Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Titanik (film, 1997)

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Titanik , James Cameron'ın yönetmenlik, senaristlik, ortak yapımcılık, ve ortak kurgu yönetmenliğini yaptığı, 1997 yılı Amerikan yapımı epik, felaket, ve romantizm temalı sinema filmi. Titanic'in batışı üzerine kurgulanan filmin başrollerini, geminin felaketle sonuçlanan ilk seyahati sırasında birbirine âşık olan farklı toplumsal sınıflara mensup iki genci canlandıran Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet paylaşmaktadır. Cameron'ın filme ilişkin fikri batık gemilere olan büyük ilgisinden kaynaklanmaktadır; trajedinin duygusal mesajını iletmek isteyen Cameron, kayıpla karışık bir aşk hikâyesinin bunu başarmak için zaruri olduğunu düşünmekteydi. Filmin yapımı Cameron'ın RMS Titanicin kalıntılarını görüntülediği 1995 yılında başladı. 1996'da geçen sahneleri Cameron'ın gemi enkazını görüntülerken kullandığı Akademik Mstislav Keldış gemisinde çekilmiştir. Titanicin bir kopyası Meksika'daki Rosarito Beach kentinde inşa edilmiş ve batışı canlandırmak için maketlerle bilgisayar ürünü görüntüler kullanılmıştır. Filmin maliyetleri kısmen Paramount Pictures ve 20th Century Fox tarafından karşılanmıştır ve 200 milyon dolarlık bütçesiyle o dönemde tarihteki en pahalı filmdi. Film 19 Aralık 1997 tarihinde sinemalara girmesinin ardından ticari ve eleştirel alanda başarı elde etti. On dört dalda Akademi Ödülü'ne aday gösterildi ve En İyi Film ile En İyi Yönetmen dalları da dahil olmak üzere on bir dalda kazandı. Dünya çapında iki milyar doların üzerinde gişe hasılatı yapan film, bir milyar doları geçen ilk filmdi ve 2009 yılında yine Cameron'ın bir filmi olan Avatar tarafından geçilene kadar olan on iki yıl boyunca gişe hasılatı rekorunu elinde bulundurdu. 4 Nisan 2012 tarihinde filmin üç boyutlu bir versiyonu da trajedinin yüzüncü yılını anmak amacıyla sinemalara girdi. Disney, filmin vizyona girişinin 25. yıldönümü olması sebebiyle, 10 Şubat 2023 tarihinde 4K, HDR ve 3D formatlarıyla tekrar vizyona gireceğini açıkladı, ve film 10 Şubat 2023 tarihinde tüm dünyada vizyona girdi. Hikâye 1996'da, hazine avcısı Brock Lovett ve ekibi "Okyanusun Kalbi" ismindeki elmas kolyeyi aramak amacıya RMS Titanicin enkazında araştırmalar yapmaktadır. Kolyenin Caledon "Cal" Hockley'in kasasında olduğuna inanan ekip kasaya ulaşır fakat kasada kolye yerine Titanicin battığı gece olan 14 Nisan 1912 tarihine ait kolyeyi takan çıplak bir kadın resmi bulunur. Resmin bulunduğu haberini alan Rose Dawson Calvert isimli yaşlı bir kadın Brock Lovett'ı arar ve resimdeki kadının kendisi olduğunu iddia eder. Bunun ardından torunu Lizzy Calvert'la birlikte Lovett ve ekibini gemilerinde ziyaret eder. Kolyenin yeri hakkında bir bilgisi olup olmadığı sorulduğunda Rose Titanicteki anılarını anlatmaya başlar ve geminin battığı gece öldüğü düşünülen Rose DeWitt Bukater olduğunu söyler. 1912'de, 17 yaşındaki birinci sınıf yolcusu Rose, gemiye Southampton'da Pittsburgh'lu çelik alanında çalışan zengin bir işletmecinin oğlu olan, nişanlısı Caledon "Cal" Hockley'in ve annesi Ruth DeWitt Bukater ile biner. Ruth, evliliğin DeWitt Bukater'ların gizli mali sorunlarını çözeceği gerekçesiyle Rose'un nişanlılığının önemini vurgular. Nişanlılığından dolayı çılgına dönen Rose, geminin kıçından atlayarak intihar etmeyi düşünür. Jack Dawson isminde kafasına göre yaşıyan ve resim çizme hobisine sahip olan bir genç ise onu bu fikrinden vazgeçirttirmeye çalışır. Bu olay sırasında görevliler tarafından geminin en arkasında Jack'le birlikte bulunan Rose, merağından dolayı geminin arkasından pervanelere baktığını ve Jack'in onu düşmekten kurtardığını söyler. Rose'un ısrarları üzerine Cal müteşekkir olduğunu göstermek için sağ kolu Spicer Lovejoy'a, Jack'e ödül olarak 20 Dolar vermesini söyler ancak Rose bu teklifi beğenmez. Ardından Caledon Hockley, Jack'i ertesi akşam yemeğe davet eder. Cal ve Ruth üçüncü sınıftan gelen genç adamdan rahatsız olsa da Jack ile Rose çekingence bir arkadaşlık geliştirir. Birinci sınıftaki akşam yemeğinin ardından Rose gizlice üçüncü sınıftaki bir partide Jack'e katılır. Cal ve Ruth tarafından Jack'i görmesi yasaklanan Rose, Jack'in devam eden ilgisini kesmeye çalışır. Buna karşın kısa süre içerisinde Jack'i Cal'a tercih ettiğini fark eder ve Titanicin günışığını gördüğü son anlarda geminin başında onunla buluşur. Bunun ardından Rose'un lüks kamarasına giderler. Kamarada Rose Jack'ten kendisinin Cal'ın nişan hediyesi olan Okyanusun Kalbi'ni taktığı ve tamamen çıplak olduğu bir resmini yapmasını ister. Daha sonra peşlerine düşmüş, Cal'ın korumasını atlatan ikili, geminin kargo bölümünde lüks bir arabanın arka koltuğunda sevişir. Geminin ön havuz güvertesine giden ikili, burada geminin bir buzdağıyla çarpışmasına tanıklık eder ve gemi görevlilerinin durumun ciddiyetinden bahseden konuşmalarına kulak misafiri olur. Cal, Jack'in yaptığı resmi ve Rose'un bıraktığı alaycı notu kasasında kolyeyle birlikte bulur. Çok sinirlenen Cal, korumasına Jack'in paltosunun cebine kolyeyi bıraktırır. Kolyeyi çalmakla suçlanan Jack, geminin alt kısımlarında bulunan güvenlik sorumlusunun bürosuna götürülüp burada bir boruya bağlanır, Cal ise kolyeyi kendi paltosuna koyar. Rose, Cal ile bir filikaya binmiş olan annesini terk ederek aşağıya iner ve Jack'i serbest bırakır. Bunun ardından gemi, yakınlarda bulunan diğer gemilerin dikkatini çekmek için işaret fişekleri atmaya başlar. Jack ve Rose güverteye ulaşınca Cal ve Jack Rose'u filikalara binmesi için ikna eder, bu sırada Cal kendisi ve Jack'i güvenle gemiden uzaklaştıracak bir anlaşma yaptığını söyler. Rose filikaya bindikten sonra Cal Jack'e anlaşmanın sadece kendisi için geçerli olduğunu söyler. Rose'un bindiği filika indirilirken Rose Jack'ten ayrılamayacağını fark edip onunla yeniden bir araya gelmek için Titanice geri atlar. Çok sinirlenen Cal tabancayla onları içerisine su dolmakta olan birinci sınıf yemek salonuna kadar kovalar. Mermilerini tükettikten sonra kendisine acı veren bir biçimde elmasın Rose'a verdiği ceketinde kaldığını fark eder. Geminin durumunun artık acil olması nedeniyle güverteye dönüp kayıp bir çocuğa eşlik edermiş gibi yaparak filikalardan birine biner. Jack ile Rose üst güverteye geri döner. Bütün filikalar ayrılmıştır ve geminin kıçı yükseldikçe yolcular gemiden aşağıya düşmektedir. Gemi ikiye ayrılır ve kıç bölümü doksan derecelik bir açıyla havaya yükselir. Jack ve Rose geminin bu son bölümüyle birlikte okyanusa iner. Jack Rose'un sadece bir kişiyi taşıyabilecek bir duvar kaplamasına çıkmasına yardım eder. Kaplamanın kenarını tutan Jack Rose'a sıcak yatağında yaşlı bir kadın olarak öleceğini söyler. Bu sırada Beşinci Subay Lowe hayatta kalanları aramak üzere bir filikayla yola çıkmıştır. Rose'u kurtarır; ama Jack filika gelene kadar hipotermiden ölmüştür. Rose ile diğer kurtarılanlar RMS Carpathia ile New York'a götürülür. Rose burada adını Rose Dawson olarak verir. Cal Carpathianın güvertesinde kendisini ararken rastlanır. Daha sonraları Cal'ın 1929 yılında borsanın çökmesiyle servetini kaybettikten sonra intihar ettiğini öğrenir. Hikâyesini anlatmayı bitiren Rose, tek başına Lovett'ın gemisinin kıçına gider. Burada en başından beridir elinde olan Okyanusun Kalbi'ni çıkarır ve denize atar. Yatağında uyurken, şifonyerinin üzerindeki fotoğraflar görüntüye gelir; bu fotoğraflar Rose'un Jack'ten ilham alarak yaşadığı özgür hayatı göstermektedir. Jack'in de ölmeden önce söylediği gibi yatağında ve huzur içinde hayata gözlerini kapar. Bunun ardından genç Rose Titanicteki Büyük Merdiven'de Jack ile bir araya gelir ve gemide hayatını kaybedenler tarafından alkışlanırken gösterilir. Oyuncular Kurgusal karakterler [[Dosya:Leonardo DiCaprio.jpeg|küçükresim|150px|Jack Dawson'ı canlandıran Leonardo