Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Suat Derviş

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Hatice Suat Derviş (1905, İstanbul - 23 Temmuz 1972, İstanbul), Türk gazeteci ve yazardır. Türkiye'nin öncü gazetecilerinden biri ve döneminin en üretken yazarlarındandır: Gazetecilik mesleğine Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde başlamış; muhabirlik, köşe yazarlığı ve editörlüğü yapmıştır. Fosforlu Cevriye ve Ankara Mahpusu başta olmak üzere otuza yakın roman, pek çok hikâye, makale, eleştiri ve çevirileri vardır. Eserleri yabancı dillere çevrilen ilk Türk yazarlardandır. Adı, toplumcu gerçekçilik ile birlikte anılır. Avrupa’ya muhabir olarak giden ilk kadın gazeteci, ilk basın sendikasının beş kurucusundan biri ve ilk başkanı, Devrimci Kadınlar Birliği'nin kurucusudur. Kadın hakları, demokrasi alanlarında mücadele etmiş bir aktivisttir. Hayatı Gençliği İstanbul'un Moda semtinde, resmi kayıtlarda doğum yılı olarak 1903 olarak kaydedilmişse de, 1905 yılında dünyaya geldi. Varlıklı bir ailenin ortanca çocuğu idi. Ailesi ona Hatice Suat adını koydu ancak Suat erkek ismi olduğundan kayıtlara Hatice Saadet olarak geçti. Babası, Darülfünûn’un kurucularından kimyager Müşir Derviş Paşa’nın oğlu tıp profesörü İsmail Derviş Bey, annesi Abdülmecid’in mabeyncilerinden Kamil Bey’in kızı Hesna Hanım’dır. Osmanlı'da Telefon İdaresi'nde çalışmaya başlayan ilk kadınlardan Hamiyet Hanım’ın kardeşidir. Çocukluk çağında dedesi Kamil Bey'in ısrarı ile okula gitmek yerine Hamiyet Hanım ile birlikte evde özel eğitim gördü; Fransızca ve Almanca öğrendi. Eğitimine Kadıköy Numune Rüştiyesi’nde, ardından Darülfünun’da devam etti. Çocukluğundan itibaren yazmaya ilgi duydu. Hezeyan başlıklı mensur şiirini, çocukluk arkadaşı Nâzım Hikmet 1918’de Alemdar gazetesinin edebiyat ekine göndererek yayımlattı. Bu, onun yayımlanan ilk eseridir. Henüz çocuk yaşta olan Suat Derviş edebiyat dünyasına Mehmet Rauf tarafından “hassas bir ruha sahip ve olgun bir müellifin habercisi" olarak tanıtıldı. Bu yıllarda Nâzım Hikmet ile arkadaşlığının şairin ona duyduğu tek taraflı bir aşka dönüştüğü iddia edilir. Şair Nazım Hikmet, 1920’de Gölgesi adlı şiirini Suat Derviş’e ithafen yazmıştır. İlk eserleri Suat Derviş’in ilk romanı olan Kara Kitap 1921 yılında basıldı. Edebiyat dünyasında hayret ve şaşkınlıkla karşılanan bu eserde ölüme mahkûm güzel ve hassas bir genç kızın son nefesine kadarki yaşama arzusunu belirten iç seslerini ve duygularını anlattı. 1923'te yazdığı Hiç Biri romanını, Ne Ses Ne bir Nefes (1923), Bir Buhran Gecesi (1924), Fatma'nın Günahı (1924), Gönül Gibi (1928) ve Latin harfleri ile yazdığı ilk eser olan Emine (1931) romanları izledi. Bu romanlarında İstanbul’un üst düzey yaşamından kesitler sundu; ilişkileri anlattı; kadının toplumsal konumunu özgürlük talebini irdeledi. Ne Bir Ses Ne Bir Nefes romanı Ahmet Haşim ve Mehmet Rauf’tan büyük övgüler aldı. 1925’te ilk hikâyeleri Almanca’ya çevrildi. İlk gazetecilik deneyimleri Derviş, ilk romanı yayımlandığı sırada Alemdar gazetesinde çalışmaktaydı. 