Karlı kışlı bir film ararken tesadüfen buldum bu filmi. Sigourney Weaver'ı yıllar önce, sanırım Alien filminde görmüştüm ilk kez. Klasik bir güzel değildi. Sert hatlı bir çekiciliği vardı ve onu hep sevdim. Fakat otistik bir kadın rolünün altından böylesi bir performansla kalkabileceğini hiç düşünemezdim. Seni seviyorum kadın! Alan Rickman ise yine farklı yüzüyle hep dikkat çekici bir aktördü benim için. Donuk, ciddi ve bazen kötücül. Bu filmde o donukluğun altında yufka bir yürek saklayan ama çok da abartmayan bir adamı canlandırmış ve hakkını vermiş.
Bundan sonrasını filmi izlemeyenler okumasın. Film, otostopçu bir kızın arabasına alan Alex'in trafik kazası geçirmesiyle başlıyor. Kız ölüyor ve sağ kalan Alex suçluluk duygusuyla kızın annesine taziyelerini sunmaya gidiyor. Ölen kızın annesi Linda'nın farklı davranışlarından etkilenerek cenaze için ona yardım etmeye karar veriyor. Sonradan Linda'nın otistik olduğunu öğreniyor. Bu birkaç günlük ilişkide Linda'yı ve Alex'i tanıyoruz. Film bu temel üzerinde ilerlerken bu ikilinin ilişkileri insanı derinden etkiliyor. Linda'nın kelimeleri olduğu gibi dümdüz kabul ederek biz "normal"lerin anlam dünyasından farklı bir dünyanın da var olduğunu göstermesi çok ilgi çekici bir deneyim oldu benim için. Yüz yıl kadar önce şizofrengi dergisi henüz fotokopi ile çoğaltılıp satılırken bir "hastanın" yazısındaki bir ifadede bu dünyanın izlerini görmüştüm: "Denizin kenarında bir yer var. Orada para verince insana çay veriyorlar." Olayları da öyle kabul ediyor Linda.
Kızı öldü, evet bir daha onu göremeyecek. Çok detaya girmeyeyim. Ama Alex'in Linda ile kalmasını çok istemiştim. Evet zor bir insandı Linda. Onunla yaşamak yıpratıcı olacaktı. Yine de filmin sonunda onun yalnız kalışı içimi fena acıttı. Belki de, ben de beraber yaşaması zor bir insan olduğum içindir bu acı. 2006 yapımı ve yönetmen Marc Evans.
Bundan sonrasını filmi izlemeyenler okumasın. Film, otostopçu bir kızın arabasına alan Alex'in trafik kazası geçirmesiyle başlıyor. Kız ölüyor ve sağ kalan Alex suçluluk duygusuyla kızın annesine taziyelerini sunmaya gidiyor. Ölen kızın annesi Linda'nın farklı davranışlarından etkilenerek cenaze için ona yardım etmeye karar veriyor. Sonradan Linda'nın otistik olduğunu öğreniyor. Bu birkaç günlük ilişkide Linda'yı ve Alex'i tanıyoruz. Film bu temel üzerinde ilerlerken bu ikilinin ilişkileri insanı derinden etkiliyor. Linda'nın kelimeleri olduğu gibi dümdüz kabul ederek biz "normal"lerin anlam dünyasından farklı bir dünyanın da var olduğunu göstermesi çok ilgi çekici bir deneyim oldu benim için. Yüz yıl kadar önce şizofrengi dergisi henüz fotokopi ile çoğaltılıp satılırken bir "hastanın" yazısındaki bir ifadede bu dünyanın izlerini görmüştüm: "Denizin kenarında bir yer var. Orada para verince insana çay veriyorlar." Olayları da öyle kabul ediyor Linda.
Kızı öldü, evet bir daha onu göremeyecek. Çok detaya girmeyeyim. Ama Alex'in Linda ile kalmasını çok istemiştim. Evet zor bir insandı Linda. Onunla yaşamak yıpratıcı olacaktı. Yine de filmin sonunda onun yalnız kalışı içimi fena acıttı. Belki de, ben de beraber yaşaması zor bir insan olduğum içindir bu acı. 2006 yapımı ve yönetmen Marc Evans.