DiCaprio]] [[Dosya:Kate Winslet 2006 Toronto.jpg|küçükresim|150px|Rose DeWitt Bukater'ı canlandıran Kate Winslet]] Leonardo DiCaprio, Jack Dawson rolünde: Cameron oyuncuların gerçekten Titanikteymişler gibi hissetmelerine, canlılığını yeniden yaşamalarına ve "o enerjiyi alıp kalbini uçurma yeteneğine sahip bir ressam olan Jack'e vermelerine" ihtiyacı olduğunu söyledi. Filmde Jack Wisconsin'deki Chippewa Falls'tan, Paris başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerini dolaşmış meteliksiz bir ressam olarak yer almaktadır. Bir poker oyununda RMS Titanic için iki bilet kazanır ve arkadaşı Fabrizio'yla birlikte üçüncü sınıfta seyahat eder. Rose'dan ilk görüşünde hoşlanır ve Rose kendisini geminin kıçından atmak üzereyken onunla tanışır. Bu da onun bir geceliğine birinci sınıf yolcuların aralarına karışabilmesini sağlar. Rol verilirken Matthew McConaughey, Chris O'Donnell, Billy Crudup ve Stephen Dorff da dahil olmak üzere bir takım tanınmış oyuncular değerlendirildi; ama Cameron bazılarının 20 yaşındaki bir kişiyi canlandırmak için çok yaşlı olduğunu düşündü. "Tom Cruise karakteri canlandırmayla ilgilendiğini bildirdi; ama süperstar olmasından kaynaklanan teklif ettiği fiyat asla ciddiye alınmadı." Cameron rolü Jared Leto'ya vermeyi düşündü; ama görüşme teklifi reddedildi. O dönemde 22 yaşında olan DiCaprio Cameron'ın gündemine oyuncu seçimi direktörü Mali Finn tarafından getirildi. İlk başlarda karakteri canlandırmak istemedi ve setteki ilk romantik sahnesinde rolünü yerine getirmeyi reddetti. Cameron konuyla ilgili olarak "Bir kere okudu, daha sonra ortalıkta aylak aylak gezinmeye başladı ve bir daha odaklanmasını sağlayamadım. Ama bir anda göklerden bir ışık indi ve ormanı aydınlattı," demiştir. Cameron DiCaprio'nun oyunculuk yeteneğine ilişkin güçlü bir inanç beslemekteydi ve ona "Bak, bu çocuğu derin düşüncelere dalan ve kuruntulu biri yapmayacağım. Ona tikler, topallık, veya senin istediğin hiçbir şeyi vermeyeceğim," dedi. Cameron bunun yerine karakteri James Stewart'a benzer bir şekilde düşlemekteydi. Kate Winslet, Rose DeWitt Bukater/Dawson rolünde: Cameron Winslet'in "arayacağınız şeye sahip olduğunu", "yüzünde, gözlerinde bir özellik" bulunduğunu ve "insanların bu işi onunla sonuna kadar götüreceğini bildiğini" söylemiştir. Philadelphia kökenli olan 17 yaşındaki Rose aileyi borç içerisinde bırakan babasının ölümünün ardından yüksek sosyal konumlarını koruyabilmek adına annesi Ruth tarafından 30 yaşındaki Cal Hockley ile nişanlanmaya zorlanmıştır. RMS Titanice Cal ve Ruth ile birinci sınıf bir yolcu olarak binen Rose, burada Jack ile tanışır. Winslet canlandırdığı karakter hakkında "Verebileceği çok şey var, oldukça açık bir kalbe sahip. Dünyayı keşfetmek ve macera yaşamak istiyor; ama bunun olmayacağını hissediyor," demiştir. Rolün Gwyneth Paltrow, Claire Danes ve Gabrielle Anwar'a verilmesi de düşünüldü. Bu isimlere verilen teklifler reddedilince 22 yaşındaki Kate rolü almak için büyük bir mücadele başlattı. Cameron'a İngiltere'den günlük notlar gönderdi, bunun üzerine Cameron da onu Hollywood seçmelerine davet etti. DiCaprio gibi Winslet'e de Cameron'ın dikkatini oyuncu seçme direktörü Mali Finn çekti. Rose rolü için oyuncu ararken Cameron karakteri "Audrey Hepburn gibi" şeklinde tarif etmişti. Winslet'in ekran testinden etkilense de ilk başlarda rolü ona verme konusunda tereddütleri vardı. DiCaprio'yla ekran testi yaparken DiCaprio'nun oyunculuğundan o kadar etkilendi ki Cameron'a "O harika. Beni seçmeseniz bile onu seçin," diye fısıldadı. Winslet Cameron'a üzerinde "Rose'undan" yazan bir kart ile tek bir gül ("rose" İngilizcede "gül" demektir) yolladı ve telefon aracılığıyla ikna etmeye çalıştı. Bir gün cep telefonuyla Cameron'a ulaşıp "Anlamıyorsunuz!" diyerek yalvardı. "Ben Rose'um! Başkalarını niye düşündüğünü bile bilmiyorum!" Yeteneğiyle birlikte ısrarları en sonunda Cameron'ı rolü ona vermeye ikna etti. Billy Zane, Caledon Nathan "Cal" Hockley rolünde: Cal, Rose'un 30 yaşındaki nişanlısıdır. Küstah ve kibirli olan Cal Pittsburgh'da çelikten elde edilen bir servetin varisidir. Rose'un Jack'le olan ilişkisi hakkında gittikçe daha mahcup, kıskanç ve acımasız hale gelir. Daha sonraları 1929 yılında Wall Street'in çöküşünün ardından intihar eder. Rol ilk olarak Matthew McConaughey'e önerilmişti. Frances Fisher, Ruth DeWitt Bukater rolünde: Rose'un dul annesi. Ailesinin sosyal konumunu korumak adına kızıyla Cal'ın nişanını düzenler. Kızını çok sever; ama sosyal konumun daha önemli olduğunu düşünür. Kızının hayatını kurtarmış olmasına karşın Jack'i küçümser. Gloria Stuart, Rose Dawson Calvert rolünde: Rose filmi 1996 yılında geçen bir çerçevede anlatır. Cameron "Günümüzü ve geleceği görebilmek amacıyla [yaklâşık] 101 yaşındaki kurgusal bir karakter yaratmayı tercih ettim, bu bizi bir bakıma geçmişe bağlıyor," demiştir. 100 yaşındaki Rose Lovett'a nü resmi bulunduktan sonra "Okyanusun Kalbi" hakkında bilgi verir. Gemide geçirdiği zamanı anlatır ve Jack'ten felaketten beridir ilk kez bahseder. 87 yaşındaki Stuart daha yaşlı görünmesi için makyajlandı. Stuart'a rol verilmesi hakkında Cameron "Onu oyuncu seçimi direktörüm buldu. Otuzların ve kırkların altın çağında oynamış ve meslekten uzak kalan kadın oyuncuları bulması için görevlendirilmişti," dedi. Cameron o dönemde Stuart'ın kim olduğunu bilmediğini ve rolün Fay Wray'e verilmesinin de düşünüldüğünü belirtti. Konuyla ilgili olarak "Ancak Stuart oldukça ilgiliydi, ışıltılıydı ve harika bir ruha sahipti. Ayrıca onun ruhuyla [Winslet'in] ruhu arasındaki bağlantıyı gördüm," ifadelerini kullanmıştır. "İkisinde de o yaşam sevincini gördüm ve izleyicinin [1912'deki Rose ile 1996'daki Rose'un] aynı kişi olduğunu böylece kavrayabileceğini düşündüm." Winslet ile Stuart karakterin filmin sonunda öldüğü yönünde fikir belirtmiştir. Cameron ise bitişe ilişkin izleyicilerin kendi çıkarımlarını yapmalarını tercih ettiğini ifade etmiştir. Stuart 26 Eylül 2010 tarihinde, yaklâşık olarak Rose'un filmdeki yaşı olan 100 yaşında öldü. Bill Paxton, Brock Lovett rolünde: 1996 yılında, Titanicin enkazında "Okyanusun Kalbi"ni arayan bir hazine avcısı. Araştırması için zamanı ve mali kaynakları tükenmektedir. Filmin sonunda Titanic hakkında üç yıldır düşünüyor olmasına rağmen Rose'un anlattıklarını duyana kadar anlamadığını belirtir. Suzy Amis, Lizzy Calvert rolünde: Rose'un torunu. Gemide Lovett'a yaptığı ziyarette ona eşlik eder. Danny Nucci, Fabrizio De Rossi rolünde: Jack'in en iyi arkadaşı olan İtalyan. Jack bir poker oyununda iki bilet kazanınca Jack'le birlikte gemiye biner. Gemi batarken filikalara binemez ve geminin bacalarından biri devrilip suya düşünce hayatını kaybeder. David Warner, Spicer Lovejoy rolünde: Eski bir Pinkerton çalışanı olan Lovejoy, Cal'ın uşağı ve korumasıdır. Rose'u izlemektedir ve Jack'in onu kurtarması konusuna şüpheyle yaklaşır. Jason Barry, Thomas "Tommy" Ryan rolünde: Jack ile Fabrizio'yla arkadaşlık eden İrlandalı bir üçüncü sınıf yolcusu. Yanlışlıkla ileriye itilmesi sonucu paniğe kapılmış İkinci Kaptan Murdoch tarafından vurularak öldürülür. Tarihsel karakterler Her ne kadar olaylar aslına tam olarak bağlı bir biçimde tasvir edilmese ve edilmesi amaçlanmasa da filmde bazı tarihsel karakterler yer almaktadır: Kathy Bates, Margaret "Molly" Brown rolünde: Margaret bir anda zenginliğe kavuşmuş olması nedeniyle birinci sınıftaki Ruth da dahil olmak üzere diğer kadınlar tarafından "kaba" ve "sonradan görme" olarak görülmektedir. Jack'e karşı arkadaşça bir tavır sergiler ve oğluna almış olduğu bir ceketi birinci sınıf akşam yemeğine davet edildiği akşam ödünç verir. Brown gerçek bir insan olmasına rağmen Cameron gerçek hayatta yaptıklarını yansıtmamayı tercih etti. Molly Brown'a 6 numaralı filikayı bir takım diğer kadının da desteğiyle Serdümen Hichens'in elinden aldığı için "Batmayan Molly Brown" lakabı takılmıştır. Bu kavganın bir bölümü filmde yer aldı. Victor Garber, Thomas Andrews rolünde: Geminin mühendisi olan Andrews büyük başarısı hakkında alçak gönüllü olan nazik ve hoş bir adam olarak betimlendi. Buzdağının çarpmasının ardından Ismay başta olmak üzere diğerlerini geminin batacağının "matematiksel bir kesinlik" olduğuna inandırmaya çalışır. Geminin batışı sırasında birinci sınıf sigara içme odasında saatin yanında durup güçlü ve güvenli bir gemi yapamayışına hayıflanarak betimlenmektedir. Bernard Hill, Kaptan Edward Smith rolünde: Smith Titanicin emekliliğinden önceki son seferi olmasını planlıyordu. Gemi batarken köprüye çekilen Smith, burada geminin dümenine asılırken pencerelerin patlayıp suyun içeri dolması sonucu hayatını kaybeder. Bu şekilde mi, yoksa daha sonraları donarak mı öldüğü tartışma konusudur. Bazı kaynaklar Smith'in daha sonra suda görüldüğünü belirtmektedir. Jonathan Hyde, Joseph Bruce Ismay rolünde: Ismay filmde zengin ve cahil bir adam olarak betimlendi. Filmde New York'a daha erken varılıp basının gemiye odaklanmasını sağlamak amacıyla White Star Line müdürlüğü konumunu kullanarak Kaptan Smith'i daha hızlı gitmeye ikna ederken gösterilmektedir. Bu durum felaketin popüler tasvirlerinde yer alsa da herhangi bir şekilde kanıtlanmamıştır. Çarpışmadan sonra "batmayan" gemisinin batacak oluşunu kabullenmemeye çalışır ve daha sonra filikalardan birine gizlice binerek kaçar. Eric Braeden, Albay IV. John Jacob Astor rolünde: Rose'un gemideki en zengin kişi diye bahsettiği birinci sınıf bir yolcu. Filmde Rose, Jack ile Astor ve 18 yaşındaki eşi Madeleine'i tanıştırmaktadır. Tanıştırma sırasında Astor Jack'e "Boston'lu Dawson'lar" ile bağlantılı olup olmadığını sorar, Jack ise nazik bir biçimde Chippewa Falls'tan Dawson'larla bağlantılı olduğunu söyler. Astor son olarak Büyük Merdiven'in camdan kubbesi patlayıp içeriye su dolarken görünmektedir. Gerçekte Astor geminin bacalarından biri devrildikten sonra ezilerek ölmüştür. Bernard Fox, Albay Archibald Gracie IV rolünde: Filmde Gracie Cal'a "kadınlarla makinelerin bir arada yürümediğini" söylerken ve Jack'i Rose'un geminin kıçından düşmesini önlediği için tebrik ederken gösterilmektedir; ama bunun bir intihar teşebbüsü olduğunun farkında değildir. Fox daha önce Titanik hakkındaki 1958 yapımı A Night to Remember filminde de oynamış ve gözcü Frederick Fleet'i canlandırmıştır. Michael Ensign, Benjamin Guggenheim rolünde: Birinci sınıfta seyahat eden maden alanındaki bir iş adamı. Ailesi evlerinde onu beklerken Fransız metresi Madame Aubert ile diğer yolculara gösteriş yapmaktadır. Rose'u kurtarmasının ardından Jack akşam yemeğinde diğer birinci sınıf yolculara katılınca Guggenheim onu "bohem" olarak niteler. Jonathan Evans-Jones, Wallace Hartley: Geminin orkestrasının şefi. Geminin batışı sırasında arkadaşlarıyla birlikte kemanıyla moral verici parçalar çalar. Geminin suya son dalışı başlarken "Nearer, My God, to Thee" parçasının çalmasına öncülük eder ve geminin batışı sonucunda ölür. Ewan Stewart, İkinci Kaptan William Murdoch rolünde: Geminin buzdağını çarptığı sırada geminin yönetiminde olan subay. Filikalardan doğan bir arbede sırasında anlık bir panikle Tommy Ryan ile diğer bir yolcuyu vurur, daha sonra duyduğu suçluluk nedeniyle intihar eder. Kurgudaki bu olay eleştiriye maruz kalmıştır. Murdoch'ın yeğeni Scott filmi izledikten sonra amcasının filmdeki betimleniş biçiminin sahip olduğu kahramanlık itibarına zarar verdiğini söyledi. Bundan birkaç ay sonra Fox başkan yardımcısı Scott Neeson Murdoch'ın sağken ikamet ettiği İskoçya'daki Dalbeattie kasabasına girerek kişisel olarak özür diledi ve William Murdoch Anı Ödülü'ne kaynak sağlamak amacıyla Dalbeattie Lisesi'ne 5000 sterlinlik bağışta bulundu. Cameron daha sonra DVD yorumlarında özür diledi; ama "önce kadınlar ve çocuklar" prensibini yürürlüğe koymak için ateş açan subaylar olduğunu belirtti. Jonathan Phillips, Üçüncü Kaptan Charles Lightoller rolünde: Filmde Lightoller Kaptan Smith'e dalgalar buzdağlarına vurmadan buzdağlarını görmenin zor olacağını söylerken gösterilmektedir. Elinde bir tabanca sallayıp düzeni sağlamak için kullanmakla tehdit ederken görülmektedir. Daha sonra ilk bacanın devrildiği sahnede görülebilir. Lightoller felaketten kurtulan en yüksek rütbeli subaydı. Mark Lindsay Chapman, Birinci Zabit Henry Tingle Wilde rolünde: Geminin birinci zabiti olan Wilde Cal'ın kollarında çocuk olduğu için filikalardan birine binmesine izin verir. Chapman donarak öldükten sonra Rose kurtarılmasını sağlayan Beşinci Subay Lowe'un dikkatini çekmek için onun düdüğünü kullanır. Ioan Gruffudd, Beşinci Subay Harold Lowe rolünde: Lowe buzlu sulardaki kazazedeleri kurtarmak için filikayla dönen tek subaydı. Lowe filmde Rose'u kurtarırken gösterilmektedir. Edward Fletcher, Altıncı Subay James Moody rolünde: Felakette ölen tek düşük rütbeli subay. Filmde geminin Southampton'dan ayrılmasının hemen öncesinde Jack ile Fabrizio'yu gemiye alırken gösterilmektedir. Moody daha sonraları İkinci Kaptan Moody'nin geminin tam hıza ulaştırılması yönündeki emirlerini uygularken ve Murdoch'a buzdağı hakkında bilgi verirken betimlenmektedir. James Lancaster, Thomas Byles rolünde: İngiliz bir Katolik papaz olan Byles, geminin son anlarında dua ederken ve yolcuları teselli ederken betimlenmektedir. Lew Pelter ile Elsa Raven, Isidor Straus ile Ida Straus rollerinde: R. H. Macy and Company'nin eski sahiplerinden ve New York'tan eski bir kongre üyesi olan Isidor, New York ve New Jersey Köprü Komisyonu'nun üyelerindendir. Batış sırasında eşi Ida'ya filikalara binmesi önerilir; ama Isidor'la kalıp evlilik yeminini onurlandıracağını belirterek reddeder. Son olarak su kamaralarına dolarken yataklarında uzanıp kucaklaşırken görülmektedirler. Martin Jarvis, Cosmo Duff-Gordon rolünde: 1 numaralı filikada kurtulan İskoç bir baronet. Eşiyle kendisi 40 kişi alabilecek kapasitedeki 1 numaralı filikadaki 12 kişiden ikisiydiler. Filikanın mürettebatına geri dönüp suda çırpınanları kurtarmamaları için rüşvet vermekle suçlandı; ama Britanya Ticaret Kurulu'nun raporu Duff-Gordon'u bu suçlamadan akladı. Bunun yanı sıra kurulun katibi tarafından yazılan bir mektup bu aklamayı tekrarladı. Rosalind Ayres, Lucy Duff-Gordon rolünde: Dünyaca tanınmış bir moda tasarımcısı ve Cosmo Duff-Gordon'un eşi. Kocasıyla birlikte 1 numaralı filikada kurtuldu. Çift hiçbir zaman filika mürettebatına batacakları korkusuyla geri dönüp suda çırpınanları kurtarmamaları için rüşvet verdikleri iddialarından kurtulamadı. Rochelle Rose, Rothes Kontesi Noël Leslie rolünde: Kontes filmde Cal ve DeWitt Bukater ailesiyle yakın olarak betimlenmektedir. Cosmo ve Lucy Duff-Gordon'dan daha üst bir sosyal sınıfta bulunmasına rağmen naziktir, filikada kürek çekilmesine yardımcı olur ve hatta üçüncü sınıf yolcularla ilgilenir. Scott G. Anderson, Frederick Fleet rolünde: Buzdağını gören gözcü. Gemiden 6 numaralı filikada kaçtı. Paul Brightwell, Serdümen Robert Hichens rolünde: Geminin altı serdümeninden biri olan Hichens buzdağıyla çarpışma anında dümenin başındaydı. 6 numaralı filikanın yönetimindedir. Batışın ardından geri dönüp hayatta kalanları toplamayı reddeder ve bunun üzerine filikanın idaresi Molly Brown tarafından ele alınır. Martin East, Reginald Lee rolünde: Gözcü yerindeki diğer görevli. Felaketten kurtulur. Simon Crane, Dördüncü Subay Joseph Boxhall rolünde: Geminin batışı sırasında fişekleri ateşleme ve 2 numaralı filikaya yolcu yerleştirme görevlerinden sorumlu subay. Köprü kanatlarında fişeklerin ateşlenmesine yardım ederken gösterilmektedir. Gregory Cooke, Jack Phillips rolünde: Titanicin kıdemli telsiz subayı. Kaptan Smith Cooke'a imdat sinyalini göndermesini emretmiştir. Craig Kelly, Harold Bride rolünde: Gemideki kıdemsiz telsiz operatörü. Liam Tuohy, Baş Aşçı Charles Joughlin rolünde: Joughlin gemi batarken Jack ve Rose'un yanında, korkulukların üzerinde brendi içerken görülmektedir. Joughlin'in gerçek ifadesine göre gemiden aşağıya kayıp saçını ıslatmadan suya girdi ve muhtemelen alkolden dolayı soğuğu hissetmedi. Terry Forrestal, Baş Mühendis Joseph G. Bell rolünde: Bell ile ekibi son anlara kadar imdat çağrısının gönderilebilmesi için gemiye verilen enerjiyi korumaya çalıştı. Tamamı geminin içinde öldü. Kevin De La Noy, Üçüncü Subay Herbert Pitman rolünde: 5 numaralı filikanın yönetimindeki subay. Figüranlar Filmde Akademik Mstislav Keldış mürettebatının birçok üyesi yer aldı. Yer alanların arasında Mir derin dalış aracının yaratıcısı ve pilotu olan Anatoliy Sagaleviç de bulunmaktadır. Filmin setleri hakkında Titanic Tarih Derneği adına bir belgesel çeken Anders Falk da Jack'in kabinine girerken karşılaştığı İsveçli bir göçmen olarak rol aldı. Derneğin başkanı ve başkan yardımcısı Ed ve Karen Kamuda da filmde figüran olarak yer aldı. James Cameron ile Barry Dennen de dua eden topluluğun üyeleri olarak görüntülendi. Greg Ellis ve Oliver Page de sırasıyla Carpathiada bir kamarot ve Kamarot Barnes rollerinde figüranlık yaptı. Yapım öncesi Senaryo yazımı ve esinlenme James Cameron'ın batmış gemi enkazlarına yönelik büyük bir ilgisi vardı ve onun için RMS Titanic "batıkların Everest Dağı" idi. Deniz altında seyahat yapabileceği yaşı neredeyse geçmek üzere olsa da hâlen okulda sanat derslerini fen derslerine tercih ettiğinde uzaklaştığı hayatı yaşamak için "ruhsal bir huzursuzluğu" vardı. Bu nedenle batığın kendisinin görüntülerinden bir IMAX filmi yapıldığında Cameron "bir yolculuğun maliyetini karşılaması ve aynı şeyi yapması" için Hollywood'dan mali kaynak aramaya başladı. Cameron konuyla ilgili "özellikle filmi yapmakla ilgili değildi, geminin enkazına dalış yapmak istiyordum," demiştir. Cameron Titanicte geçen bir film için bir "scriptment" yazdı, Peter Chernin de dahil olmak üzere 20th Century Fox yöneticileriyle bir toplantı yaptı ve projeyi "Titanicte Romeo ve Juliet" olarak tanıttı. Gergin bir duraklama oldu ve James Cameron bunun ardından geçen diyaloğu şöyle anlatmıştır: "Ayrıca, arkadaşlar, bu bir dönem eseri, 150,000,000 dolara mal olacak ve devam filmi olmayacak... Şöyle oldular: "Taaaaamaaaam - üç saatlik bir romantik epik mi? Tabii, bu tam da bizim istediğimiz şey. İçerisinde birazcık Terminatör var mı? Herhangi bir Harrier jeti, silahlı çatışma, araba kovalamacası?" Ben de, "hayır, hayır, öyle değil," dedim." Stüdyo ticari açıdan projeden emin olmasa da Cameron'la uzun vadeli bir ilişkiye sahip olmak umuduyla ona yeşil ışık yaktılar. küçükresim|sol|Filmin çekimi kapsamında RMS Titanicin enkazı da görüntülendi Cameron Fox'u filmi Titanic batığının çekimiyle oluşan reklam aracılığıyla tanıtmaya ikna etti ve iki yıllık bir süreçte bölgede çok sayıda dalış düzenledi. Cameron konuyla ilgili olarak "O konuda atacağım adım biraz daha detaylı olmak zorundaydı. Bu nedenle şöyle dedim: 'Bakın, tüm bu girişte Titanicte elması bulmak için geminin keşfi yapılıyor, bu nedenle geminin tüm bu görüntülerini dahil edeceğiz. Bakın, tüm bunları ayrıntılı maketler ve BÜG ile yaparız ve bize X dolara mal olur - veya X artı yüzde otuz harcarız ve gidip gerçek batığı çekeriz." Ekip Atlas Okyanusu'ndaki gerçek gemi enkazında 1995 yılında on bir kez çekim yaptı ve gemiyle yolcularından daha fazla zaman geçirdi. O derinlikte gemi üzerinde inç kare başına 6000 pound'luk bir su basıncı bulunuyordu ve "aracın gövdesindeki ufak bir delik içerideki herkes için anında ölüm anlamına geliyordu". Dalışların riskli olmasının yanı sıra olumsuz koşullar Cameron'ın istediği yüksek kaliteli görüntüleri almasının önüne geçti. Dalışlardan biri sırasında sualtı kameralarından biri Titanicin gövdesiyle çarpıştı ve hem denizaltıya hem de gemiye zarar vererek aletin pervanesinin etrafında bulunan kanalın (dönmeyen bir halka) parçalarının gövdenin etrafına saçılmasına yol açtı. Kaptan Smith'e ayrılmış yerin dış bölmesi çöktü ve bölmenin içerisi açıkta kaldı. Büyük Merdiven'in girişi etrafındaki bölgede de zarar meydana geldi. Enkazın kendisinin yanına inmek Cameron ve ekibinde "o gerçeklik seviyesine ulaşma" isteği uyandırdı. Cameron'a göre "bunun yanında gerçek enkazdan gelen başka bir seviyedeki bir tepki de vardı, bu da olayın sadece bir hikâye değil, bir dram olduğuydu. Gerçekten ölen gerçek insanların başına gelmiş bir olaydı. Batığın etrafında o kadar uzun süre çalışınca derin bir üzüntü hissine kapılıyor, adaletsizliğini anlıyor ve mesajını alıyorsunuz." Cameron konuyla ilgili olarak "'Muhtemelen Titanice giden pek fazla film yapımcısı olmayacak. Bir daha asla olmayabilir - belki bir belgesel yapımcısı olabilir' diye düşünüyorsunuz," ifadesinde bulunmuştur. Bu nedenle "duygusal mesajını iletmek - ve bunu doğru düzgün yapmak - için de büyük bir sorumluluk" hissetti. Sualtındaki görüntüleri aldıktan sonra Cameron senaryoyu yazmaya başladı. Geminin batışı sırasında ölen insanları onurlandırmak istediğindan Titanicin mürettebatı ve yolcularını araştırmak için altı ay harcadı. Konuyla ilgili olarak "Okuyabildiğim her şeyi okudum. Geminin son günlerinin ve son gecesinin aşırı derecede detaylı bir zaman çizelgesini yarattım. Ve senaryoyu yazmak için de bu çerçevede çalıştım, bir takım tarihçiden yazdığımı incelemelerini ve yorumlamalarını istedim ve bu doğrultuda düzeltmeler yaptım," demiştir. Detaylar üzerine çok özen gösterdi ve daha sonra filmden çıkarılsa da Californianın felaketteki rolüne ilişkin bir sahne bile çekti. Çekimin en başından itibaren gemide o gece ne yaşandığına ilişkin çok net bir fikirleri vardı. Cameron şöyle demiştir: "Yazıhanemin bir duvarını Titanicle ilgili şeylerle dolduran bir kütüphanem vardı; çünkü özellikle de geminin bulunduğu yere dalacaksaydık yapacağımızın çok doğru olmasını istiyordum. Bu da çıtayı yükseltti - bir bakıma filmi saygınlaştırdı. Bunun bir zaman makinesiyle o döneme gidip çekmiş gibi tarihteki bu anın kusursuz bir canlandırması olmasını istiyordum." Cameron Titanicin batışının "gerçekten yaşanmış büyük bir roman gibi" olduğunu; ama olayın bir moralite oyunundan ibaret hale geldiğini ve filmin izleyiciye tarihi yaşama fırsatını vereceğini düşünüyordu. Hazine avcısı Brock Lovett trajedinin insancıl yönüne hiçbir zaman ilgi duymayanları temsil ederken Cameron'a göre Jack ve Rose'un gelişen aşkı hikâyenin en çekici kısmı olacak ve aşkları sonunda yok olduğunda izleyici bu kaybın yasını tutacaktı. Cameron konuyla ilgili olarak "Tüm filmlerim aşk hikâyeleridir; ama Titanikte nihayet dengeyi doğru biçimde sağlayabildim. Bu bir felaket filmi değil. Bu detaylı gerçek tarihle kaplı bir aşk hikâyesi," demiştir. Cameron daha sonra aradaki yılları hissedilir ve dokunaklı yapmak için aşkı yaşlı Rose ile çerçeveledi. Ona göre filmin sonu yaşlı Rose'un bilinçli bir rüyada mı olduğu, yoksa uykusunda öldüğü mü sorusunu cevapsız bırakıyor. Maket yapımı RMS Titanici inşa eden Harland and Wolff özel arşivlerini ekibe açtı ve kayıp olduğu düşünülen planları paylaştı. Geminin içi için üretim tasarımcısı Peter Lamont ve ekibi o dönemden kalma eşyalar aradı. Ancak geminin yeni olması bütün sahne malzemelerinin sıfırdan hazırlanması gerektiği anlamına geliyordu. Fox Meksika'daki Rosarito Beach'te deniz kıyısında 40 akrelik bir arazi satın aldı ve 31 Mayıs 1996 tarihinde yeni bir stüdyo inşa etmeye başladı. Geminin dışı için 17 milyon galonluk bir ufuk tankı inşa edildi ve bu 270 derecelik bir okyanus görüntüsü sağladı. Gemi tam ölçekli olarak inşa edildi; ama Lamont geminin tanka sığması için üstyapıdaki gereksiz bölümlerle ön havuz güvertesini kaldırdı, bu bölümler dijital modellerle dolduruldu. Filikalar ve bacalar yüzde on oranında küçültüldü. Filika güvertesi ve A güvertesi çalışan setler olsa da geminin geri