1922'de Ankara hükûmetinin temsilcisi olarak İstanbul'a gelen Refet Bey’le ilk röportajı Alemdar gazetesi için yaptı. Refet Paşa röportajının ardından sonra Alemdar’dan ayrılıp İkdam’a geçti. Fransızcası çok iyi olduğu için 1923 yılında Lozan Konferansı’nı izleyip aktarmakla görevlendirilen gazeteciler arasında yer aldı. Bu görevi nedeniyle "Avrupa’ya muhabir olarak giden ilk kadın gazeteci” ünvanını aldı. 1926 yılında İkdam gazetesinde bir kadın sayfası hazırlayarak bu konuda öncü oldu. Berlin yılları 1919-1933 arasında kimi vesilelerle belli aralıklara yurtdışında bulundu. İlk defa Almanya'ya gidişi ve hangi yıllarda orada yaşadığı konusunda kesin bilgi yoktur, farklı çalışmalarda farklı tarihler verilir. Kimi kaynaklara göre 1919'da Berlin'e gitti; kimine göre 1927’de konservatuvar eğitimi için kardeşi Hamiyet Hanım ile birlikte Almanya'ya gönderildi. Berlin’de Sternisches Konservatuvarı’nda piyano dersleri aldı ancak bir süre sonra ailesinden habersiz Berlin Üniversitesi Felsefe ve Edebiyat Fakültesi'ne kaydoldu. Suat Derviş Hanım anılarında babasının ölümü ile Türkiye'ye dönene kadar Berlin'de gazete ve dergilerde çalıştığını belirtmiş ve Almanya yıllarını gazetecilik mesleğini öğrendiği yıllar olarak tanımlamıştır. Bu dönemde yazıları çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinden siyasi gazetelere kadar pek çok yayın organında yayımlandı. Almanya'da iken Nazizmin ve Hitler'in yükselişine de tanıklık eden Suat Derviş, 1932’de fakülteden mezun olmadan Türkiye'ye döndü. Aktif siyaset deneyimi Berlin'de bulunduğu sırada Türkiye'de 1930 yılında Belediye Kanunu ile kadınların belediye seçimlerine katılma hakkı elde etmişti. Suat Derviş, bu dönemde Türkiye'ye gelerek yeni kurulan Serbest Fırka'ya kaydoldu. 1930 Türkiye yerel seçimlerinde İstanbul'da fırkanın Eminönü bölgesinden aday listesinde yer aldı ve İstanbul'un çeşitli yerlerine seçim propagandası yaptı. Türkiye'de kadınların ilke kez oy kullandıkları bu seçimlerde Serbest Fırka büyük bir yenilgiye uğrayıp kendini feshetmiş ve belediye meclisine giremeyen Suat Derviş'in aktif siyasetle ilişkisi bu deneyimle sınırlı kalmıştır. Yurda dönüş ve 1930’lu yıllar Suat Derviş, babasının ölümü üzerine 1932'de Berln'den yurda döndükten sonra Babıali’nin başarılı muhabirleri arasına girdi; İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara’da çıkan pek çok gazetede yazılar yayımladı. Bir yandan da roman tefrika etmeyi sürdürdü. Onu Bekliyorum (1934), Onları Ben Öldürdüm (1935), Baba Oğul (1936) romanları çeşitli gazetelerde tefrika edildi. 1935 yılında Uluslararası Kadınlar Birliği’nin İstanbul'da Yıldız Sarayı'nda düzenlediği kadın sorunları ve barış konulu kongreye katıldı. Kongreye katılan kadınlarla birlikte hem kadın sorununu tartıştı; hem de mizah dolu söyleşiler yaptı. 