Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Sümerler

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Sümerler (Sümerce: ?? eme-gi veya ?? eme-g̃ir), yaklaşık olarak MÖ 4000-2000 yılları arasında Irak'ın güneyinde (Güney Mezopotamya) yerleşik hayata geçmiş olup medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölgede yaşamış bir uygarlıktır. MÖ 6'ncı ve 5'nci milenyumda Kalkolitik ve Erken Tunç Çağı dönemi arasında ortaya çıkmış olup Dünyanın bilinen en eski uygarlıklarından birisi olarak kabul edilmektedir. Sümerler, "Bereketli Hilal" olarak adlandırılan Mezopotamya bölgesinde ortaya çıkan sayısız medeniyetin temelini atmıştır. Ayrıca yazı ve astronomi de tarihte ilk kez Mezopotamya'da, Sümerlerde ortaya çıkmıştır. Genel düşünce, Sümerlerin, çağdaşı olan halklarla yakın bir etkileşim ve benzerliklerinin olduğu yönündedir. Sümer Devleti'nin, Sami olmayan izole bir topluluk tarafından kurulmuş olduğu kabul edilmektedir. Mezopotamya'da yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki medeni oluşumların temelini atan Sümerlerdir. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik; gerekse de din, fal, büyü, mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. "Yaratılış" ve "Tufan"a, "Emeş ve Enten"e ilk kez Sümerlerde rastlanır. Yılbaşı ağacı süsleme, evlilik yüzüğü, nazar boncuğu da ilk olarak Sümerlerde görülmüştür. Sümer döneminde 21'i küçük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. Bunlar arasında Kiş, Nippur, Zabalam, Umma, Lagaş, Eridu, Uruk ve Ur sayılabilir. İsim "Sümer" (Sümerce: ?? eme-gi veya ?? eme-g̃ir, Akadca: ??? šumeru) terimi, Güney Mezopotamya'nın Semitik olmayan eski sakinleri olan "Sümerler" tarafından konuşulan dile, onların halefleri olan Doğu Semitik dilli Akadlar tarafından verilen isimdir. Sümerlerin ülkesi, çivi yazısındaki yazıtlarda "Soylu Lordların Ülkesi" anlamına gelen "k-en-gi(-r)" ifadesi de yer almaktadır. Sümerlerin kökeni bilinmemektedir, ancak Sümer halkı kendilerini "Siyah Başlı Olanlar" veya "Siyah Başlı İnsanlar" (? ?, sag̃-gíg, lit. 'baş' + 'siyah' veya ? ? ?, sag̃-gíg-ga fonetik olarak /saŋ ɡi ɡa/, lit. Örneğin Sümer kralı Şulgi kendisini "dört mahallenin kralı, kara kafalı insanların lideri" olarak tanımlamıştır. Akadlar da Sümerlere "kara kafalı insanlar" ya da Sami Akad dilinde ṣalmat-qaqqadi diyorlardı. Akadca Šumer kelimesi lehçedeki coğrafi adı temsil edebilir, ancak Akadca šumerû terimine yol açan fonolojik gelişim belirsizdir. Güney Mezopotamya'ya atıfta bulunan İbranice שִׁנְעָר Šinʿar, Mısırca Sngr ve Hititçe Šanhar(a), Sümer'in batı varyantları olabilir. Kökeni küçükresim|Ur'un tahtta oturan Sümer kralı, muhtemelen Ur-Pabilsag, yardımcılarıyla birlikte. Ur Standardı, MÖ 2600 civarı. Çoğu tarihçi, Sümer'in ilk olarak M.Ö. 5500 - 3300 yılları arasında, Sami olmayan ve Hint-Avrupa kökenli olmayan eklemeli bir dil olan Sümer dilini konuşan Batı Asyalı bir halk tarafından kalıcı olarak yerleşildiğini öne sürmektedir (kanıt olarak şehirlerin, nehirlerin, temel mesleklerin vb. isimlerine işaret edilmektedir).Bazıları ise Sümerlerin Yeşil Sahra'dan Orta Doğu'ya göç eden ve tarımın Orta Doğu'da yayılmasından sorumlu olan Kuzey Afrikalı bir halk olduğunu öne sürmüştür. Ancak, ilk çiftçilerin Bereketli Hilal'den geldiğini güçlü bir şekilde gösteren kanıtlarla birlikte, bu öneri genellikle göz ardı edilmektedir. Özel olarak Sümerleri tartışmasa da, Lazaridis ve diğerleri 2016 yılında Natufian ve Çanak Çömlek Öncesi Neolitik kültür taşıyıcılarının genomlarını test ettikten sonra, Orta Doğu'nun bazı Yahudi öncesi kültürleri, özellikle de Natufianlar için kısmi bir Kuzey Afrika kökeni önermişlerdir. Alternatif olarak, dört eski Mezopotamya iskelet DNA örneğinin yakın zamanda (2013) yapılan genetik analizi, muhtemelen eski İndus-Mezopotamya ilişkilerinin bir sonucu olarak, Sümerlerin İndus Vadisi Uygarlığı ile bir ilişkisine işaret etmektedir. Bazı verilere göre, Sümerler Hurriler ve Urartularla ilişkilendirilmekte ve Kafkasya onların anavatanı olarak kabul edilmektedir.Sümerlerden önce bölgede yaşamış olan tarih öncesi halk "Proto-Fıratlılar" veya "Obeydliler", ve Kuzey Mezopotamya'daki Samarra kültürü'nden evrimleştiği teorisi vardır. Ubeydilerin, Sümerler tarafından hiç bahsedilmemesine rağmen, günümüz akademisyenleri tarafından Sümer'deki ilk uygarlaştırıcı güç olduğu varsayılmaktadır. Bataklıkları tarım için kurutmuşlar, ticareti geliştirmişler ve dokumacılık, dericilik, metal işçiliği, duvarcılık ve çömlekçilik gibi endüstriler kurmuşlardır. Bazı akademisyenler Proto-Fırat dili ya da tek bir alt katman dili fikrine karşı çıkmaktadır; Sümer dilinin başlangıçta bataklıkta ve Doğu Arabistan kıyı bölgesinde yaşayan ve Arap kültürünün bir parçası olan avcı ve balıkçı halkların dili olabileceğini düşünmektedirler. Güvenilir tarihi kayıtlar çok daha sonra başlar; Sümer'de Enmebaragesi (Erken Hanedanlık I) öncesine tarihlenen hiçbir kayıt yoktur. Juris Zarins, Sümerlerin Buzul Çağı'nın sonunda sular altında kalmadan önce Doğu Arabistan kıyılarında, bugünkü Basra Körfezi bölgesinde yaşadıklarına inanmaktadır. Sümer uygarlığı Uruk döneminde (MÖ 