Bazı hüzünlü sıvıların bana verdiği yetkiye dayanarak ahkam kesmeye geldim. Artık terapiye ihtiyacımız yok. Ama bu işe yaramadığı anlamına gelmiyor. Eğer kendinizi sansürsüzce açabildiğiniz biri veya birileri varsa ve istismar-tecavuz gibi büyük trajedileriniz yoksa duygusal yaralarınızı kendiniz de aşabilirsiniz. Sorun, bunu nasıl yapabileceğini genelde bilmemekte yatıyor. Bı kere kendi kararını kendi alan, duygularını başkalarına açmaktan hoşlanmayan, kendini kendine saklayan kişilikler genelde terapiye gitmez. Acamazlar kendilerini. Buna karşın, bazı insanların, özellikle de duygusal insanların bir akıl danesi olması lazım. Mentor-arkadaş-akıl danesi yoksa, öz-telkin'i becermek önemli. Bazı insanlar kendi duygularında kaybolabilir. Bu bir yapı meselesi. Eğer siz böyle değilseniz, bu insanların ne yaşadığını anlayamazsınız. Ama duygular hayatımızı neden krize sokuyor? Çünkü karar almak öyle düşünerek filan olmuyor. Duygularımız olmasa karar alamayız. Duygularımızın bize ne söylediğini iyi anlamak gerek. Onlarda kaybolmak, boğulmak zorluyor. Psikoloji ilginç. İnsan kendini unuttuğunda mutlu olur. Oysa duygular bize kendimizi hatırlatır. Yani üzgün hissediyorsak, sorun üzgün olmamız mıdır yoksa kendimizi bir kenara koyup, bizi üzen şeye çözüm bulmaya odaklanamamak mıdır? Çözüme odaklanmak aynı zamanda kendini de unutmak demektir. Kendini unutmak, kendinden uzaklaşmak değil. Terapi artık geniş bir davranış bilgisine sahip. Terapistler psikoloji literatürü çerçevesinde danışmanlarına terapi uyguluyor. O literatür de değişiyor. Zaten Türkiye'ye özgü çözüm üretebilen her hangi bir branş var mı ki psikoloji olsun. Çok mu gömdüm? Yani şimdi akraba evliliği nedeniyle doğuştan böbrek yetmezliği çocuğu olan bir baba düşünün. Gerçek dert bu. Bu adam dağlara çıkıp bağırıp çağırırsa rahatlasa mı daha ucuz yoksa kapı kapı doktor gezse mi? Zaten esas sorun çocuğunun böbrek hastası olması. Yani çocuğu iyileşse, endişesi, stresi, korkusu ortadan kalkacak. Ama çocuğu hasta. Bir terapist buna ne kadar çözüm bulabilir? En fazla telkin ile rahatlama sağlayabilir. Korku, stres, panik durumlarını yönetmeyi öğretebilir. O zaman terapi aslında bir retorik dersi midir? Kendi duygu ve düşüncelerimizi karşı tarafi ezmeden ve yok saymadan ifade edebilmek bir retoriktir aslında. Edebiyat ve felsefe ile ilgilidir. Travmalarımız bizim kendi duygu ve düşüncelerimizi ifade biçimimizi bozan, onları sivrilten, kamburlaştıran, sertleştiren etkiler. Travmaları tedavi etmek mi yoksa yapmak gerekeni yapmak mı? Travmalar bize acı veren, bizi kendimizden uzaklaştıran, yoran ve yıpratan şeyler. Terapi ve psikolojiye şüpheyle bakıyorum.