Sürrealist bir yaşam, sürrealist bir bakış. Geoffrey Rush'ın kendi yorumunu da katarak oynadığı sorunlu bir Peter Sellers izliyoruz. Zaten benim böyle gerçekten yaşamış karakterlerin hayatını filmleri izlerken, canlandıran oyuncunun da kendi bakışını, ondan ne anladığını yansıttığını görmek çok hoşuma gider. Bir belgesel seyretmiyoruz. Britt Ekland, Blake Edwards, Stanley Kubrick, Sophia Loren, Anne Sellers (ilk eşi), Peg Sellers (annesi), Bill Sellers (babası), Ursula Andress, batıl inançlı Sellers'ın başucu medyumu Maurice Woodruff gibi sürü sepet kişiyi görüyoruz. Kariyerinin ilk yıllarındaki radyo için yaptığı The Goon ve Show Spike Milligan ile Harry Secombe belki de kendini en mutlu hissettiği işi ve arkadaşlarıydı. Onun önerisiyle yeni bir radyo şovunda tekrar beraber çalışacaklarmış ama aktörün ölümüyle gerçekleşmemiş. Sadece Müfettiş Clouse değildi Sellers ama Peter Falk'ın Komiser Columbo'su gibi onun bir parçasıydı. Hayat yolculuğunda adeta gölge gibi peşindeydi. Onun vefatından sonra belki de onu en iyi anlayan kişi Blake Edwards, üç pembe panter filmi daha çekti. Eski filmlerden kullanmadığı sahnelerle oynattığı Pembe Panter'in izinde, Pembe Panter'in laneti ve Pembe Panter'in oğlu. --- spoiler --- Pembe Panter'in lanetinde onu estetik ameliyatla yüzünü değiştirmiş olarak gösterir. Sellers'ın gerçek hayattaki dostlarından Roger Moore oynar Clouse'yu. Tipinden hiç hoşnut olmayan sanatçıya ironik bir onur ödülü gibidir sanki. --- spoiler --- Bu filmler beğenilmeselerde Sellers'ın yokluğundan dolayı Blake Edwards'ta bu şekilde Peter Sellers'ı kendince arar, izini sürer bence. Bu arayışta eski ve yeni filmlerin içinde bir yerlerde rastlama umuduyla...