4. binyıl) şekillenmiş, Jemdet Nasr ve Erken Hanedan dönemlerine kadar devam etmiştir. Sümerler giderek kontrolü kuzeybatıdan gelen Sami devletlerine kaptırmıştır. Sümer, MÖ 2270 civarında Akad İmparatorluğu'nun Sami dilli kralları tarafından fethedildi (kısa kronoloji), ancak Sümerce kutsal bir dil olarak devam etti. Yaklaşık MÖ 2100-2000 yıllarında Ur'un Üçüncü Hanedanlığı döneminde yaklaşık bir yüzyıl boyunca yerel Sümer egemenliği yeniden ortaya çıkmış, ancak Akad dili de bir süre daha kullanılmaya devam etmiştir. Basra Körfezi kıyısındaki Sümer şehri Eridu'nun, üç ayrı kültürün kaynaşmış olabileceği en eski şehirlerden biri olduğu düşünülmektedir: kerpiç kulübelerde yaşayan ve sulama yapan köylü Obeydli çiftçiler; siyah çadırlarda yaşayan ve koyun ve keçi sürülerini takip eden göçebe Sami çobanlar; ve bataklıklarda sazdan kulübelerde yaşayan ve Sümerlerin ataları olabilecek balıkçı halk. Şehir devletleri MÖ 4000 yılları başlarında Sümer sınırları kanallar veya sınır taşları ile belirlenmiş bir düzine şehir devletine bölünmüştü. Bütün şehirlerin merkezinde şehre ait özel bir sahip tanrı veya tanrıçaya adanmış olan ve bir rahip yöneticinin (ensi) veya kralın (lugal) idaresindeki tapınak bulunurdu. küçükresim|250px|Antik Mezopotamya bölgesinde şehir yerleşimleri. Sümer şehri Sümer şehri, Mezopotamya'nın güney ucunda, Dicle ve Fırat nehirleri arasında, sonradan Babil olmuş, günümüzde de Irak'ın Bağdat şehrinden Basra Körfezi'ne kadar olan bölgede idi. Sümer şehri, Sümerlerden önce yaşamış ve Sümerce konuşmayan ve Sami olmayan bir halk tarafından, MÖ 4000-2350 yılları arasında kurulmuştur. Bu halka günümüzde Proto-Fıratlılar ya da Ubaidliler denmektedir. Ubaid ismi Al-Ubaid şehrindeki kazı alanından gelir. Ubaidliler Sümer şehrinde kurulmuş ilk medeniyettir. Bataklıkları tarım için kurutmuşlar, ticaret, dokumacılık, dericilik, demircilik, taş oymacılığı ve çanak-çömlekçilik gibi işlerle uğraşmışlardır. Ubaidlilerin bölgeye yerleşmesinden sonra çeşitli Sami halklar da aynı bölgeye yerleşmiş, kültürlerini Ubaidlilerinki ile karıştırarak Sümerler öncesi yüksek bir medeniyet kurmuşlardır. küçükresim|200px|sağ|Antik Mezopotamya Tarihçe Çoğu tarihçiye göre, Sümerler MÖ 5500 ve 4000 yılları arasında bölgeye kalıcı olarak yerleşmiş Batı Asya halkıdır. Samuel Noah Kramer, "Tarih Sümer'de Başlar" kitabında; İran'dan gelen göçebeler ve Samilerin karışımı olan bir köy kültürü ile Sümer tarihinin başladığını yazıyor. Bu iki halkın ve kültürlerinin karışması zamanla Güney Mezopotamya'daki ilk şehir devletini oluşturuyor. Zamanla bölgeye hakim olmak için mücadele eden şehir devletlerine dönüşüyorlar. Genelde Samilerin üstün çıktığı bu mücadelelerde, Mezopotamyalılar diğer bölgelere genişlemeye başlıyorlar ve yakın doğuda ilk imparatorluğu kuruyorlar.Bu imparatorluk zamanla Elam olarak da bilinen bölge dahil olmak üzere, İran'ın batı düzlüklerine kadar yayılıyor. Bu Mezopotamya imparatorluğu, Hazar Denizi ya da Kafkaslardan geldiği tahmin edilen, ilkel ve göçebe Sümerler ile karşılaşıyor. Mezopotamya ile ilkel kabileler arasında tampon görevi yapan Sümerliler ne pahasına olursa olsun direniyorlar. İlk karşılaşmalarda kendilerinden teknolojik ve kültürel anlamda gelişmiş olan Mezopotamyalılar üstün geliyor. Zamanla esir ya da paralı asker olarak Mezopotamya kültürünü yakından tanıyan Sümerler, kendilerine gerekli olan askeri teknolojiyi öğreniyor ve kendi kültürlerine uyguluyorlar. Zamanla gerilemeye başlayan Mezopotamya devletine üstün gelmeyi ve önce batı İran topraklarını sonra Kuzey Mezopotamya'yı almayı başarıyorlar. Fethettikleri bu bölgede ilk Sümer devletini kuruyorlar. Sümer şehir devletleri tarih öncesi Ubeyd ve Uruk dönemlerinde güçlenmiştir. Sümer yazılı tarihi MÖ 27. yüzyıl ve öncesine kadar uzanır, ancak tarihsel kayıtlar, yazılı kayıtların dilinin deşifre edilmesinin kolaylaştığı ve arkeologların çağdaş kayıtları ve yazıtları okumasına olanak sağlayan Erken Hanedanlık III dönemine kadar belirsiz kalır. MÖ 23. yüzyılda Mezopotamya'nın büyük bölümünü başarıyla birleştiren ilk devlet Akad İmparatorluğu olmuştur. Gutian döneminden sonra Ur III Krallığı benzer şekilde kuzey ve güney Mezopotamya'nın bazı kısımlarını birleştirmiştir. MÖ ikinci binyılın başlarında Amorit akınları karşısında sona erdi. Amorit "İsin hanedanı", Mezopotamya'nın Babil egemenliği altında birleştiği MÖ 1700 dolaylarına kadar devam etti. [[Dosya:Frieze-group-3-example1.jpg|sağ|küçükresim|A pottery jar from Late Ubaid Period]] Ubeyd dönemi Ubeyd dönemi, Mezopotamya ve Basra Körfezi'ne yayılan kendine özgü kaliteli boyalı çanak çömlek tarzıyla dikkat çekmektedir. yerleşime dair en eski kanıt Tell el-'Oueili'den gelmektedir, ancak Güney Mezopotamya'daki çevresel koşulların Ubeyd döneminden çok daha önce insan yerleşimi için elverişli olduğu göz önüne alındığında, daha eski yerleşimlerin var olması ancak henüz bulunamamış olması muhtemeldir. Bu kültürün kuzey Mezopotamya'daki Samarran kültüründen türediği anlaşılmaktadır. Bunların daha sonraki Uruk kültürüyle özdeşleştirilen gerçek Sümerler olup olmadığı bilinmemektedir. Eridu'nun baş tanrısı ve bilgelik tanrısı Enki'nin, Uruk'un