tarih yazmak yerine, siyasi adımlar atma zamanıdır. Muhtıraya ses çıkarmayanlar, ileride bu olayları yazarken tarihimizdeki karanlık bir noktada yer alacaklardır. Muhtırayı destekleyenler başarılı olabilirler, ancak demokrasi için mücadele edenleri unutmayacağız. Demokrasi zor zamanlarda şekillenir, ve bugün bunu bir kez daha içimiz acıyarak gördük.
Artık farklı düşüncelere saygı duymayanları, muhtıraya karşı çıkmayanları geçmişteki karanlık dönemlerin izlerini takip etmekle suçluyoruz. Demokrasi sınavı devam ediyor ve tüm demokratik güçleri siyasi çekinceleri bir kenara bırakarak demokratik süreci desteklemeye çağırıyoruz. Unutmayalım; demokrasi tarihimizdeki olumsuzlukların kapanmasına yardımcı olmak bizim elimizdedir!