The Witcher 3 Wild Hunt oyununun en büyük başarısı, yarattığı yan kötü karakterlerin inanılmaz derecede akılda kalıcı olmasıydı. Bu kötü karakterlerin her birinin hikayesi ve müziği farklıydı, vadilerin ilk dönemlerindeki gibi. Oyun hala oynanmamış olanlar için ciddi spoiler içerebilir, bu yüzden uyarayım, sonra üzülmeyin.
İlk olarak, kimleri hatırlıyorsunuz bu karakterlerden? Örneğin Imlerith vardı. Soulslike oyunlardan fırlamışçasına devasa kalkanı ve kalın zırhıyla "Kelimeler çok gereksiz" modunda takılan çam yarması elf. Geralt ile olan son dövüşü, geçişleriyle birlikte adeta elden ring boss dövüşü gibi tasarlanmıştı. O kalın zırhın içinde ölmek de ayrı bir efsaneydi. O zaman hoş geldin Imlerith.
Ladies of the Wood'u hatırladınız mı? O korkuya, tekinsizliğe iliğinize kadar işleyen 3 kocakarıyı ben asla unutmadım. Bu canavarlar insanlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynar, kimisinin kulağını kesip ormanı dinler, kimisini doğrudan çorbaya çevirirlerdi. Bu canavarların karşısına geçtiğinizde Geralt yerine Ciri'yi yönetiyordunuz.
Dettlaff... Aldatılmış, kandırılmış, kullanılmış, aşk acısı çeken, hüzünlü bir adam. Aslında adam değil, aşırı güçlü bir vampir. Dettlaff'e empati yaparsınız, onu kurtarmak ya da yardım etmek istersiniz fakat intikam onun gözünü kör etmiştir. Sylvia'nın masum rolünde miymiş, yoksa aldatılmış bir vampirin ne kadar tehlikeli olabileceğini mi görüceksiniz? Sonuçta Sylvia da bir ikinci şansı hak ediyor.
Peki, Kurbağa Prens'e ne demeli? Witcher evrenindeki Kurbağa Prens, kendisini öperek dönüşeceği güzel bir prenses beklerken karşısında Geralt'ı bulmuştu. Oyunculuk tarihimdeki en orijinal boss dövüşlerinden biriydi. Olgeird von Everec'in kurbanlarından biri olan prensi daha yakından tanıyamamış olmak biraz üzücüydü.
Gaunter O'Dimm'e gelince... Aslında o hakkında çok şey söylenebilir. "Kötülüğün resmini çiz" deseler, direkt "Resmiyle birlikte G.O.D." derdim. Hem gerçek bir tanrının yarattığı ölümlünün ruhunu almak için 3 dilek karşılığı kontrat yapacak kadar karmaşık işlerle uğraşacağını, hem de bilmeceli oyunlar oynayacağını düşünmüyorum.
Eredin, oyunun ana kötüsü... Kaçınız onu hatırlıyor? İlk baştaki kadar etkileyici olmadığını düşünüyorum. İşte bu kaliteli yan kötü karakterlere sahip bir oyundur.
Son olarak, Witcher Geralt'a çaresizliğiyle sürekli bir ölümlü olduğunu hatırlatan yaşlı vampir efendisi Dayı'ya buradan selam ederim, ayrıca Oriana ile birlikte A Night to Remember'da tanıştığımız ve Geralt'a hissettirdiği çaresizliğiyle zavallı bir ölümlü olduğunu hatırlatan yaşlı vampir efendisi Dayı'ya buradan selam ederim. Vampirler gerçekten bu oyunda ayrı bir karizmaya sahipti.
İlk olarak, kimleri hatırlıyorsunuz bu karakterlerden? Örneğin Imlerith vardı. Soulslike oyunlardan fırlamışçasına devasa kalkanı ve kalın zırhıyla "Kelimeler çok gereksiz" modunda takılan çam yarması elf. Geralt ile olan son dövüşü, geçişleriyle birlikte adeta elden ring boss dövüşü gibi tasarlanmıştı. O kalın zırhın içinde ölmek de ayrı bir efsaneydi. O zaman hoş geldin Imlerith.
Ladies of the Wood'u hatırladınız mı? O korkuya, tekinsizliğe iliğinize kadar işleyen 3 kocakarıyı ben asla unutmadım. Bu canavarlar insanlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynar, kimisinin kulağını kesip ormanı dinler, kimisini doğrudan çorbaya çevirirlerdi. Bu canavarların karşısına geçtiğinizde Geralt yerine Ciri'yi yönetiyordunuz.
Dettlaff... Aldatılmış, kandırılmış, kullanılmış, aşk acısı çeken, hüzünlü bir adam. Aslında adam değil, aşırı güçlü bir vampir. Dettlaff'e empati yaparsınız, onu kurtarmak ya da yardım etmek istersiniz fakat intikam onun gözünü kör etmiştir. Sylvia'nın masum rolünde miymiş, yoksa aldatılmış bir vampirin ne kadar tehlikeli olabileceğini mi görüceksiniz? Sonuçta Sylvia da bir ikinci şansı hak ediyor.
Peki, Kurbağa Prens'e ne demeli? Witcher evrenindeki Kurbağa Prens, kendisini öperek dönüşeceği güzel bir prenses beklerken karşısında Geralt'ı bulmuştu. Oyunculuk tarihimdeki en orijinal boss dövüşlerinden biriydi. Olgeird von Everec'in kurbanlarından biri olan prensi daha yakından tanıyamamış olmak biraz üzücüydü.
Gaunter O'Dimm'e gelince... Aslında o hakkında çok şey söylenebilir. "Kötülüğün resmini çiz" deseler, direkt "Resmiyle birlikte G.O.D." derdim. Hem gerçek bir tanrının yarattığı ölümlünün ruhunu almak için 3 dilek karşılığı kontrat yapacak kadar karmaşık işlerle uğraşacağını, hem de bilmeceli oyunlar oynayacağını düşünmüyorum.
Eredin, oyunun ana kötüsü... Kaçınız onu hatırlıyor? İlk baştaki kadar etkileyici olmadığını düşünüyorum. İşte bu kaliteli yan kötü karakterlere sahip bir oyundur.
Son olarak, Witcher Geralt'a çaresizliğiyle sürekli bir ölümlü olduğunu hatırlatan yaşlı vampir efendisi Dayı'ya buradan selam ederim, ayrıca Oriana ile birlikte A Night to Remember'da tanıştığımız ve Geralt'a hissettirdiği çaresizliğiyle zavallı bir ölümlü olduğunu hatırlatan yaşlı vampir efendisi Dayı'ya buradan selam ederim. Vampirler gerçekten bu oyunda ayrı bir karizmaya sahipti.