aşk ve savaş tanrıçası İnanna'ya uygarlık armağanlarını vermesinin öyküsü, Eridu'dan Uruk'a geçişi yansıtıyor olabilir. Uruk dönemi Ubeyd döneminden Uruk dönemine arkeolojik geçiş, yavaş Çömlekçi çarkı üzerinde yerel olarak üretilen boyalı çanak çömlekten, uzmanlar tarafından hızlı çarklar üzerinde seri olarak üretilen çok çeşitli boyasız çanak çömleklere kademeli bir geçişle işaretlenmiştir. Uruk dönemi, Ubeyd'in bir devamı ve büyümesidir ve çömlekçilik gözle görülür ana değişikliktir. Uruk dönemine gelindiğinde (yaklaşık olarak MÖ 4100-2900), güney Mezopotamya'nın kanalları ve nehirleri boyunca taşınan ticari malların hacmi, merkezi yönetimlerin uzman işçiler istihdam ettiği birçok büyük, katmanlı, tapınak merkezli şehrin (10.000'den fazla nüfusa sahip) yükselişini kolaylaştırmıştır. Uruk döneminde Sümer şehirlerinin dağlık bölgelerden yakalanan köle işgücünden faydalanmaya başladığı oldukça kesindir ve en eski metinlerde işçi olarak yakalanan kölelere dair bol miktarda kanıt bulunmaktadır. Bu Uruk uygarlığına ait eserler ve hatta koloniler, Türkiye'deki Toros Dağları'ndan batıda Akdeniz'e ve batı İran'a kadar uzanan geniş bir alanda bulunmuştur. Sümerli tüccarlar ve kolonistler (Tell Brak'ta bulunanlar gibi) tarafından ihraç edilen Uruk dönemi uygarlığı, yavaş yavaş kendi karşılaştırılabilir, rakip ekonomilerini ve kültürlerini geliştiren tüm çevre halklar üzerinde etkili olmuştur. Sümer şehirleri uzak ve uzun mesafeli kolonilerini askeri güçle koruyamazdı. Uruk dönemindeki Sümer şehirleri muhtemelen teokratikti ve büyük olasılıkla bir rahip-kral (ensi) tarafından yönetiliyor, ona hem erkek hem de kadınlardan oluşan bir ihtiyarlar heyeti yardımcı oluyordu. Daha sonraki Sümer panteonunun bu siyasi yapıyı örnek almış olması oldukça muhtemeldir. Uruk döneminde organize savaşa ya da profesyonel askerlere dair çok az kanıt vardı ve kentler genellikle surlarla çevrili değildi. Bu dönemde Uruk, ilk kez 50.000 nüfusu aşarak dünyanın en kentleşmiş şehri haline gelmiştir. Antik Sümer kral listesi bu dönemin önde gelen birkaç kentinin erken hanedanlarını içermektedir. Listedeki ilk isim grubu, büyük bir tufan meydana gelmeden önce hüküm sürdüğü söylenen krallara aittir. Bu ilk isimler kurgusal olabilir ve Alulim ve Dumizid gibi bazı efsanevi ve mitolojik figürleri içerir. Uruk döneminin sonu, yaklaşık 9.000 ila 5.000 yıl önce Holosen iklimsel optimum olarak adlandırılan uzun, daha yağışlı ve daha sıcak bir iklim döneminin sonunu işaret eden MÖ 3200-2900 yılları arasındaki kurak bir dönem olan Piora salınımı ile aynı zamana denk gelmiştir. [[Dosya:Meskalamdug_helmet_British_Museum_electrotype_copy_original_is_in_the_Iraq_Museum,_Bagdad.jpg|küçükresim|Ur'un Birinci Hanedanlığı'nın muhtemel kurucusu Meskalamdug'un altın miğferi, MÖ 26. yüzyıl]] Erken Hanedanlık Dönemi Hanedanlık dönemi MÖ 2900'lerde başlar ve bir rahip "En" (bir tanrıça tapınağı olduğunda bir erkek figürü, bir erkek tanrı tarafından yönetildiğinde bir kadın figürü) tarafından yönetilen yaşlılar konseyi tarafından yönetilen tapınak kuruluşundan daha seküler bir Lugal'a (Lu = adam, Gal = büyük) geçişle ilişkilendirilir ve Dumuzid, Lugalbanda ve Gılgamış gibi efsanevi ataerkil figürleri içerir - tarihi kayıtların açılmasından kısa bir süre önce hüküm sürmüştür. M.Ö. 2900'de, şimdi deşifre edilen hece yazısı erken piktogramlardan gelişmeye başladığında. Sümer kültürünün merkezi güney Mezopotamya'da kalsa da, hükümdarlar kısa süre içinde komşu bölgelere yayılmaya başlamış ve komşu Sami gruplar Sümer kültürünün çoğunu kendi kültürleri olarak benimsemiştir. Sümer kral listesinde adı herhangi bir efsanevi kaynaktan bilinen en eski hanedan kralı Kiş'in ilk hanedanının 13. kralı olan Etana'dır. Arkeolojik kanıtlarla doğrulanan en eski kral, Gılgamış Destanı'nda da adı geçen Kiş'in Enmebaragesi'dir (Erken Hanedanlık I) - bu da Gılgamış'ın kendisinin Uruk'un tarihi bir kralı olabileceği önerisine yol açmıştır. Gılgamış Destanı'nın gösterdiği gibi, bu dönem artan savaşlarla ilişkilendirilmiştir. Güney Mezopotamya'daki savunmasız köyler ortadan kalktıkça şehirler surlarla çevrilmiş ve boyutları büyümüştür. (Hem Enmerkar hem de Gılgamış Uruk'un surlarını inşa etmekle anılır.) 1. Lagaş Hanedanlığı sol|küçükresim|Eannatum'un Akbabalar Steli'nin Parçası Lagaş hanedanı (MÖ 2500-2270 civarı), kral listesinde yer almasa da, birkaç önemli anıt ve birçok arkeolojik buluntuyla iyi bir şekilde kanıtlanmıştır. Kısa ömürlü olmasına rağmen, tarihte bilinen ilk imparatorluklardan biri, Kiş, Uruk, Ur ve Larsa da dahil olmak üzere neredeyse tüm Sümer'i ilhak eden ve Lagaş'ın ezeli rakibi Umma şehir devletini haraca bağlayan Lagaşlı Eannatum'un imparatorluğudur. Buna ek olarak, krallığı Elam'ın bazı bölgelerine ve Basra Körfezi boyunca uzanıyordu. Eannatum'un Akbabalar Steli, düşmanlarının kesik başlarını ve diğer vücut parçalarını gagalayan akbabaları tasvir etmektedir. İmparatorluğu ölümünden kısa bir süre sonra çökmüştür. Daha sonra Umma rahip-kralı Lugal-zage-si, Lagaş hanedanının bölgedeki üstünlüğünü devirmiş, ardından Uruk'u fethederek başkent yapmış ve Basra Körfezi'nden Akdeniz'e kadar uzanan bir