1930'lu yıllardan başlayarak pek çok sokak röportajı yaptı. Röportajları ve daha önce hiç değinilmemiş konulardaki yazıları ilgi uyandırdı. Resimli Ay’da çalışmaya başlaması ile solcu basın dünyasına girdi. 1936 yılında Son Posta gazetesinde çalışırken Montreeux Konferansı'nı izlemeye gitti. 1936 yılından itibaren çalışmaya başladığı Tan gazetesinde kadın sorunlarına değindi ve dış siyaset olayları ile ilgili haberler yaptı. Bu gazetede çalıştığı dönemde Sovyetler Birliği’ne yaptığı gezi, düşünce dünyasını etkiledi. Dönüşünde yayımladığı "İstanbul-Moskova-Tahran Seyahat Notları" başlıklı röportaj dizisi, "kıpkızıl komünist" olarak damgalanmasına ve gazeteden ayrılmak zorunda kalmasına neden oldu. Tan'dan ayrıldıktan sonra gazetecilik faaliyetine Haber gazetesinde devam etti. 1937'deki seyahatini 1939'da Ziraat Fuarı amacıyla tekrarladı. İlk Sovyet gezisini yaptığı 1937’de tefrika edilen Bu Roman Olan Şeylerin Romanı adlı eser, görüşlerindeki değişimi yansıtır. Gazetelerde nazizme, faşizmin yükselişine ve adaletsizliğe karşı yazılar yayımlarken romanlarında köşklerde yaşanan aşkları, yemek ziyafetleri ve davetleri yazmayı reddeden yazar, artık toplumcu- gerçekçi bir edebiyat anlayışına yönelmiştir. 1938’de Bir İstanbul Gecesi tefrika edildi, 1939’da Hiç romanı yayımlandı. Politik yaşamı ve mahkûmiyeti Suat Derviş’in sol görüşleri, kısa süren ilk üç evliliğinin (Seyfi Cenap Berksoy, Selami İzzet Sedes, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ile) ardından 1941 yılında Türkiye Komünist Partisi (TKP) genel sekreteri Reşat Fuat Baraner ile yaptığı evlilik ile pekişti. Baraner ve Derviş’i bir araya getiren, partinin talebi doğrultusunda çıkarttıkları "Yeni Edebiyat Dergisi" olmuştu. Çift, Türkiye'de toplumsal gerçekçi akımın ilk yayın organlarından sayılan dergiyi 15 Ekim 1940-15 Kasım 1941 arasında yirmialtı sayı yayımladı. Derviş, dergide kısa öyküler, fıkra ve eleştiriler yazdı. Orhan Kemal, Mehmet Seyda, Hasan İzzettin Dinamo gibi genç yazar ve şairlerin tanınmasına yardımcı oldu. 1944’te Zeynep İçin romanını yazdı. Aynı yıl Biz Üç Kardeşiz, Fosforlu Cevriye, Çılgın Gibi romanları gazetelerde tefrika edildi. "Niçin Sovyetler Birliğinin Dostuyum?" adlı incelemesinin 1944’te yayımlanmasından sonra gazeteci kimliği ile hiçbir yerde iş bulamayan Suat Derviş, gerçek ismi olan “Hatice Saadet Baraner” yerine takma adla yazılar yazmaya başladı. Aynı yıl TKP Soruşturmaları ve tutuklamaları çerçevesinde eşi Reşat Fuat Baraner ile birlikte tutuklandı. Sorgu sırasında çocuğunu düşüren yazar, Reşat Fuat Baraner'i sakladığı ve yasadışı Türkiye Komünist Partisi'ne katıldığı gerekçesiyle yargılandı, 8 ay tutuklu kaldı. Hapisten çıktıktan sonra büyük sıkıntı çekti. Geçimini sağlamak için Almanca, İngilizce ve İtalyanca çeviriler ve editörlük yaptı. Tiyatro piyesleri ve radyo skeçleri yazdı. 1947’de "Büyük Ateş", 1950’de "Yaprak Kıpırdamasın" romanları tefrika edildi. Paris yılları 1951’de tekrar tutuklanan eşinin 1953'te yargılanmaya başlaması üzerine kendisinin de tekrar tutuklanma olasılığına karşılık ülkeden ayrıldı; İsveç'teki ablasının yanına yerleşti. Avrupa’da çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yayımladı; kendisini yurtdışında tanıtacak kitapları kaleme aldı. Zeynep İçin romanını Ankara Mahpusu adıyla yeniden yazdı. Romanı, ablası Hamiyet Hanım Fransızca'ya çevirdi. 1957’de Le Prisonnier d’Ankara adıyla yayımlanan eser on sekiz dile çevrildi ve o kadar beğenildi ki eleştirmenler tarafından Ivo Andriç’in Drina Köprüsü’nden bile daha iyi bulundu. Daha önce yayınlatamadığı Çılgın Gibi eserini Fransızca’ya çevirdi. Eser, Les Ombres du Yali (Yalının Gölgesi) adıyla 1958’de yayımlandı. Yurda dönüşü Reşat Fuat Baraner’in hapisten çıkmasının ardından 1963 yılında Türkiye’ye döndü. Bu dönemde takma isimle roman ve hikâyeler, çocuk masalları yazdı, tercümeler yaptı. Aksaray’dan Bir Perihan adlı romanı 1963’te Gece Postası’nda tefrika edildi. Fosforlu Cevriye, öğrenci ayaklanmaları ve sert isyanların zirveye ulaştığı 1968'de May Yayıncılık tarafından Ankara Mahpusu ile birlikte yayımlandı. Son yılları ve ölümü 1968 yılında eşini, 1970 yılında ise ablasını kaybetmesi onu derinden etkiledi. İki gözünde de ciddi sağlık sorunları çıkana kadar yazmaya devam etti. Moskova’da geçirdiği ameliyat sonrası gözlerinden birinin belli oranda düzelmesinin ardından arkadaşı Neriman Hikmet ile birlikte Devrimci Kadınlar Birliği'nin kuruluşunda görev aldı. Derneğin kapatılması üzerine yeniden yazarlığa ağırlık verdi. Sürekli göz altında tutulan Şişli’deki evini devrimci gençlere açıp onları gizledi. 1971’de evi basıldı, birçok solcu genci evinde sakladığı ortaya çıkınca tutuklandı. Ertesi sene Fosforlu Cevriye 'yi Gülriz Sururi için senaryoya dönüştürdükten kısa süre sonra şeker hastalığının vücudunda yarattığı tahribat sonucu hastaneye kaldırıldı. 23 Temmuz 1972'de Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi'nde 69 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi İstanbul Feriköy Mezarlığı'na defnedildi. Eserleri Roman Kara Kitap (1921) Ne Bir Ses Ne Bir Nefes (1923) Hiçbiri (1923) Ahmed Ferdi (1923) Behire'nin Talibleri (1923) Fatma'nın Günahı (1924) Ben mi (1924) Buhran Gecesi (1924) Gönül Gibi (1928) Emine (1931) Bu Başı Ne Yapalım? (1934) Hiç (1939) Çılgın Gibi (1934) Yalının Gölgesi (1958) Fosforlu Cevriye (1968) Ankara Mahpusu (1968, ilk olarak 1957'de Paris'te Fransızca) İnceleme Niçin Sovyetler Birliğinin Dostuyum? (1944, İstanbul, Arkadaş Matbaası, 64 sayfa) Kaynakça Kategori:20. yüzyıl Türk yazarları Kategori:Resim aranan yazarlar Kategori:1903 doğumlular Kategori:Türk marksistler Kategori:Resimli Ay kişileri Kategori:Kültür Haftası kişileri Kategori:1972 yılında ölenler Kategori:20. yüzyıl Türk gazetecileri Kategori:Feriköy Mezarlığı'na defnedilenler Kategori:20. yüzyıl Türk kadın yazarları
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri