George Berkeley tarafından geliştirilen felsefi düşünce sistemi "immateryalizm" olarak adlandırılır. Berkeley'e göre, madde zihninden bağımsız olarak var olamaz. Madde, yalnızca algılarımız aracılığıyla deneyimleyebileceğimiz şeylerden ibarettir.
Berkeley'in temel argümanı şu: Eğer bir nesnenin varlığı hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmamız için önce onu algılamamız gerekir, o zaman bu nesnelerin zihnimiz dışında var olamayacağı sonucuna varabiliriz. Çünkü, duyularımızla sınırlı olan deneyimlerimiz aracılığıyla yalnızca algıladığımız şeylere dair bilgiye sahip olabiliriz.
Berkeley, madde kavramının kendi içinde çelişkili olduğunu savunur. Çünkü bir şeyi tanımlamak için onu zihinsel olarak kavramak zorundayız. Yani maddenin kavranabilmesi bile zihinsel bir süreçtir.
Berkeley'in "varlık, algılanmış olmaktır" (esse est percipi) ifadesi, felsefi düşüncesinin merkezinde yer alır. Berkeley'e göre, bir şeyin var olması için onun algılanıyor olması gerekir. Dış dünyadaki nesneler, bağımsız bir şekilde, zihnimizden ayrı olarak var olamazlar. Bir nesne ancak algılandığı sürece vardır.
Berkeley'e göre, varlıklar "algılayan" ve "algılanan" olarak ikiye ayrılır. Algılanan her şeyi "ide" olarak tanımlar. Ide, zihinde oluşan ve algılama yoluyla edinilen bir kavramdır.
Berkeley, idelerin var olabilmesi için mutlaka bir zihin tarafından algılanıyor olmaları gerektiğini savunur.
İdelerin kaynağı hakkında Berkeley'in "pasiflik kanıtı"nda, her şeyin "algılayan" ve "algılanan" olarak kategorize edildiği ve idelerin de "algılanan" kategorisine girdiği sistemde, idelerin "nedenini" algılayan bir varlık olması gerektiğini söyler.
Berkeley'e göre idelerin nedeni kendileri olamaz çünkü sadece zihin onları algılayabilir. Dolayısıyla idelerin nedeni de bir "zihin" olmalıdır. Bu zihin, zorunlu olarak tanrı’dır.
Tanrı, sürekli algılayıcı olduğu için algılarımızdan bağımsız bir dünyada var olan düzenin kaynağıdır. Nesneler, Tanrı’nın sürekli algılayıcı varlığı sayesinde var olmaya devam eder.
Berkeley'in temel argümanı şu: Eğer bir nesnenin varlığı hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmamız için önce onu algılamamız gerekir, o zaman bu nesnelerin zihnimiz dışında var olamayacağı sonucuna varabiliriz. Çünkü, duyularımızla sınırlı olan deneyimlerimiz aracılığıyla yalnızca algıladığımız şeylere dair bilgiye sahip olabiliriz.
Berkeley, madde kavramının kendi içinde çelişkili olduğunu savunur. Çünkü bir şeyi tanımlamak için onu zihinsel olarak kavramak zorundayız. Yani maddenin kavranabilmesi bile zihinsel bir süreçtir.
Berkeley'in "varlık, algılanmış olmaktır" (esse est percipi) ifadesi, felsefi düşüncesinin merkezinde yer alır. Berkeley'e göre, bir şeyin var olması için onun algılanıyor olması gerekir. Dış dünyadaki nesneler, bağımsız bir şekilde, zihnimizden ayrı olarak var olamazlar. Bir nesne ancak algılandığı sürece vardır.
Berkeley'e göre, varlıklar "algılayan" ve "algılanan" olarak ikiye ayrılır. Algılanan her şeyi "ide" olarak tanımlar. Ide, zihinde oluşan ve algılama yoluyla edinilen bir kavramdır.
Berkeley, idelerin var olabilmesi için mutlaka bir zihin tarafından algılanıyor olmaları gerektiğini savunur.
İdelerin kaynağı hakkında Berkeley'in "pasiflik kanıtı"nda, her şeyin "algılayan" ve "algılanan" olarak kategorize edildiği ve idelerin de "algılanan" kategorisine girdiği sistemde, idelerin "nedenini" algılayan bir varlık olması gerektiğini söyler.
Berkeley'e göre idelerin nedeni kendileri olamaz çünkü sadece zihin onları algılayabilir. Dolayısıyla idelerin nedeni de bir "zihin" olmalıdır. Bu zihin, zorunlu olarak tanrı’dır.
Tanrı, sürekli algılayıcı olduğu için algılarımızdan bağımsız bir dünyada var olan düzenin kaynağıdır. Nesneler, Tanrı’nın sürekli algılayıcı varlığı sayesinde var olmaya devam eder.