imparatorluk kurmuştur. Akadlı Sargon'dan önceki son etnik Sümer kralıydı. sol|küçükresim|Akad kralı Sargon'a ait bir zafer steli üzerindeki Sümerli esirler, y. MÖ 2300.Louvre Müzesi. Akkad İmparatorluğu Akkad İmparatorluğu, Akkadlı Sargon tarafından MÖ 2234-2154 yılları arasında kurulmuştur (orta kronoloji). Doğu Sami dili olan Akadca ilk olarak MÖ 2800 civarında Kiş krallarının özel isimlerinde görülür ve daha sonraki kral listelerinde de korunur. MÖ 2500'lerden kalma tamamen Eski Akadca yazılmış metinler vardır. Eski Akadca kullanımı Büyük Sargon döneminde (MÖ 2334-2279) zirveye ulaşmıştır, ancak o dönemde bile çoğu idari tablet kâtiplerin kullandığı dil olan Sümerce yazılmaya devam etmiştir. Gelb ve Westenholz Eski Akadçanın üç aşamasını birbirinden ayırır: Sargon öncesi dönem, Akad imparatorluğu dönemi ve onu takip eden Ur III dönemi. Akadca ve Sümerce yaklaşık bin yıl boyunca yerel diller olarak bir arada var olmuş, ancak MÖ 1800'lere gelindiğinde Sümerce daha çok akademisyenlerin ve kâtiplerin bildiği bir edebi dil haline gelmiştir. Thorkild Jacobsen, Sargon öncesi ve sonrası dönemler arasında tarihsel süreklilikte çok az kesinti olduğunu ve "Sami ve Sümer" çatışması algısına çok fazla vurgu yapıldığını savunmuştur. Bununla birlikte, Akadcanın Sargon tarafından daha önce fethedilen Elam'ın komşu bölgelerine de kısa süreliğine empoze edildiği kesindir. Gutian dönemi c. MÖ 2193-2119 (orta kronoloji) [[Dosya:Gudea_of_Lagash_Girsu.jpg|sağ|küçükresim|Gudea of Lagash, ele geçen çok sayıda portre heykeliyle ünlü Sümer hükümdarı]] 2nd Lagaş Hanedanlığı MÖ -2110 (orta kronoloji) Akad İmparatorluğu'nun Gutiler tarafından yıkılmasının ardından, başka bir yerli Sümer hükümdarı olan Lagaş'lı Gudea yerel olarak öne çıkmış ve Sargon krallarının tanrısallık iddialarının uygulamalarını sürdürmüştür. Bir önceki Lagaş hanedanı Gudea ve onun soyundan gelenler de sanatsal gelişimi desteklemiş ve çok sayıda arkeolojik eser bırakmışlardır. Ur III dönemi sol|küçükresim|Büyük Ur Zigguratı, MÖ 2100 civarı, Nasiriye yakınlarında, Irak Daha sonra, gücü güney Asur'a kadar uzanan Ur-Nammu ve Şulgi yönetimindeki Üçüncü Ur Hanedanlığı (yaklaşık MÖ 2112-2004, orta kronoloji) geçmişte hatalı bir şekilde "Sümer rönesansı" olarak adlandırılmıştır. Ancak daha şimdiden bölge, Asur'da ve başka yerlerde Akadca konuşan Semitlerin yeniden canlanması ve güneyde İsin, Larsa, Eşnunna ve daha sonra Babil dahil olmak üzere birçok rakip yerel güç kuracak olan Semitik Martu (Amorit) dalgalarının akınıyla Sümer'den çok Sami olmaya başlamıştı. Bunlardan sonuncusu, Eski Asur İmparatorluğu'nun MÖ 21. yüzyılın sonlarından itibaren kuzeyde yaptığı gibi, Mezopotamya'nın güneyine Babil İmparatorluğu olarak kısa süreliğine hâkim oldu. Sümer dili, çivi yazısı kullanıldığı sürece, Ortaçağ döneminde Latince'nin kullanıldığı gibi, Babil ve Asur'daki okullarda öğretilen kutsal bir dil olarak devam etti.küçükresim|297x297px|Ur savaşı'nı betimleyen resim Sümerlerin sonu Bazı araştırmalarda Sümerlilerin zayıflaması Sümer topraklarındaki tuzlanma ve buna bağlı tarımsal üretimin düşmesi gibi ekolojik nedenlere bağlanır. Yüksek düzeyde buharlaşmanın yaşandığı kurak bir iklimde kötü drene edilen sulanan topraklar, toprakta çözünmüş tuzların birikmesine yol açarak tarımsal verimi ciddi ölçüde düşürmüştür. Sümer bölgesinde Gılgamış destanı gibi anlatımlara konu olan büyük bir sel meydana gelmiş ve bu Tufan'dan sonra bazı şehir devletleri diğerleri üzerinde egemenlik kurmuşlardır. Şehirleri birleştiren kralların ilki, MÖ 2800 yıllarında Kiş kralı olan Etana dır. Kiş, Erech, Ur ve Lagaş şehirleri diğerlerine egemen olabilmek için yüzyıllar süren mücadelelere giriştiler. Bu durum Sümerleri dışarıdan gelen düşmanlara karşı zayıf bıraktı. Önce Elamlılar (MÖ y. 2530-2450) ve sonra Kral Sargon yönetimindeki (MÖ 2334-2279) Akadlılar Sümerlere saldırdılar. Sargon hanedanı yaklaşık bir yüzyıl iktidarda kaldı ve şehir devletlerini birleştirdi. Sargon hanedanının yönetim modeli tüm Orta Doğu medeniyetlerini etkilemiştir. Akadlar tarafından çökertilmesi sonrasında Sümerler bir daha eski haline gelemedi. MÖ 2000'li yıllarda bağımsız kimliklerini kaybettiler. Ardından gelen Akad ve Babil uygarlıkları çoğunlukla Sümerlerin izlerini taşıdılar. Kendilerine özgü dilleri ve çivi yazıları uzun süre yaşadı. Sümer inanışları ve mitolojisi İbranilerin Babil sürgünü yoluyla Yahudi, Hristiyan ve İslam inanışlarını etkilediği gibi Fenike-Yunan-Roma bağlantısıyla da günümüze dek ulaşmıştır. Sümer Kralları Sümer ve yabancı devletlerde hükümdarlık yapan Sümer kralları bulunur. Kültür Sosyal hayat ve Aile Erken Sümer döneminde, ilkel piktogramlar şunu göstermektedir "Çanak çömlek çok boldu ve vazoların, kaselerin ve tabakların biçimleri çok çeşitliydi; bal, tereyağı, yağ ve muhtemelen hurmadan yapılan şarap için özel küpler vardı. Vazoların bazılarının sivri ayakları vardı ve çapraz ayaklı sehpalar üzerinde duruyordu; diğerleri düz dipliydi ve kare ya da dikdörtgen ahşap çerçeveler üzerine yerleştirilmişti. Yağ küpleri ve muhtemelen diğerleri de, tam olarak erken Mısır'da olduğu gibi kille kapatılmıştır. Taştan vazolar ve tabaklar