kalanı çelik kaplamadan ibaretti. Ayrıca batış sahnelerinde geminin eğilmesi için elli fit yüksekliğinde bir kaldırma platformu kuruldu. Maketin üzerinde hem inşaat, hem ışıklandırma, hem de görüntüleme amacıyla kullanılan 180 metrelik bir demiryolu üzerine kurulmuş 49 metre yüksekliğinde bir kule vinç bulunmaktaydı. Titanicin içerisini temsil eden setler gemiyi inşa edenlerin planları ve o dönemde kalan fotoğraflar kullanılarak orijinalleriyle tamamen aynı biçimde inşa edildi. Senaryo açısından önem taşıyan geminin birinci sınıf merdiveni gerçek tahtadan inşa edildi ve batış sahnesinde gerçekten de tahrip edildi. Odalar, halılar, tasarım ve renkler, mobilyalar, dekorlar, sandalyeler, duvar kaplamaları, çatal-bıçak ve üzerinde White Star Line arması taşıyan tabak takımları, tavanlar ve kostümler orijinallarine sadık kalınarak hazırlanmış tasarımlar arasındaydı. Cameron buna ek olarak filmdeki tarihsel detayları onaylamak üzere iki Titanic tarihçisi olan Don Lynch ve Ken Marschall'ı tuttu. Yapım [[Dosya:TitanicCharlesDixon2.jpg|küçükresim|sağ|Titanicin Southampton'dan ayrılışının tasviri. Bu sahnenin çekimleri sırasında geminin rıhtıma dönük tarafıyla ilgili bir sorun yaşandı.]] 1996 yılında geçen keşif gezisi sahneleri 1996 yılının temmuz ayında Akademik Mstislav Keldış gemisinde çekildi. Titanik için asıl çekimler Eylül 1996'da yeni inşa edilmiş olan Fox Baja Stüdyoları'nda başladı. Kıç güvertesi geminin batışı sırasında kıçı yükselirken birkaç saniyede sıfırdan doksan derecelik bir eğime çıkabilecek bir dayanak üzerine inşa edildi. Dublörlerin güvenliği için sahne malzemelerinin çoğu süngerden yapıldı. 15 Kasım günü itibarıyla gemiye biniş sahneleri çekiliyordu. Hava durumu verileri kuzeyden güneye esen rüzgârın bacalardan çıkan dumanı kıç tarafına doğru üflediği için Cameron RMS Titanicin maketini sancak tarafına inşa etmeyi uygun görmüştü. Gemi Southampton'dan ayrılırken iskele tarafı rıhtıma dönük olduğu için bu da o sahnenin çekimlerinde soruna yol açtı. Sahne malzemeleri ve kostümler üzerine yazılan her şey tersine çevrildi ve senaryoya göre sağa doğru yürümesi gereken kişiler çekimler sırasında sola doğru yürümek zorunda kaldı. Yapım sonrasında film doğru yöne çevrildi. Oyuncuları 1912'deki üst sınıf soylularının davranış biçimleri üzerine eğitmek üzere tam mesai çalışan bir görgü kuralları uzmanı tutuldu. Buna rağmen bazı eleştirmenler özellikle ana karakterlerde hatalar tespit etti. küçükresim|sol|Senaryoya göre Jack'in, gerçekte Cameron'ın çizdiği Rose'un çıplak resminin bir bölümü. Ana set o dönemde henüz hazır olmadığından resim sahnesi ilk çekilen sahnelerdendi. Cameron, senaryoda Jack'in çizdiği Rose'un çıplak resmini Rose'un maruz kaldığı baskının zemin hazırladığını düşündüğü bir sahne için çizdi. Konuyla ilgili olarak görüşlerini "Onun için bunun ne anlama geldiğini, hissetmekte olduğu özgürlüğü biliyorsunuz. Bu nedenle keyiflendirici," şeklinde ifade etmiştir. Çıplak resim sahnesi DiCaprio ve Winslet'in birlikte çektiği ilk sahneydi. Cameron, "bu herhangi bir biçimde planlanmış olmasa da daha iyi planamazdı. İkisinde de bir tedirginlik, bir enerji ve bir tereddüt var," demiştir. "Birlikte prova yapmışlardı; ama henüz birlikte hiçbir şey çekmemişlerdi. Eğer o dönemde bir seçme şansım olsaydı muhtemelen sahneyi çekimlerin ilerleyen zamanlarında çekerdim." Büyük set henüz hazır olmadığı için Cameron'a göre kendisiyle ekibi "çekecek bir şeyler bulmayla meşguldü". "Aylarca hazırlanması tamamlanamadı, bu nedenle biz de çekebileceğimiz her şeyi halletmeye çalışıyorduk." Filmde sahneyi görünce Cameron bunun sonunucunun oldukça iyi olduğuna karar verdi. Buna rağmen bazı diğer zamanlarda set bu kadar sorunsuz değildi. Çekimler Cameron'un "başkası tarafından elinden alınması zor 'Hollywood'daki en korkutucu adam' unvanını sağlamlaştıran" zorlu bir süreçti. Cameron "inatçı, baskıcı bir mükemmeliyetçi" ve "162 fitlik bir vincin üzerinden insanların yüzlerine çullanan, bir megafon ve telsiz taşıyan, 300 desibellik çığlıklar atan modern bir Kaptan Bligh" olarak anılmaya başladı. Winslet çekimler sırasında dirseğindeki bir kemiği çatlattı ve geminin batırıldığı 17 milyon galonluk su tankında boğulmaktan korktu. Konuyla ilgili olarak "Ondan gerçekten korktuğum zamanlar oldu. Jim inanamayacağınız bir öfkeye sahip," demiştir. "Ekibin zavallı bir çalışanına 'Allah kahretsin! Bu tam da istemediğim şey!' diye bağırırdı." Filmde rol alan bir diğer oyuncu olan Bill Paxton ise Cameron'la daha önce yaşadığı tecrübelerden onun iş ahlakına alışıktı. Görüşlerini "Sette çok sayıda insan vardı. Jim kalpleri ve ruhları kazanmak için zamanı olan insanlardan değil," şeklinde ifade etmiştir. Ekip Cameron'ın kötü bir ikinci kişiliğe sahip olduğunu düşünüyordu ve bu ikinci alternatif kişiliğe "Mij" ("Jim"in tersten yazılışı) adını vermişti. Cameron eleştirilere "Film yapımı bir savaştır. İş ve estetik arasındaki büyük bir savaş," diye cevap vermiştir. Akademik Mstislav Keldıştaki çekimler sırasında ekibin öfkeli bir çalışanı Cameron ile bazı diğer kişilerin yediği çorbaya dissosiyatif bir kimyasal olan fensiklidin koydu ve bu nedenle elliden fazla kişi hastaneye kaldırıldı. Oyuncu Lewis Abernathy'ye göre "Etrafta yuvarlanan, tamamen kendi dünyalarındaki insanlar vardı. Bazıları parlaklıklar ve halisünasyonlar gördüklerini söyledi." Cameron kimyasal tam etkisini göstermeden öce kusabildi. Abernathy baktığı bir gözden dolayı şoke olmuştu. "Bir göz Terminatör'ün gözü gibi tamamen kırmızıydı. Bir tek göz bebeği vardı, iris yoktu ve pancar gibi kırmızıydı. Diğer gözü de dört yaşından beridir tutkal kokluyormuş gibi duruyordu." Olaydan sorumlu olan kişi tespit edilemedi. Çekimlerin 138 gün sürmesi tahmin edilmiş olsa da 160 güne kadar uzadı. Winslet de dahil olmak üzere çok sayıda oyuncu soğuk suda saatler geçirdikten sonra soğuk algınlığına, gribe ve böbrek enfeksiyonlarına yakalandı. En sonunda, Winslet "çok para kazanmadıkça" bir daha Cameron ile çalışmamaya karar verdi. Çok sayıda çalışan setten ayrıldı ve üç dublör kemiklerine kırdı; ama konuyla ilgili inceleme yapan Screen Actors Guild sette güvenlik tehlikesi oluşturan herhangi bir durum olmadığına karar verdi. Buna ek olarak DiCaprio çekimler sırasında asla kendini tehlikede hissetmediğini belirtti. Tutkulu bir iş ahlakına inanan Cameron setleri yönetme biçiminden dolayı özür dilemedi; ama aşağıdaki biçimde kabullenmelerde bulundu: Talepkarım, ve ekibimden çok şey beklerim. Az çok askeri bir disipline sahip olmama gelince, binlerce figüran ve büyük lojistiklerle başa çıkmakta ve insanları güvende tutmakta onun da payı olduğunu düşünüyorum. Binlerce insanı idare etmek için makul bir biçimde sıkı yöntemlere sahip olmanız gerektiğini düşünüyorum. En sonunda Titanikin çekim masrafları tırmanmaya başladı ve 200 milyon dolara ulaştı. Fox yöneticileri paniğe kapılarak üç saatlik filmden toplamda bir saat tutan belirli sahnelerin çıkarılmasını önerdi. Uzun epikler yönetmenlerin Oscar alma şansını yükseltse de uzunluğun fazla olmasının daha az gösterim anlamına geleceğini, bunun da daha az para kazanılmasına yol açacağı savunuldu. Cameron bunu reddetti ve Fox'a şunları söyledi: "Filmimi kesmek mi istiyorsunuz? Beni kovmak zorunda kalacaksınız! Beni kovmak mı istiyorsunuz? O zaman beni öldürmek zorunda kalacaksınız!" Yöneticiler tüm yatırımlarının kaybı anlamına geleceği için başa dönmek istemedi ve ilk başta Cameron'ın kârdaki payından vazgeçme teklifini boş bir jest olarak yorumlayıp reddetti, kâr edilmesine ihtimal vermiyorlardı. Cameron payından vazgeçme sürecini "karmâşık" olarak niteledi ve şunları söyledi: "...kısaca film orantısal olarak T2 ve Gerçek Yalanlardan daha fazlaya mal oldu. Bu filmler bütçelerini yüzde yedi veya sekiz oranında aştı. Titanik de başlangıçta büyük bir bütçeye sahipti; ama çok daha büyük bir