Sovyetler Birliği hakkında çeşitli konuları eleştirel bir bakış açısıyla yeniden yazabiliriz. Örneğin, Sovyetler Birliği'nin çelik üretimi konusu ele alınırsa şu şekilde bir içerik oluşturulabilir:
"Sovyetler Birliği'nin savunması ilginçtir, ancak çelik üretimi konusu üzerinden ele alındığında daha derin bir bakış açısı gerektiği ortaya çıkmaktadır. Çelik üretimi sadece ekonomik büyüklüğü mü gösterir, yoksa başka faktörlere mi dayanır? Daha fazla çelik üretmek, otomatik olarak daha büyük bir ekonomi anlamına mı gelir? Bu soruların cevabı kesin değil ve bu yüzden sormaktan çekinmiyorum. Türkiye'nin dünya çelik üretiminde yedinci sırada olduğuna dair Wikipedia'dan bilgi alınabilir. Ben üniversitedeyken bile ilk yirmi içinde yer alıyorduk. Ancak, çelik üretimi yüksek teknoloji gerektiren, nitelikli çalışan ve sermaye gerektiren bir alan mıdır? Bu soru önemlidir çünkü eğer değilse dışarıdan kolaylıkla temin edilebilir. Eğer kritik bir teknoloji gerekmeyen, havacılık ve uzay endüstrisinde kullanılmayan bir malzeme üretiyor ve ihraç ediyorsanız, o zaman çelik üreten ve ihraç edebilen ülke sayısı artacaktır. Bu durumda, ABD daha fazla çelik üretmek için kaynak harcamalı mı, yoksa iç piyasada kendi ihtiyacının bir kısmını üreterek kalanını dışarıdan mı ithal etmelidir?
İktisatın temel kavramlarından biri olan karşılaştırmalı üstünlük önemlidir. Bir ülkenin ekonomik yapısı değişmediği sürece ihraç edebileceği ürünler de değişmez. Yani teorik olarak çelik üretimi, hatta çelik üretimi artı çelik net ithalatı bile tek başına bir fikir veremeyebilir.
Eğitim, sağlık ve günlük kalori tüketimi konularını toplu olarak ele almak gerekmektedir. Eğitim ve sağlık genellikle hastane ve okul sayısı, bu kurumlarda hizmet verecek öğretmen ve doktor sayısıyla ilişkilidir. Bu da ne kadar kaynak ayırmak istediğinizle ilgilidir. Daha fazla kaynak ayırırsanız, kişi başına düşen doktor ve öğrenci başına düşen öğretmen sayısında daha iyi istatistikler elde edebilirsiniz. Ancak, genel olarak daha iyi istatistik elde etme amacı zaten kapitalizme değil sosyalizme aittir. ABD, belirli bir miktar kaynağı zorla ayırarak, bunun üzerindeki kaynağın isteğe bağlı olarak serbest piyasada belirlenmesini hedefleyen bir politika izlemiş olabilir.
Sovyetlerde öğrenci başına 15 iken ABD'de 85 olması felaket olurdu, ancak yazar bu durumu 15'ten 21'e çıkması olarak sunuyorsa bundan nasıl bir fark beklenmelidir?
Rusya'da insanların sosyalizmi geri istemesi oldukça normaldir. Daha stabil bir düzen ve daha az çatışma riski vardı çünkü tüketim talebi daha zayıftı. Sosyalizmin ve kapitalizmin iyi veya kötü olması ayrı bir konudur, bu ideolojilerle yönetilen devletlerin savaşlarında kimin kazandığı veya kaybettiği ayrı bir konudur. İyi olan kazanmaz, güçlü olan kazanır. Sosyalizm ve kapitalizm arasındaki soğuk savaşın galibi kapitalizm oldu. Hangisinin iyi veya kötü olduğu ahlaki bir tartışma konusudur.
Uzay çağının neden Sovyetler'de başladığı konusu da ilginçtir. Sovyetlerde daha önce başladığı için mi Sovyetler daha iyi sayılmalıdır? İlk başlayan her zaman yarışı kazanmaz. Önemli olan hangi alanda başladığı mı, yoksa hangi ülkenin önde olduğu mu?
Holodomor iddiaları ve Stalin'in eylemleri konusunda ahlaki değerleri ve insani değerleri bilmeden yorum yapmak saçmadır. Eylemlerin gerçekleştiği dönemin koşullarını ve sosyolojik durumları bilmeden yorum yapmak doğru değildir.
Berlin Duvarı'nın yapılması konusundaki propagandanın etkisi tartışılır, ancak kimse batıdan doğuya kaçmaya çalışmazken tam tersi yönelimin güçlü olması dikkat çekicidir. Bu durum, Alman ekonomisinde bireysel refahın artması ve coğrafi yakınlıktan dolayı Doğu Almanya'nın cazibesinin artmasıyla açıklanabilir.
Devletin toplum üzerinde hakimiyetini koruması gereklidir. Bunun için genellikle devletler, istedikleri sermaye birikim modelini güçlendirerek dış politikayı finanse etmeye çalışır. İnsanların aldığı kalori miktarı yüksek olabilir ve evleri de olabilir, ancak açlık başka bir şeydir. Tüketim açlığı farklı bir durumdur. Tüketim açlığını kontrol altına almak için topluma daha fazla kaynak aktarmak gerekmektedir.
Sovyetler Berlin Duvarını inşa etmek zorunda kaldığında, soğuk savaşı kaybetmişti. Ahlaki olarak sosyalizmin daha iyi olduğunu düşünüyorum, ancak insanın rahat yaşama isteği karşısında ayakta kalması son derece zordur. Bugün Sovyetler ayakta olsaydı ve soğuk savaş devam ediyorsa, Türkiye'deki insanlar belki bugünkü kadar mutsuz olmazdı. Ayrıca asgari ücret, sendikalama, işçi hakları gibi birçok uygulama sosyalizmden mirastır.
Uzmanlaşma ve teknolojik gelişmelerin yarattığı sonuç ise ilginçtir. Yetenekli olanlar tarafından yaratılan refah, yeteneksizlerin yarattığı refahın çok üzerindedir. Eğer yeteneklilere o refah verilmezse, yeteneksizler bu duruma itiraz eder. Yeteneksizlerin kontrol altında tutulması için farklı kimliklerle yönetilmesi gerekebilir."
"Sovyetler Birliği'nin savunması ilginçtir, ancak çelik üretimi konusu üzerinden ele alındığında daha derin bir bakış açısı gerektiği ortaya çıkmaktadır. Çelik üretimi sadece ekonomik büyüklüğü mü gösterir, yoksa başka faktörlere mi dayanır? Daha fazla çelik üretmek, otomatik olarak daha büyük bir ekonomi anlamına mı gelir? Bu soruların cevabı kesin değil ve bu yüzden sormaktan çekinmiyorum. Türkiye'nin dünya çelik üretiminde yedinci sırada olduğuna dair Wikipedia'dan bilgi alınabilir. Ben üniversitedeyken bile ilk yirmi içinde yer alıyorduk. Ancak, çelik üretimi yüksek teknoloji gerektiren, nitelikli çalışan ve sermaye gerektiren bir alan mıdır? Bu soru önemlidir çünkü eğer değilse dışarıdan kolaylıkla temin edilebilir. Eğer kritik bir teknoloji gerekmeyen, havacılık ve uzay endüstrisinde kullanılmayan bir malzeme üretiyor ve ihraç ediyorsanız, o zaman çelik üreten ve ihraç edebilen ülke sayısı artacaktır. Bu durumda, ABD daha fazla çelik üretmek için kaynak harcamalı mı, yoksa iç piyasada kendi ihtiyacının bir kısmını üreterek kalanını dışarıdan mı ithal etmelidir?
İktisatın temel kavramlarından biri olan karşılaştırmalı üstünlük önemlidir. Bir ülkenin ekonomik yapısı değişmediği sürece ihraç edebileceği ürünler de değişmez. Yani teorik olarak çelik üretimi, hatta çelik üretimi artı çelik net ithalatı bile tek başına bir fikir veremeyebilir.
Eğitim, sağlık ve günlük kalori tüketimi konularını toplu olarak ele almak gerekmektedir. Eğitim ve sağlık genellikle hastane ve okul sayısı, bu kurumlarda hizmet verecek öğretmen ve doktor sayısıyla ilişkilidir. Bu da ne kadar kaynak ayırmak istediğinizle ilgilidir. Daha fazla kaynak ayırırsanız, kişi başına düşen doktor ve öğrenci başına düşen öğretmen sayısında daha iyi istatistikler elde edebilirsiniz. Ancak, genel olarak daha iyi istatistik elde etme amacı zaten kapitalizme değil sosyalizme aittir. ABD, belirli bir miktar kaynağı zorla ayırarak, bunun üzerindeki kaynağın isteğe bağlı olarak serbest piyasada belirlenmesini hedefleyen bir politika izlemiş olabilir.
Sovyetlerde öğrenci başına 15 iken ABD'de 85 olması felaket olurdu, ancak yazar bu durumu 15'ten 21'e çıkması olarak sunuyorsa bundan nasıl bir fark beklenmelidir?
Rusya'da insanların sosyalizmi geri istemesi oldukça normaldir. Daha stabil bir düzen ve daha az çatışma riski vardı çünkü tüketim talebi daha zayıftı. Sosyalizmin ve kapitalizmin iyi veya kötü olması ayrı bir konudur, bu ideolojilerle yönetilen devletlerin savaşlarında kimin kazandığı veya kaybettiği ayrı bir konudur. İyi olan kazanmaz, güçlü olan kazanır. Sosyalizm ve kapitalizm arasındaki soğuk savaşın galibi kapitalizm oldu. Hangisinin iyi veya kötü olduğu ahlaki bir tartışma konusudur.
Uzay çağının neden Sovyetler'de başladığı konusu da ilginçtir. Sovyetlerde daha önce başladığı için mi Sovyetler daha iyi sayılmalıdır? İlk başlayan her zaman yarışı kazanmaz. Önemli olan hangi alanda başladığı mı, yoksa hangi ülkenin önde olduğu mu?
Holodomor iddiaları ve Stalin'in eylemleri konusunda ahlaki değerleri ve insani değerleri bilmeden yorum yapmak saçmadır. Eylemlerin gerçekleştiği dönemin koşullarını ve sosyolojik durumları bilmeden yorum yapmak doğru değildir.
Berlin Duvarı'nın yapılması konusundaki propagandanın etkisi tartışılır, ancak kimse batıdan doğuya kaçmaya çalışmazken tam tersi yönelimin güçlü olması dikkat çekicidir. Bu durum, Alman ekonomisinde bireysel refahın artması ve coğrafi yakınlıktan dolayı Doğu Almanya'nın cazibesinin artmasıyla açıklanabilir.
Devletin toplum üzerinde hakimiyetini koruması gereklidir. Bunun için genellikle devletler, istedikleri sermaye birikim modelini güçlendirerek dış politikayı finanse etmeye çalışır. İnsanların aldığı kalori miktarı yüksek olabilir ve evleri de olabilir, ancak açlık başka bir şeydir. Tüketim açlığı farklı bir durumdur. Tüketim açlığını kontrol altına almak için topluma daha fazla kaynak aktarmak gerekmektedir.
Sovyetler Berlin Duvarını inşa etmek zorunda kaldığında, soğuk savaşı kaybetmişti. Ahlaki olarak sosyalizmin daha iyi olduğunu düşünüyorum, ancak insanın rahat yaşama isteği karşısında ayakta kalması son derece zordur. Bugün Sovyetler ayakta olsaydı ve soğuk savaş devam ediyorsa, Türkiye'deki insanlar belki bugünkü kadar mutsuz olmazdı. Ayrıca asgari ücret, sendikalama, işçi hakları gibi birçok uygulama sosyalizmden mirastır.
Uzmanlaşma ve teknolojik gelişmelerin yarattığı sonuç ise ilginçtir. Yetenekli olanlar tarafından yaratılan refah, yeteneksizlerin yarattığı refahın çok üzerindedir. Eğer yeteneklilere o refah verilmezse, yeteneksizler bu duruma itiraz eder. Yeteneksizlerin kontrol altında tutulması için farklı kimliklerle yönetilmesi gerekebilir."