kilden yapılanların taklidi olarak yapılmıştır." "Tüylü bir başörtüsü giyilirdi. Öküzünkine benzeyen oyma ayakları olan yataklar, tabureler ve sandalyeler kullanılıyordu. Şömineler ve ocaklar vardı." "Bıçaklar, matkaplar, kamalar ve testereye benzeyen bir alet biliniyordu. Mızraklar, yaylar, oklar ve hançerler (ama kılıçlar değil) savaşta kullanılıyordu." "Yazı yazmak için tabletler kullanılıyordu. Metal bıçaklı ve ahşap saplı hançerler takılırdı ve bakır levhalara dövülürdü, kolyeler veya yakalar ise altından yapılırdı." "Zaman ay olarak hesaplanırdı." Sümer müziği ile ilgili önemli kanıtlar vardır. En iyi bilinen örnekleri arasında Ur Lirleri bulunan Lirler ve flütler çalınmıştır.küçükresim|389x389px|Bir Sümer başlığı ve gerdanlığı Devlet kentlerden oluşmuştu ve her kent surlarla çevrili idi. Kent içinde yüksek bir tepeye yapılan tapınak bulunurdu ki bu sosyal yaşamın merkezini oluşturmaktaydı. Sümer kültürü erkek egemen ve tabakalıydı. İşbölümü derinleşmişti; 1. sınıfı din adamları ve askerler 2. sınıfı halk 3. sınıfı ise kölelerin oluşturduğu bir toplumsal hiyerarşi vardı. Sürekli savaşlar sonucunda halktan her insan kolayca köle edinebiliyordu. MÖ 3000-2500 yıllarında yüksek ruhbanlardan oluşan egemen sınıflar, dinsel yapıya sahip kent devletlerinin yöneticileri olarak ortaya çıktılar. Bu kral-rahipler dinsel ve siyasal işleri yürütürlerdi. Bir kentin baş rahibi, aynı zamanda o kentin başkanıydı. Ur III dönemine tarihlenen ve şimdiye kadar keşfedilen en eski kodifikasyon olan Ur-Nammu Kanunları, geç Sümer hukukundaki toplumsal yapıya dair bir fikir vermektedir. Lu-gal ("büyük adam" ya da kral) altında, toplumun tüm üyeleri iki temel tabakadan birine aitti: "lu" ya da özgür kişi ve köle (erkek arad; kadın geme). Bir lunun oğlu evlenene kadar dumu-nita olarak adlandırılırdı. Bir kadın (munus) kız evlat (dumu-mi) olmaktan çıkıp eş (dam) olur, ardından kocası ölürse dul (numasu) kalır ve aynı kabileden başka bir erkekle yeniden evlenebilirdi. Evlilikler genellikle gelin ve damadın ebeveynleri tarafından ayarlanırdı;nişanlar genellikle kil tabletlere kaydedilen sözleşmelerin onaylanmasıyla tamamlanırdı. Bu evlilikler, damat gelinin babasına bir gelin hediyesi teslim eder etmez yasal hale gelmiştir. Bir Sümer atasözü ideal ve mutlu evliliği, karısının kendisine sekiz oğul doğurmuş olmasıyla övünen ve hâlâ seks yapmaya hevesli olan bir kocanın ağzından anlatır. Sümerler genellikle evlilik öncesi cinsel ilişkiden kaçınırlardı. Sümer ya da Akad dillerinde 'bekâret' kelimesinin doğrudan bir karşılığı yoktu. Bunun yerine, kavramı açıklayıcı bir şekilde tanımlamışlardır. Örneğin, Sümerce'de a/é-nu-gi4-a olarak ifade edilir ve 'bekareti bozulmamış' anlamına gelirken, Akadca'da la naqbat olarak ifade edilir ve 'hiç penis tanımamış' anlamına gelir. Akad tıp metinlerinde šišitu terimi kullanılır, ancak bunun özellikle kızlık zarına işaret edip etmediği belirsizdir. İlginç bir şekilde, o dönemde kızlık zarının sağlamlığı, Yakın Doğu'daki daha sonraki kültürlere kıyasla bir kadının bekaretini belirlemede çok daha az önemliydi. Bunun yerine, bekaret değerlendirmeleri çoğunlukla kadının kendi anlattıklarına dayanıyordu. En eski kayıtlardan itibaren, Sümerlerin sekse karşı çok rahat tutumları vardı ve cinsel etik bir cinsel eylemin ahlak dışı sayılıp sayılmadığına göre değil, kişiyi ritüel olarak kirli kılıp kılmadığına göre belirlenirdi. Sümerler yaygın olarak mastürbasyonun hem erkekler hem de kadınlar için cinsel gücü artırdığına inanıyordu, ve hem tek başlarına hem de partnerleriyle karşılıklı mastürbasyon sık sık yapıyorlardı. Sümerler anal seks'i de tabu olarak görmüyorlardı. "Entu" rahibelerinin çocuk doğurması yasaktı ve doğum kontrol yöntemi olarak sıklıkla anal seks yapıyorlardı. Fuhuş vardı ancak kutsal fuhuş olup olmadığı net değildir. Hukuk Tarihte ilk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti denebilir. Otoritenin korunmak istenmesi hukuk kurallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lagaş Kralı Urukagina ihtilal ile başa gelmiş bir askerdir. Her kanun bir prolog (önsöz), maddeler ve epilog (sonsöz, sonuç) olmak üzere 3'e ayrılır. Urukagina kanunları bu özellikleri barındırmadığı için reform olarak geçer. İlk detaylı ve yukarıda saydığımız özellikleri belirten kanun metni Ur-Nammu kanunlarıdır. önsöz, 22 madde ve sonsözden oluşur. Dil ve yazı sol|200x200px|Sümer yazısı İlk yazıyı MÖ 3200 yıllarında Sümerler buldu. İlk yazıları şekiller üzerine kurulu yani her varlık ve olay için bir şekil kullandılar. Çivi yazısı işaretleri geçmişteki bir resim yazısına dayanır. Bir kavramı ifade eden işaretlere ideogram adı verilir. Sümerce bilim dünyasındaki genelgeçer görüşe göre yaşayan herhangi bir dille bağlantısı olmayan izole bir dildir. Aralarında Türkçenin de bulunduğu farklı dil aileleriyle ilişki kurmaya yönelik amatör ve profesyonel çalışmalar yürütülmüş olsa da bu çalışmalar genel olarak kabul görmemiştir. Sümer dili, bilinen hiçbir dil ailesine ait olmadığı için dilbilimde genellikle izole bir dil olarak kabul edilir; buna karşın Akadca, Afroasiatik dillerin Semitik koluna aittir. Sümerceyi diğer dil ailelerine bağlamak için birçok başarısız girişim olmuştur. Sondan eklemeli bir dildir; başka bir deyişle, morfemlerin ("anlam birimleri") kelimeleri oluşturmak için bir araya getirildiği analitik dillerin aksine, morfemler cümleleri oluşturmak için tamamen bir araya getirilir. Bazı yazarlar, coğrafi özellikler ve çeşitli zanaat ve tarımsal faaliyetler için Proto-Fıratça veya Proto Tigreanca olarak adlandırılan bir alt tabaka veya adstratum dilinin kanıtı olabileceğini öne sürmüşlerdir, ancak bu başkaları tarafından tartışılmaktadır. Bugün Sümer metinlerini anlamak sorunlu olabilir. En zor olanı, çoğu durumda dilin gramer yapısını tam olarak vermeyen ve bilgili kâtipler için bir "aide-mémoire" olarak kullanılmış gibi görünen en eski metinlerdir. Akadca, MÖ 3. ve 2. binyılın başlarında bir yerde konuşma dili olarak yavaş yavaş Sümercenin yerini aldı, ancak Sümerce MS 1. yüzyıla kadar Babil ve Asur'da kutsal, törensel, edebi ve bilimsel bir dil olarak kullanılmaya devam etmiştir. Edebiyat Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaratılış Destanı ve Tufan Hikâyesi'dir. Sümerler kendi ülkelerine Kengir, konuştukları dile Emegir ve kendilerine Sag-giga derlerdi. Din ve mitoloji Sümer dini küçükresim|247x247px|Ziggurat Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi. Zigguratlar yedi katlı olup toplam üç ana bölümden oluşur. İlk katlar erzak deposu, orta katlar okul ve tapınak, son katlar ise rasathane olarak kullanılmıştır. Yazının icadı serüveni bu tapınaklara dayanır. Mezopotamya'da evler ve tapınaklar, taş az olduğundan kerpiç ve tuğladan yapılmıştır. Hem bu özelliğinden hem de sık sık istilalara uğradığından bu yapılar günümüze kadar ulaşmamıştır. Sümerlerde hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı ve insan görünümündeydiler, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. Tanrılar, insanlara ne istediklerini bildirmez. Ancak insanlar onlara, kendilerinden istenileni sorarak öğrenebilirdi. Tanrılar küçükresim|Bir mühürde ilah Annunaki tasviri Sümer mitolojisinin en önemlilerinden Gılgamış Destanı'nda da adları geçen tanrılardan başlıcaları şunlardır: Anu veya An: Gök tanrısı, önceleri baş tanrıyken sonra yerini hava tanrısı Enlil almıştır. Enlil: Hava tanrısı, tanrıların babası, tapınağı Ekur Nippur kentindeydi. Enki: Bilgelik tanrısı Nimmah (Ninhursag): Ulu hanım, ana-tanrıça Nanna (Sin (mitoloji)): Ay tanrısı Utu (Şamaş): Güneş tanrısı, ay tanrısı Nanna'nın oğlu. Ecem (Kueen): Kraliçe Soylular tanrıçası. İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası : Sümer hayat tanrıçasıdır. Ninhursag tarafından Enki'nin vücudunu iyileştirmek için yaratılan sekiz tanrıçadan biridir. Ti kaburga anlamına gelir ve O'nun özel tedavi alanı kaburgalardır. Enki yasak çiçeklerden yemiş ve bu sebeple Ninhursag tarafından lanetlenmişti. Ninhursag O'nu iyileştirmek için diğer tanrılar tarafından ikna edilir. Bu hikâye daha sonra Tevrat'ın Genesis (yaratılış) bölümünde anlatılan Adem ile Havva'nın yaratılış hikâyesinin kaynağı olarak değerlendirilmiştir. Yaratılış mitosu Sümer inanışına göre başlangıçta gök ile yer birdi. Daha sonra gök ile yer, tanrılar tarafından ayrılmıştır. Sümer inanışında evrenin kökeni şu şekilde açıklanır: Başlangıçta ilksel deniz vardı; kökeni veya doğuşu konusunda bir şey söylenmemektedir, Sümerler onu her zaman varmış gibi düşünmüş olabilirler. İlksel deniz gök ile yerin birliğinden oluşan kozmik dağı vücuda getirdi. Tanrılar insan biçiminde kişileştirildiğinde, Anu (gök) eril, Ki (yer) dişildi. Onların birleşmesinden hava tanrısı Enlil doğdu. Hava tanrısı Enlil yerden göğü ayırdı ve babası Anu göğü ele geçirirken, Enlil annesi Ki'yi, yeri, ele geçirdi. Enlil ile annesi Ki'nin birleşmesi- tarihsel devirlerde Ninmah, "yüce kraliçe", Ninhursag, "kozmik dağın kraliçesi"; Nintu, "doğurgan kraliçe" gibi çeşitli adlar verilen tanrıçayla özdeşleştirilmiş olabilir- evrenin düzenlenmesini, insanın yaratılışı ve uygarlığın kuruluşunu başlattı. Bu konu aşağıdaki "Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı" adlı Sümer şiirinin giriş bölümünde şöyle anlatılmaktadır: küçükresim|383x383px|Sümer heykelciği ''Gök yerden uzaklaştıktan sonra, Yer gökten ayrıldıktan sonra, İnsanın adı konduktan sonra, Anu göğü ele geçirdikten sonra, Enlil yeri ele geçirdikten sonra, Ereşkigal Kur'un ödülü olarak ele geçirilip götürüldükten sonra, O denize açıldıktan sonra, Baba Kur'a doğru denize açıldıktan sonra, Enki Kur'a doğru denize açıldıktan sonra; (Kur) krala ufak taşlar fırlattı, Enki'ye koca taşlar fırlattı; Onun küçük taşları, el kadar taşlar, Onun koca taşları,... kamışların taşları, Enki'nin gemisinin omurgası, Saldıran kasırgaya benzeyen savaşta yenildi; Krala karşı, geminin serenindeki sular, Kurt gibi yutuyordu, Enki'ye karşı, geminin ardındaki sular, Aslan gibi vuruyordu'. Şiirden anlaşıldığı üzere başlangıçta bütün olan gök ve yer birbirlerinden ayrıldı ve böylece insanın yaratılışı buyruldu. Ardından gök tanrısı Anu göğün, yer tanrısı Enlil de yerin hâkimi oldular. İnsanın yaratılışı = Sümer mitolojisinde insanın tanrılara hizmet etmesi için yaratıldığı anlatılır. Hava tanrısı Enlil tanrılara hizmet etmeleri maksadıyla Enki'nin tavsiyesiyle tahıl tanrıçası Aşnan ile sığır tanrı Lahar'ı yaratmıştır. Ancak bu iki tanrı bir gün öyle bir kavgaya tutuşmuşlar ki tüm işleri yapmaz olmuşlar. Kendilerine hizmet edilmeyen tanrılar, yeryüzündeki işleri yapmaktan yorulmuşlar ve bu konuyu Enki'ye götürüp şikayette bulunmuşlar. Uyuduğu için olan bitenden haberi olmayan Enki, tanrıça Nammu ve doğum tanrısı Ninmah'a insanı yaratması emrini vermiştir. Ninmah ve Nammu "derin suların üzerindeki" "balçığı" kararak şekil bakımından tanrılara benzeyen; ancak onların ölümsüzlük yeteneklerine sahip olmayan insanı yaratmışlar. İnsanın yaratılışı şerefine verilen şölende bütün tanrılar içerek sarhoş olmuşlar. Sarhoşluğun tesiriyle Ninmah'ın yarattığı altı insanın hepsi kusurlu olmuş. Ardından Enki'nin yarattığı insan da akli ve fiziksel bakımdan kusurlu olmuş. Hatasını düzeltmesi için Ninmah'tan yardım isteyen Enlil'i tanrı Ninmah yaptığı hatadan dolayı lanetlemiş. Sümerlerde insanın yaratılışına dair diğer bir hikâye günümüz Adem inancına da kaynaklık ettiği düşünülen Adapa efsanesidir. Yasak meyve, cennet ve sonsuz yaşamdan kovulma, medeniyet bilgilerine veya sanatlarına sahip olma gibi Adem'e atfedilen diğer sıfat ve fiillere benzer niteliklere sahiptir. Sümer Mitolojisinin günümüze etkileri Arif Tekin'e göre, Sümer mitolojisine ait birçok unsur İbranilerin babil sürgünü gibi değişik yollar ve etkileşimlerle günümüze kadar değişimler geçirerek gelmiş, kutsal kitaplara konu olmuştur. Bunların başlıcaları yaratılış ve tufan efsanelerinde karşımıza çıkar. Başlıca temalar: Gök ve yer bitişik iken sonradan ayrılması, her şeyin sudan veya su üzerinde yaratılması, insanın balçıktan ve tanrıya (tanrılara) benzer şekilde yaratılması, erkeğe ait Ti (Sümercede yaşam özü ve kaburga anlamlarına gelmektedir) kullanılarak kadının yaratılması, ilk insanların bin (veya binlerce) yıl yaşaması, insanın Gökteki bilgiye ulaşmak için çabalaması ve bunun tanrıları sinirlendirmesi, tufan, gemi yapımı ve her canlıdan bir çiftin gemiye alınması vb. Orhan Hançerlioğlu'nun ifadeleri; "Sümer Tanrısı Marduk’un büyük önemi, üç büyük tektanrıcı dine kaynaklık etmiş olmasıdır. Tevrat’la İncil’deki hikâyelerin çoğu Sümer efsaneleridir. Nuh ve Tufan hikâyesinin aslı olan bu Sümer efsanesi, Tevrat’la İncil’den dört bin yıl öncedir. Gene aynı bölgede, MÖ XX. yüzyılda yaşamış olan Kral Hamurabi kanunları, Tevrat kurallarına kaynaklık etmişlerdir. Samuel Reinach, Orpheus adlı kitabında şöyle demektedir: Hamurabi kanunları için ileri sürülmesi gelenek haline gelen tarihten yedi yüzyıl önce yapılmıştır. Eğer Musevi kanunlarının Musa’ya Tanrı tarafından yazdırıldığı doğruysa, Tanrı, Hamurabi’nin yapıtını aşırmış demektir." (Ayrıca bakn; Utnapiştim, Ziusudra) Bilim Sümerler bölgeye yerleştiklerinde, çanak-çömlek yapmayı ve madenleri işlemeyi biliyorlardı. Aşağı Mezopotamya'da Dicle ve Fırat nehirleri kıyısında Uruk, Lagaş, Eridu, Ur, Kiş gibi kent devletleri kurdular. Gelişmiş bir yapı tekniği kullanıyorlardı. Yerleştikleri kesimlerde muazzam bir sulama sistemi kurup, kanallar, barajlar ve bentlerle hem seli önleyip bataklıkları kuruttular hem de düzenli sulamaya dayalı bir tarım geliştirdiler. Tekerleği de icat eden bu toplum tarlaları öküzlerin çektiği sabanlarla sürüyorlardı. 60 rakamına dayanan seksajismal sayı sistemini kullanan Sümerlerin "sos" dedikleri bu 60'lık birim bütün zaman ve mekân hesaplarında kullanılmaktaydı ve onları bir uyum içerisinde birbirine bağlıyordu. Ayı 30, yılı 360 gün olarak hesapladılar. Gece ve gündüzü on ikişer saate böldüler. Bir yılı 12 ay olarak hesapladılar. Ay ve Güneş tutulmasını hesapladılar. Aritmetik ve geometrinin temellerini attılar. Çarpma ve bölme cetvellerini buldular. Daireyi 360 dereceye böldüler. Matematik 4000 M.Ö.'de Sümerler karmaşık bir metroloji sistemi geliştirdi. Bu gelişmiş metroloji, aritmetik, geometri ve cebirin yaratılmasıyla sonuçlandı. Sümerler matematik ve geometrinin temellerini attılar. (Dört işlemi bulmuşlar, dairenin alanını hesaplamışlar, çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.) MÖ 2600'den itibaren Sümerler kil tabletlere çarpım tabloları yazdılar, geometri alıştırmaları ve bölme problemleriyle uğraştılar. Babil rakamları'nın en eski izleri de bu döneme aittir. Yaklaşık MÖ 2700–2300 döneminde abaküs'ün ilki ve Altmışlık sayı sistemi'nin ardışık büyüklük sıralarını sınırlayan ardışık sütun tablosu görüldü. Sümerler, basamak değeri sayı sistemini ilk kullananlardı. Sümerlerin astronomik hesaplamalarda bir tür sürgülü cetvel kullanmış olabileceğine dair anekdotsal kanıtlar da var. Bir üçgenin alanını ve bir küpün hacmini ilk bulan onlardı. Sanat Sümerler büyük sanatçılardı. Sümer eserleri, lapis lazuli, mermer ve diorit gibi diğer ülkelerden ithal edilen ince yarı değerli taşlar ve dövülmüş altın gibi değerli metallerin tasarıma dahil edilmesiyle büyük ayrıntı ve süsleme gösterir. Taş nadir bulunduğu için heykeltıraşlığa ayrılmıştır. Sümer'de en yaygın malzeme kildi, sonuç olarak birçok Sümer nesnesi kilden yapılmıştır. Altın, gümüş, bakır ve bronz gibi metallerin yanı sıra deniz kabukları ve değerli