İşyerindeki masamda duran su şişesi: Bir içme suyu şişesi hakkındaki düşüncelerim
Masamın sol tarafında duran su şişesi, gün boyu bana eşlik ediyor. Sabahları dolabımdan çıkarıp masama koyduğum bu şişe, günün sonunda yine aynı yere geri dönüyor. Dolapta saklamamın nedeni ise oldukça tuhaf; işyerindeki septik ortamda, akşamları mesaiye kalan ve benden hoşlanmayan bir iş arkadaşının, şişeye ağulu maddeler katma ihtimali beni endişelendiriyor. Şişenin kapağını açıp içini kontrol etmemi engelleyen bu düşünce, şişeyi dolapta saklamama sebep oluyor.
Ofis olarak on günde bir altılı set su alıyoruz ve genellikle benim şişelerim erken bitenlere gidiyor. Yanındaki iki arkadaşım su içmediği sürece, ben de su içme ihtiyacımı unutuyorum. Oysa iki ayrı doktor "bol su tüketmemiz gerekiyor" uyarısında bulunmuş ve ürolog kuzenim de "abi su iç, başka bir şey yapmana gerek yok" sözleriyle beni teşvik etmişti. Bu uyarılar beynime kazınmış olmasına rağmen, ofis hayatının getirdiği kendine eziyet düsturunu bir türlü bırakamıyorum. Kahve ve çayın insanı istim üstünde bırakan etkisini suyun dinginleştirici etkisinden daha çok tercih ediyorum.
Ancak bu su şişesi masamda dururken, içini tüketmem konusunda kendimi zorluyorum. O şişe önemlidir ve ona ilgi göstermem gerekiyor. İşyerindeki sağlığımın ve iyiliğimin göstergesidir o şişe. Hastanelere taşınıp check-up'larda şaşırmadan önce, o şişeye öncelik vermem gerektiğini biliyorum.
Bu su şişesi, işyerindeki sağlıklı yaşam dengemi temsil ediyor. Onu dolapta saklamam, içme suyuna olan ilgisizliğimi ve işyerindeki stresli ortamın etkilerini gösteriyor. Oysa su tüketmek, gün boyu konsantrasyonumu artırmaya ve kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı olabilir. Bu şişeyi masamda tutmam, sağlıklı alışkanlıklarımı hatırlamam için bir görsel hatırlatıcı olabilir.
Belki de bu su şişesi, işyerindeki sağlıklı yaşam dengemi yeniden değerlendirmem için bir fırsat sunuyor. Onu masamda görmek, su tüketmemi artırmaya ve kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı olabilir. Bu şişe, işyerindeki sağlığımı korumam için küçük bir adım atmamı teşvik ediyor.
Masamın sol tarafında duran su şişesi, gün boyu bana eşlik ediyor. Sabahları dolabımdan çıkarıp masama koyduğum bu şişe, günün sonunda yine aynı yere geri dönüyor. Dolapta saklamamın nedeni ise oldukça tuhaf; işyerindeki septik ortamda, akşamları mesaiye kalan ve benden hoşlanmayan bir iş arkadaşının, şişeye ağulu maddeler katma ihtimali beni endişelendiriyor. Şişenin kapağını açıp içini kontrol etmemi engelleyen bu düşünce, şişeyi dolapta saklamama sebep oluyor.
Ofis olarak on günde bir altılı set su alıyoruz ve genellikle benim şişelerim erken bitenlere gidiyor. Yanındaki iki arkadaşım su içmediği sürece, ben de su içme ihtiyacımı unutuyorum. Oysa iki ayrı doktor "bol su tüketmemiz gerekiyor" uyarısında bulunmuş ve ürolog kuzenim de "abi su iç, başka bir şey yapmana gerek yok" sözleriyle beni teşvik etmişti. Bu uyarılar beynime kazınmış olmasına rağmen, ofis hayatının getirdiği kendine eziyet düsturunu bir türlü bırakamıyorum. Kahve ve çayın insanı istim üstünde bırakan etkisini suyun dinginleştirici etkisinden daha çok tercih ediyorum.
Ancak bu su şişesi masamda dururken, içini tüketmem konusunda kendimi zorluyorum. O şişe önemlidir ve ona ilgi göstermem gerekiyor. İşyerindeki sağlığımın ve iyiliğimin göstergesidir o şişe. Hastanelere taşınıp check-up'larda şaşırmadan önce, o şişeye öncelik vermem gerektiğini biliyorum.
Bu su şişesi, işyerindeki sağlıklı yaşam dengemi temsil ediyor. Onu dolapta saklamam, içme suyuna olan ilgisizliğimi ve işyerindeki stresli ortamın etkilerini gösteriyor. Oysa su tüketmek, gün boyu konsantrasyonumu artırmaya ve kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı olabilir. Bu şişeyi masamda tutmam, sağlıklı alışkanlıklarımı hatırlamam için bir görsel hatırlatıcı olabilir.
Belki de bu su şişesi, işyerindeki sağlıklı yaşam dengemi yeniden değerlendirmem için bir fırsat sunuyor. Onu masamda görmek, su tüketmemi artırmaya ve kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı olabilir. Bu şişe, işyerindeki sağlığımı korumam için küçük bir adım atmamı teşvik ediyor.