miktarda bütçesini aştı. Yapımcı ve yönetmen olarak çekleri yazan stüdyonun sorumluluğunu üzerime alırım, bu nedenle de onların işini biraz kolaylaştırdım. Bunu iki kerede yaptım. Yapmam için beni zorlamadılar; ama yaptığım için memnundular." Yapım sonrası Efektler Cameron filmiyle özel efektleri ileriye taşımak istiyordu ve The Abyss ile Terminatör 2: Kıyamet Günü filmlerinde öncülüğünü yaptığı dijital efektler için Digital Domain'e başvurdu. Daha önce RMS Titanic hakkında çekilmiş filmlerin çoğunda su ağır çekimle çekilmişti ve bu da tam olarak inandırıcı durmuyordu. Şirketten kendilerine ait olan 14 metre uzunluğundaki gemi maketini "White Star Line adına bir reklam çekermiş gibi" çekmelerini istedi. Bunun ardından "motion capture" yöntemiyle elde edilen figüranların yanı sıra dijital su ve duman eklendi. Görsel efekt süpervizörü Rob Legato, dijital ekstralar ve figüranlar için kendisi ve çocukları da dahil olmak üzere çok sayıda kişinin yüzünü taradı. Ayrıca geminin kıçının 20 m uzunluğunda, ikiye ayrılabilen bir maketi de bulunmaktaydı ve bu ana maket dışında suda kullanılan tek maketti. Geminin makine dairesinde geçen sahneler için SS Jeremiah O'Brien'in motorlarının görüntüleri küçük destek şasileriyle ve oyuncuların "greenscreen" önünde çekilen görüntüleriyle birleştirildi. Tasarruf amacıyla birinci sınıf salonu için greenscreen arka planına sahip olan küçük bir set kullanıldı. Gemi maketinin içerisini su altında bırakmak için 19 milyon litrelik (5 milyon galon) bir su kullanıldı ve bu sırada tüm set yan yatma tehlikesi geçirdi. Büyük Merdiven'i batırmak için 340 bin litrelik su suya indirildikçe setin içerisine boşaltıldı. Beklenmeyen bir biçimde suyun akışı merdivenleri çelikle desteklenen temellerinden söktü; ama kimse yaralanmadı. RMS Titanicin 227 metre uzunluğundaki dışının ilk yarısı suya batırıldı; ama geminin en ağır sebebi olması sebebiyle suya karşı amörtisör görevi gördü ve seti batırabilmek için Cameron içerisinin büyük bölümünü boşalttı ve güverte pencerelerinden bazılarını kendisi kırdı. Yemek salonu batırıldıktan sonra Lovett'in uzaktan kumandalı aracının geminin enkazını ziyaret ettiği sahnenin çekilmesi için üç gün harcandı. Dondurucu soğukluktaki Atlas Okyanusu'nda geminin batışından sonra geçen sahneler 1.3 milyon litrelik bir su tankında çekildi. Donmuş ceset görüntüleri oyuncuların üzerine suyla temas edince kristalleşen bir toz ve saçlarıyla giysilerine balmumu sürülmesiyle elde edildi. Filmin zirve noktası olan geminin batmadan hemen önce ikiye ayrılmasını ve Atlas Okyanusu'nun derinliklerine gömülmesini gösteren sahnenin çekimi için tam boyutlu bir setin döndürülmesinin yanı sıra 150 figüran ve 100 dublör gerektirdi. Cameron Titanic hakkında daha önce yapılmış filmleri geminin son batışını suyun altına zarif bir şekilde kayması biçiminde gösterdikleri için eleştirdi ve olayı "gerçekte de olduğu gibi korkutucu derecede kaotik bir biçimde tasvir etmek" istedi. Sahnede yolcuların gittikçe yukarı kalkan güverteden aşağı düşmeleri, onlarca metre derinliğe dalmaları ve aşağı inerken parmaklıklara veya pervanelere çarpmaları gerekiyordu. Sahnenin dublör kullanılarak çekimi için yapılan birkaç denemede küçük yaralanmalar meydana gelince Cameron daha da tehlikeli hareketlerin yapılmasının önüne geçti. Riskler en sonunda "tehlikeli düşüşler için bilgisayar ürünü insanlar kullanılarak" en aza indirgendi. Kurgu Cameron'ın filme dahil etmemeyi seçtiği "çok önemli bir tarihsel gerçek" vardı: Titanice yakın olan; ama o geceliğine radyosunu kapatmış olması nedeniyle SOS sinyallerini almayan gemi. Cameron konuyla ilgili olarak "Evet, [SS] Californian. Filmin temelinden verilmiş bir ödün değildi. Bu daha çok vurgulama, filmde duygusal bir gerçek yaratma hakkındaydı," demiştir. Yapım öncesi ve sonrasında geminin batışının hikâyesini anlatmak açısından önemli görünen; ama film geliştikçe daha önemsiz olduğu ortaya çıkan detaylar olduğunu ifade etmiştir. Şunları söylemiştir: "Californianın hikâyesi de oradaydı, hatta Marconi marka radyo alıcılarını kapattıkları bir sahne bile çektik. Ama çıkardım. Kolay bir karardı; çünkü sizi o dünyaya geri odaklıyor. Eğer Titanik bir metafor gibi güçlüyse, bir anlamda dünyanın sonunun küçük bir versiyonuysa, o zaman o dünya bağlantısız olmalı." İlk toplu kesimde Cameron Brock Lovett'in hikâyesini sonlandıran filmin planlanmış sonunu değiştirdi. Bitimin orijinal halinde Brock ve Lizzy yaşlı Rose'u geminin kıçında görüp intihar etmesinden korkuyorlardı ve Rose "Okyanusun Kalbi"ne tüm bu zamandır sahip olduğunu; ama Cal'ın parası olmadan yaşamını sürdürebilmek için satmadığını açıklıyordu. Brock'a hayatın paha biçilemez olduğunu söyleyen Rose Brock'un kolyeyi elinde tutmasına izin verdikten sonra denize atıyordu. Daha sonra hazinenin değersiz olduğunu kabul eden Brock aptallığına gülüyor, bunun ardından Rose yatak odasına uyumaya gidiyor ve film yayınlandığı biçimindeki gibi bitiyordu. Kurgu odasında Cameron bu noktada izleyicinin Brock Lovett ile ilgilenmeyeceğine karar verdi ve filmin sonunu Rose kolyeyi atarken tek başına olacak biçimde değiştirdi. Aynı zamanda geminin batışının ardından izleyicinin hissettiği melankoliyi de bozmak istemedi. İlk test gösterimi için kullanılan versiyonda Jack ve Rose'un sular altındaki yemek salonuna kaçmasının ardından Jack ile Lovejoy arasında gerçekleşen bir dövüş sahnesi de bulunmaktaydı; ama izleyiciler sahneyi beğenmedi. Sahne filme heyecan katmak için yazılmıştı ve Cal'ın samimiyetsiz bir biçimde Lovejoy'a eğer Jack ile Rose'dan geri almayı başarabilirse Okyanusun Kalbi'ni vereceğine ilişkin söz vermesini içeriyordu. Lovejoy bunun ardından ikiliyi takip ederek batmakta olan yemek salonuna iniyordu. Tam da ikili kurtulacakken Rose'un eli arkasında saklandığı masadan kayıp suya düşüyor ve Lovejoy da bunu duyuyordu. Daha sonra Jack ona kolyeyi çaldığı yönünde iftira atılmasını sağladığı için intikam almak adına Lovejoy'a saldırıyor ve kafasını pencerelerden birine çarptırıyordu, bu daha sonra öldüğü sahnede Lovejoy'un kafasındaki yarayı açıklamaktadır. Sahneye ilişkin görüşlerinde izleyiciler bir insanın para için hayatını riske atmasının gerçekçi olmayacağını söyledi ve Cameron bunun yanı sıra zaman ve filmin ilerleyiş hızı gibi nedenlerden sahneyi filmden çıkardı. Benzer sebeplerden dolayı çok sayıda diğer sahne de filmden çıkarıldı. Müzik Titanikin müzik albümü James Horner tarafından bestelendi. Film boyunca yer alan ve The Wall Street Journaldan Earle Hitchner tarafından "çarpıcı" olarak nitelenen vokaller için Cameron "Sissel" adıyla bilinen Norveçli şarkıcı Sissel Kyrkjebø'yü seçti. Horner Sissel'i Innerst i sjelen albümünden dolayı tanıyordu ve özellikle Eg veit i himmerik ei borg ("Cennette bir kale olduğunu biliyorum") şarkısını söyleyiş biçimini beğeniyordu. Yirmi beş veya otuz şarkıcı denediktten sonra Sissel'i filmde belirli duyguları yaratacak ses olarak seçti. Horner bunun yanı sıra Will Jennings ile "My Heart Will Go On" şarkısını yazdı; ama Cameron filmde herhangi bir şarkı istemediğinden bunu gizlice gerçekleştirdi. Céline Dion kocası René Angélil'in iknasıyla şarkı için bir demo kaydetmeyi kabul etti. Horner şarkıyı Cameron'a sunmak için onun uygun ruh halinde olduğu zamanı bulana kadar bekledi. Defalarca dinledikten sonra Cameron şarkıya onay verdi; ama buna rağmen "filmin sonunda işi ticarete dönüştürdüğü" iddiasıyla suçlanmaktan korkuyordu. Cameron aynı zamanda gergin stüdyo yöneticilerini rahatlatmak istiyordu ve "filmine ait hit bir şarkının filmin tamamlanmasını garanti etmede sadece olumlu bir faktör olabileceğini" fark etti. Yayın İlk gösterim 20th Century Fox ve Paramount Pictures Titaniki birlikte finanse ettiler. Paramount filmin Kuzey Amerika'daki dağıtımını yürütürken Fox dünyanın geri kalanındaki yayımını üstlendi. Cameron'ın filmi 2 