taşlar en iyi heykeller ve kakmalar için kullanılmıştır. Silindir mühürler için lapis lazuli, kaymaktaşı ve serpantin gibi daha değerli taşlar da dahil olmak üzere her türden küçük taşlar kullanılmıştır. En ünlü başyapıtlardan bazıları, dünyanın günümüze ulaşan en eski telli çalgıları olarak kabul edilen Ur Lirleridir. Bunlar Leonard Woolley tarafından Ur Kraliyet Mezarlığı'nda 1922-1934 yılları arasında yapılan kazılarda keşfedilmiştir. Tarım ve avcılık Sümerler belki de MÖ 5000-4500 gibi erken bir tarihte tarımsal bir yaşam tarzını benimsemişlerdir. Bölge, organize sulama, büyük ölçekli yoğun toprak işleme, saban tarımının kullanıldığı tek ürün yetiştirme ve bürokratik kontrol altında tarımsal uzmanlaşmış işgücü kullanımı gibi bir dizi temel tarım tekniği sergilemiştir. Tapınak hesaplarının bu organizasyonla yönetilmesi gerekliliği yazının gelişmesine yol açmıştır (MÖ 3500 civarı) Erken Sümer Uruk döneminde, ilkel piktogramlar koyun, keçi, sığır ve domuzun evcilleştirildiğini göstermektedir. Başlıca yük hayvanları olarak öküzleri, başlıca taşıma hayvanları olarak eşekleri ya da atları kullanmışlardır ve "yünlü giysilerin yanı sıra kilimler de hayvanların yünlerinden ya da kıllarından yapılırdı... Evin yan tarafında ağaçlar ve diğer bitkilerle ekili kapalı bir bahçe vardı; tarlalarda buğday ve muhtemelen diğer tahıllar ekiliyordu ve sulama amacıyla şaduf kullanılıyordu. Bitkiler saksılarda ya da vazolarda da yetiştiriliyordu. "Sümerler bilinen ilk bira içen toplumlardan biriydi. Tahıllar bol miktarda bulunuyordu ve erken dönem biralarının ana maddesini oluşturuyordu. Buğday, arpa ve karışık tahıl biralarından oluşan çok çeşitli biralar üretmişlerdir. Bira yapımı Sümerler için çok önemliydi. Gılgamış Destanı'nda Enkidu'nun Gılgamış halkının yiyecekleri ve birasıyla tanıştırıldığı zaman bu konuya değinilmiştir: "Ülkenin geleneği olduğu gibi birayı iç... Birayı içti -yedi testi! ve genişledi ve sevinçle şarkı söyledi!" Sümerler, Mısır'da kullanılanlara benzer sulama teknikleri uygulamışlardır. Amerikalı antropolog Robert McCormick Adams, sulamanın gelişmesinin kentleşmeyle ilişkili olduğunu ve nüfusun %89'unun kentlerde yaşadığını söylüyor. Arpa, nohut, mercimek, buğday, hurma, soğan, sarımsak, marul, pırasa ve hardal yetiştiriyorlardı. Sümerler çok sayıda balık avlıyor, kümes hayvanı ve ceylan avlıyorlardı. Sümer tarımı büyük ölçüde sulamaya bağlıydı. Sulama, şaduf, kanallar, bentler, savaklar ve rezervuarlar kullanılarak gerçekleştiriliyordu. Dicle'nin ve daha az olmak üzere Fırat'ın sık sık şiddetli taşkınlara maruz kalması, kanalların sık sık onarılması ve sürekli olarak alüvyonların temizlenmesi gerektiği ve ölçüm işaretlerinin ve sınır taşlarının sürekli olarak değiştirilmesi gerektiği anlamına geliyordu. Hükümet, zenginlerin kendilerini muaf tutabilmelerine rağmen, bireylerin kanallarda bir angarya içinde çalışmalarını zorunlu kılıyordu. "Sümer Çiftçi Almanağı "ndan bilindiği üzere, sel mevsiminden sonra ve Bahar ekinoksu ile Akitu veya Yeni Yıl Festivali'nden sonra, çiftçiler kanalları kullanarak tarlalarını sular ve ardından suyu tahliye ederlerdi. Daha sonra öküzlere toprağı ezdirip yabani otları öldürtürlermiş. Daha sonra tarlaları kazmalarla sürüklerlerdi. Kuruduktan sonra, tohum ekmeden önce toprağı üç kez sürüyor, tırmıklıyor, ve bir çapa ile toz haline getiriyorlardı. Ne yazık ki, yüksek buharlaşma oranı tarlaların tuzluluğunda kademeli bir artışa neden olmuştur. Ur III dönemine gelindiğinde çiftçiler ana ürün olarak buğdaydan tuza daha dayanıklı olan arpaya geçmişlerdi. Sümerler ilkbaharda bir orakçı, bir bağlayıcı ve bir demet taşıyıcıdan oluşan üç kişilik ekipler halinde hasat yaparlardı. Çiftçiler, tahıl başlarını saplarından ayırmak için öküzlerin çektiği harman arabalarını kullanır ve ardından tahılı ayırmak için harman kızaklarını kullanırlardı. Daha sonra tahıl/saman karışımını harmanlarlardı. Astronomi ve burçlar Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. Burçları ilk Sümerler bulmuştur ve günümüze değin gelmiştir. Artıklı ve doğru bir takvim kullanmışlar, bir ayı 30, bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır. Ayrıca Güneş saatini icat etmişlerdir. Dünyada ilk kez ay yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır. Türk edebiyatında Sümerler Cevat Şakir Kabaağaçlı, eserlerinde Sümerlerin Mezopotamya bölgesine Orta Asya'dan göç ettiklerini belirtir. Sümer medeniyeti ile Orta Asyalılar arasındaki benzerlikler ortaya atılarak bu tez ispatlanmaya çalışılmıştır. Orta Asya ve Sümer kültüründe dağların doruklarının kutsal sayılması ve dağların doruklarında yaşayan çeşitli tanrılara inanılması gibi benzerlikler iki bölge arasında köken birliği ya da kültür etkileşimi olduğunun kanıtı olarak öne sürülmüştür. Muazzez İlmiye Çığ gibi bazı Sümerologlar, Sümerlilerin bir Türk halkı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrıca bakınız Sümerce Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi Sümer mitolojisi Sümer kralları listesi Kaynakça Dış bağlantılar Sümer, Yahudi ve Yunan Mitolojisi Sümer, Türk ve İslam mitolojisi
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri