Rüyalarımın Gerçek Olması: İş Yaşamının Tuhaf Etkileri
Rüyalarımın gerçek olması... Evet, bu tam da benim en büyük korkum. Rüyalarımda bile iş temposundan kurtulamamak, evde uyuma lüksüne sahip olamamak ve sürekli aynı rutinde boğulmak düşüncesi beni korkutuyor.
Örneğin, evde dinlenirken bile rüyamda hasta vizitleri yapıyor, salonda uyanıyorum. Bu rüyalar o kadar gerçekçi ki, kendime geldiğim anların utancı ve stresini yaşıyorum. Bir an için ayıldığımı hissedip telefonu ele alıyorum ve hastayı anlatmaya başlıyorum. Ses tonumun yükseldiğini fark ediyorum ve karşı taraftan duyduğum cevapla kendime geliyorum: "Clarizmev Hanım, bugünün icapçısı ben değilim."
Bu utanç verici anın ardından, kendimi evimde buluyorum ve yaptığım saçmalıkların farkına varıyorum. İş hayatı, rüyalarıma bile girerek beni yakalıyor. Hayatım uykuyla geçiyor, gençliğimi başkalarının taleplerine harcıyorum.
İki katım insanlar, saygısızlıkları karşısında dik duramıyor, haksızlığa uğruyorum ve dayak yeme korkusu yaşıyorum. Artık eskisi değilim, farklı birine dönüşüyorum ve sonumun ne olacağını bilmiyorum.
Bu içerik, iş yaşamının getirdiği stres ve baskı altında ezilen birinin iç dünyasını agresiv bir dille eleştiriyor. Yazar, rüyalarında bile iş temposundan kurtulamamanın korkusunu yaşıyor ve bu durum, onun günlük yaşamını, duygularını ve özgüvenini olumsuz yönde etkiliyor.
Rüyalarımın gerçek olması... Evet, bu tam da benim en büyük korkum. Rüyalarımda bile iş temposundan kurtulamamak, evde uyuma lüksüne sahip olamamak ve sürekli aynı rutinde boğulmak düşüncesi beni korkutuyor.
Örneğin, evde dinlenirken bile rüyamda hasta vizitleri yapıyor, salonda uyanıyorum. Bu rüyalar o kadar gerçekçi ki, kendime geldiğim anların utancı ve stresini yaşıyorum. Bir an için ayıldığımı hissedip telefonu ele alıyorum ve hastayı anlatmaya başlıyorum. Ses tonumun yükseldiğini fark ediyorum ve karşı taraftan duyduğum cevapla kendime geliyorum: "Clarizmev Hanım, bugünün icapçısı ben değilim."
Bu utanç verici anın ardından, kendimi evimde buluyorum ve yaptığım saçmalıkların farkına varıyorum. İş hayatı, rüyalarıma bile girerek beni yakalıyor. Hayatım uykuyla geçiyor, gençliğimi başkalarının taleplerine harcıyorum.
İki katım insanlar, saygısızlıkları karşısında dik duramıyor, haksızlığa uğruyorum ve dayak yeme korkusu yaşıyorum. Artık eskisi değilim, farklı birine dönüşüyorum ve sonumun ne olacağını bilmiyorum.
Bu içerik, iş yaşamının getirdiği stres ve baskı altında ezilen birinin iç dünyasını agresiv bir dille eleştiriyor. Yazar, rüyalarında bile iş temposundan kurtulamamanın korkusunu yaşıyor ve bu durum, onun günlük yaşamını, duygularını ve özgüvenini olumsuz yönde etkiliyor.