Temmuz 1997 tarihinde yayınlanacak bir şekilde bitirmesini bekliyorlardı. Filmin "genelde gişe rekorları kıran filmlerin daha iyi performans gösterdiği kazançlı yaz dönemi bilet satışlarından yararlanmak için" bu tarihte vizyona girmesi planlanmıştı. Nisan ayında Cameron filmin görsel efektlerinin yapımının çok zor olduğunu ve filmin yazın gösterime giremeyeceğini bildirdi. Yapımdaki gecikmeler nedeniyle Paramount yayın tarihini 19 Aralık 1997'ye çekti. "Bu filmin felaket olduğu yönünde bazı söylentilere yol açtı." Ancak 14 Temmuz tarihinde yapılan bir özel gösterim olumlu tepkilerle karşılaştı ve "internetteki konuşmalar film için daha iyi söylentilerin yayılmasına neden oldu." Bu da filme basının daha olumlu bir şekilde yaklaşmasıyla sonuçlandı. Filmin prömiyeri 1 Kasım 1997 tarihinde Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde yapıldı. Buradaki tepkiler The New York Times tarafından "soğuk" olarak nitelendi. Buna rağmen ABD'den olumlu yorumlar gelmeye başladı ve filmin resmî Hollywood prömiyeri 14 Aralık 1997 tarihinde gerçekleşti. Burada "açılışa katılan büyük film yıldızları dünya medyasına filme duydukları hayranlığı coşkulu bir şekilde anlatıyordu." Gişe 2012 yılında yeniden yayınlanmasından elde edilen gelir de dahil olmak üzere Titanik 658,672,302 $, diğer ülkelerde 1,526,700,000 $, yani toplamda 2,185,372,302 $ elde etti. 1998 yılında gelmiş geçmiş en çok hasılat yapan film haline geldi ve 2010 yılında yine Cameron tarafından yazılan ve yönetilen Avatar tarafından geçilene kadar bu unvanını korudu. 1 Mart 1998 tarihinde dünya çapında 1 milyar dolardan fazla para kazanan ilk film olma unvanını elde etti ve geminin batışından tam yüz yıl sonra, üç boyutlu olarak yeniden gösterimi sırasında, 13-15 Nisan 2012 tarihlerinde 2 milyar dolar sınırını geçen ikinci film oldu. Box Office Mojo bilet fiyatları enflasyona göre yeniden düzenlendiği takdirde Titanikin Kuzey Amerika'da tarihte beşinci en fazla hasılat yapan film olduğunu tahmin etmektedir. İlk sinema gösterimi Film Kuzey Amerika'da 19 Aralık 1997 Cuma günü gösterime girdikten sonra istikrarlı izleyici sayılarıyla karşılaştı. Aynı hafta sonunun sonunda sinemalar ellerindeki tüm biletleri satmaya başlamıştı. Film gösterime girdiği gün 8,658,814 $, ilk hafta sonunun sonuna kadar 2674 sinemadan 28,638,131 $ kazandı, sinema başına 10,710 $ düşmektedir. Film sinemalarda en fazla izlenen film oldu ve on sekizinci James Bond filmi olan Yarın Asla Ölmezi geçti. Yılbaşına kadar Titanik 120 milyon dolarlık gelir getirmişti, popülerliği artmıştı ve sinemalar ellerindeki tüm biletleri satmaya devam etmekteydi. Filmin tek bir günde elde ettiği en büyük gelir 13,048,711 $ ile filmin Kuzey Amerika'da vizyona girmesinden altı hafta sonra, Sevgililer Günü olan 14 Şubat 1998 Cumartesi gününde gerçekleşti. Kuzey Amerika'da on beş hafta boyunca bir numarada kaldı ve bu alanda hâlen rekoru elinde bulundurmaktadır. Film Kuzey Amerika'da neredeyse on ay boyunca gösterimde kaldı, 1 Ekim 1998 Perşembe günü gösterimden kalktığında Kuzey Amerika'da 600,788,188 $ elde etmişti. 1,242,413,080 dolarlık dış hasılatı Kuzey Amerika'daki hasılatını ikiye katladı ve ilk gösteriminde toplamda 1,843,201,268 $ elde etti. Ticari analiz Yayınlanmasından önce değişik film eleştirmenleri filmin özellikle o dönem için yapım masrafları gelmiş geçmiş en fazla olan film olması nedeniyle gişede büyük bir hayal kırıklığı olacağını tahmin etmekteydi. 1997 sonbaharında filmin basına gösterilmesi "nihayetinde iki stüdyonun bir araya gelip büyük masraflarını karşılamak zorunda kaldıkları bir filmin ağır yükünden dolayı yapımı yönetenlerin işlerini kaybetmek üzere olduklarını düşünmeleri" nedeniyle "çok büyük kötü önsezilerle" gerçekleşti. Cameron da çekimler sırasında bir dönem "felakete yürüdüğünü" düşündü. Konuyla ilgili olarak "Titanik üzerine son altı ay stüdyonun 100 milyon dolar kaybedeceğini bilerek çalıştık. Bu kesindi," demiştir. Filmin gösterime girmesi yaklaştıkça "özellikle Cameron'a kibri ve devasa boyutlardaki müsrifliği olarak algılanan şeyler için kin kusulmaya" başlandı. Los Angeles Timesdan bir film eleştirmeni "Cameron'ın aşırı gururunun projeyi mahvetme noktasına yaklaştığını" ve filmin "tamamen eski Hollywood aşk filmlerinin basmakalıp bir kopyası" olduğunu yazdı. Film gişede daha önce eşi görülmemiş bir performans gösterip büyük bir başarı haline gelince "dünyanın kalbini çalan aşk hikâyesi" olarak adlandırılmaya başlandı. "Filmi gören ilk insanlar yapımın boyutları ve izleyiciye yakınlığından dolayı şoke olmuşlardı. Sinemadan gözleri yaşlı ve duygusal açıdan afallamış olarak çıktılar." Film gösterime girmesinden tam on hafta sonra 3200 sinemada gösterimdeydi ve dokuzuncu haftasında toplam bilet satışlarının %43'üne ulaştı. İlk on haftası boyuncva her hafta 20 milyon dolardan fazla gelir getirdi ve on dördüncü haftasında bile haftada 1 milyon dolardan fazla para getiriyordu. Filmi defalarca izleyen ve "Leo Çılgınlığı"na yol açan genç kadınlar filmi gişe rekoruna ulaştırmaktan sorumlu tutulsa da bazı kaynaklar filmin başarısını aşk hikâyesiyle birleşen çığır açan görsel efektlerden kaynaklanan "olumlu söylentiler ve tekrar izlemelere" bağlamaktadır. Filmin erkekler üzerindeki etkisine de sıkça atıfta bulunulmuştur. Günümüzde "erkekleri ağlatan" filmlerden biri olarak nitelenen film hakkında MSNBC'den Ian Hodder erkeklerin Jack'in macera anlayışına ve Amerika'ya giden bir gemiye kaçan olarak binmesine hayran kaldığı yorumunda bulunmuştur. Konuyla ilgili olarak, "Kendi ayarında olmayan bir kıza kur yaptıkça neşeleniyoruz. Çıplak resmi soyunmak için nasıl bir bahane olarak kullandığını gıptayla izliyoruz. Bu nedenle [trajik son gerçekleşince] kendimize hakim olamayarak bir gözyaşı seline kapılıyoruz," ifadelerinde bulunmuştur. Titanikin erkekleri ağlatma özelliğinin Woody Harrelson tarafından canlandırılan Tallahassee karakterinin oğlunun ölümünü hatırlayarak "Titanikten beri öyle ağlamamıştım" dediği Zombieland filminde parodisi yapılmıştır. DVDActive.com'dan Benjamin Willcock 14 yaşındaki bir erkek olarak Yıldız Gemisi Askerlerini izlemek istediğini; ama amcalarından biri ve arkadaşları tarafından Titanike gitmek üzere ikna edildiğini söylemiştir. Konuyla ilgili olarak "Tarihin en büyük, en başarılı filmi olacak bir filmi izlediğimden pek haberim yoktu. Ayrıca 'bir epik aşk hikâyesi'nden çok daha fazla şey olacağı hakkında da en ufak bir fikrim yoktu," demiştir. 2010 yılında BBC erkeklerin Titanikte ve genel olarak filmlerde ağlamasının ayıplanması konusunu inceledi. Sitede çalışan Finlo Rohrer "orta yaşlı erkeklerin filmler sırasında ağlanmaması bekleniyor" diyerek Titanikin sonunun bu tür gözyaşlarının dökülmesine yol açtığını ve "erkekler film sırasında ağlamaklı olsalar bile bunu gizlemeye çalıştıklarını" belirtti. Pensilvanya Eyalet Üniversitesi'nden Profesör Mary Beth Oliver konuyla ilgili şunları söyledi: "Çoğu erkek üzerinde üzüntü veya korku gibi 'kadınsı' duyguları yansıtmamaları için büyük bir baskı var. Çok genç yaşlardan itibaren erkekleri ağlamalarının uygunsuz olduğu öğretiliyor ve kendilerine verilen bu derslere uygun hareket etmediklerinde sıkça alayla karşılaşıyorlar. Gerçekten de Titanik sırasında ağlamak ile alay eden erkeklerin bazıları Er Ryan'ı Kurtarmak veya Müfrezede nutuklarının tutulmasını kolayca kabul edecektir." Erkekler için genel olarak bir "kardeşin" kurban edilmesi daha uygun bir duygulanma kaynağıdır. Titanikte geçen bir söz olan "Ben dünyanın kralıyım!" film endüstrisinin en popüler sözlerinden biri haline geldi. Filmlere günlük hayatta neden gönderme yapıldığını araştıran Kansas Devlet Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan Richard Harris'e göre gündelik konuşmada filmlerden alıntı yapmak şaka yapmaya benziyor ve diğer insanlarla beraberlik kurmanın bir yolu olarak kullanılıyor. "İnsanlar bunu kendilerini iyi hissetirmek için, diğer insanları ve de kendilerini güldürmek için yapıyor." Cameron filmin başarısında izleyicilerinden paylaşımından önemli bir faktör olduğunu ifade etmiştir. Konuyla ilgili olarak "Sinemada çok güçlü bir film gören insanlar gidip bunu paylaşmak istiyor. Arkadaşlarını alıp getirmek ve onların da zevk almasını sağlamak istiyorlar. Onlara bunun yapmaya değer bir şey olduğunu söyleyen ilk kişi olmak istiyorlar. Titanik böyle başarılı oldu," demiştir. Medya Farkındalık Ağı bulgularını "Çok başarılı bir film için tekrar izleme oranı yaklâşık %5'tir. Titanik için bu oran %20'ydi," şeklinde açıklamıştır. Gişedeki başarı "günde dört kez gösterilen normal filmlerin aksine filmin günde sadece üç kere gösterilebileceği anlamına gelen 3 saat 14 dakikalık uzunluğu" da hesaba katıldığında "daha da etkileyiciydi". Filmin uzunluğu nedeniyle "çok sayıda sinema gece yarısı gösterimleri başlattı ve neredeyse gece 3:30'a kadar salonlar doluluğunu korudu." Titanik gişede hasılat rekorunu on iki yıl boyunca korudu. Bu rekoru kırma şansı gerçekten olan ilk film olarak gösterilen ve yine bir Cameron filmi olan Avatar 2010 yılında bunu başardı. Filmin Titaniki geçme şansının varlığı çeşitli nedenlerle açıklanmıştır. "Titanikin başarısının üçte ikisi denizaşırı ülkelerden geldi ve Avatar da benzer bir yol izledi... Avatar dünya çapında 106 ülkede sinemaya girdi ve hepsinde birinci sıraya yerleşti." Bunun yanı sıra "Titanikin 1997 ve 1998'de nispeten az gelir elde ettiği" Rusya gibi pazarlar "günümüzde [2010'da] geçmişte hiç olmadığı kadar sinemanın ve izleyicinin olduğu çok sıcak pazarlar haline gelmiş bulunuyor." Box Office Mojo'nun başkanı Brandon Gray Avatarın Titaniki elde ettiği gelir açısından geçme ihtimali olsa bile izleme sayısı açısından geçme ihtimalinin bulunmadığını söyledi. "1990'ların sonlarında bilet fiyatları 3 dolar daha azdı." 2009 yılının aralık ayında Cameron "Titaniki koltuğundan indirmeyi denemenin gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. Geçtiğimiz yıllarda bazı oldukça iyi filmler çıktı. Titanik sadece duygulandırmayı başardı," dedi. Ancak Avatarın performansının daha tahmin edilebilir bir hale geldiği Ocak 2010'da yapılan bir röportajda farklı bir görüş belirtti ve "Olacak. Bu bir zaman meselesi," dedi. Yorumlar Titanik film eleştirmenlerinden çoğunluğu olumlu yönde olan yorumlar aldı. Rotten Tomatoes sitesinde 163 incelemenin %88'inde filme "taze" onay verildi ve film ortalama olarak 10'da 7.8 puan aldı. Sitenin genel fikir birliği filmin "şaşaalı görseller ile modası geçmiş bir melodramı karıştıran Cameron için büyük ölçüde vasıfsız bir zafer" olduğu yönündeydi. Filmlere eleştirileri baz alarak 0-100 aralığında bir puan veren Metacritic'teyse filme 34 incelemeye dayanılarak 74 puan verildi, bu genel olarak tatmin edici bir film olarak sınıflandırıldığı anlamına gelmektedir. Filmin genel tasarımıyla ilgili olarak Roger Ebert "Kusursuz bir biçimde işlenmiş, zeki bir biçimde düzenlenmiş, güçlü bir biçimde canlandırılmış ve büyüleyici... Böyle filmler yapmak hiç de zor değil; ama iyi yapmak neredeyse imkansız," dedi. "Teknik zorluklar" hakkında "o kadar yıldırıcı ki yapımcıların dram ile tarih arasındaki doğru oranı sağlayacak zamanı nasıl bulduğunu merak ettiğini" ve "hem hikâyeyi hem de üzücü destanı inandırıcı bulduğunu" söyledi. Titaniki 1997'nin en iyi dokuzuncu filmi olarak gösterdi. Sissel & Ebert programında film "iki takdir" aldı. Ebert filmi "iyi işlenmiş, bekleyişe kesinlikle değen görkemli bir Hollywood destanı" olarak tarif etti, Gene Siskel ise Leonardo DiCaprio'yu "büyüleyici" buldu. James Berardinelli konu hakkında "Detay açısından çok titiz, buna rağmen odak ve amaç açısından çok geniş olan Titanik naidr bir epik film türünün üyesi. Titaniki sadece izlemiyorsunuz, onu tecrübe ediyorsunuz," ifadesinde bulunmuş ve Titanikin kendisine göre 1997'nin ikinci en iyi filmi olduğunu belirtti. BBC'den Almar Haflidason film hakkında "büyük geminin batışı bir sır değil; ama yine de çok sayıda kişi için boyutlar ve trajedi açısından beklentileri aştı" ve "filmin popo uyuşturan üç saatlik bir uzunluğunun olduğunu göz önünde bulundurunca Cameron'ın başarısının ne kadar etkileyici olduğunu anlıyorsunuz," ifadelerinde bulundu. Boxoffice Magazineden Joseph McBride "Titaniki gelmiş geçmiş en iyi felaket filmi olarak nitelemek onu küçümsemektir. James Cameron'ın 'batmayan' geminin 1912 yılındaki batışını canlandırması Hollywood'dan çıkmış ve çıkacak en muhteşem popüler eğlence kaynaklarından biridir," dedi. Filmin romantik ve duygu yüklü yönlerinden eşit derecede övgüyle bahsedildi. Urban Cinefiledan Andrew L. Urban film hakkında "Titanikten çıktığınızda filmin bütçesi veya süresi hakkında değil; geminin motorları kadar büyük, pervaneleri kalbinizi delermişçesine büyük ve itici bir gücü olan aşk hikâyesi kadar uzun süren duygusal gücü hakkında konuşuyor olacaksınız," dedi. Entertainment Weeklyden Owen Gleiberman film hakkında "zevkli ve korkunç bir romantik kader gösterisi. Senarist-yönetmen James Cameron 20. yüzyılın başındaki felaketlerin dönüm noktası olan felaketi özlem ve korkuyla dolu öylesi bir insani boyutta canlandırmış ki popüler film yapımcılığının en derin seviyelerine iniyor," yorumunda bulundu. The New York Timesdan Janet Maslin Cameron'ın "muhteşem" Titanikinin onyıllardır Rüzgâr Gibi Geçtiyle karşılaştırılabilecek ilk film olduğunu savundu. Öte yandan Time dergisinden Richard Corliss yaptığı incelemede genel olarak olumsuz yönde yorumlarda bulundu ve filmde ilgi çekici duygusal unsurların bulunmadığını belirtti. Bazı yorumcular görsellerin muhteşem olmasına karşın hikâye ve diyalogların zayıf olduğu görüşünü dillendirdi. Kenneth Turan'in The Los Angeles Timesdaki yorumu özellikle sertti. Filmin duygusal unsurlarını kötüleyen yorumunda Turan "Asıl gözyaşı döktüren şey Cameron'ın böyle bir film yazabileceği konusunda ısrar etmesi. Hayır, bunu yapamaz, yaklaşamaz bile," ifadelerinde bulundu. Turan bunun dışında filmin Oscar kazanmasının tek sebebinin gişede kazandığı para miktarı olduğunu iddia etti. The San Francisco Examinerdan Barbara Shulgasser filme dört üzerinden bir yıldız verdi ve bir arkadaşının "Bu inanılmaz derecede kötü yazılmış senaryoda ikilinin [ana karakterler] birbirlerine isimleriyle hitap etmelerinin sayısı bile senaryoda oyuncuların söyleyeceği daha ilginç şeylerin eksikliğinin boyutunun göstergesi," dediğini belirtti. Yapımcı Robert Altman da filmi "hayatımda gördüğüm en korkunç eser" olarak niteledi. 2012 yılında Titanicin yolcularının hayatlarına ilişkin bir araştırmasında Richard Davenport-Hines "Cameron'ın filmi zengin Amerikalıları ve eğitimli insanların konuştuğu İngilizceyi şeytanlaştırdı ve yaşadıkları duygusal kısıtlamaları, iyi giysilerini, özenli davranışlarını ve gramer alanındaki hassasiyetlerini lanetledi; ama fakir İrlandalılar ve eğitimsizlerden romantik kahramanlar yarattı," yorumunu yaptı. Titanik başarısının yanı sıra ters tepkilerle de karşılaştı. 2003 yılında film "en iyi film sonları" alanında yapılan bir ankette birinci sırada yer alırken yine aynı yıl yapılan bir diğer ankette gelmiş geçmiş en kötü film seçildi. Britanya'da yayınlanan film dergisi Empire okuyucularının kendilerinin filmi aşırı tanıtımının ve birden fazla gösterime katılanlar gibi hayranlarının faaliyetlerinin dışında tutma yönünde olan isteklerinden dolayı filme verdiği beş üzerinden beş puanlık notu dörde indirdi ve yorumlarının üslubunu daha olumsuz olacak bir şekilde değiştirdi. Bunun yanı sıra filmin olumlu ve olumsuz parodileri internette yayınlandı ve sıkça filme ilişkin değişik görüşleri savunanlardan hararetli yorumlara neden oldu. DVDActive.com'dan Benjamin Willcock filme olan sert olumsuz tepkileri veya ateşli bir biçimde savunulan kişisel nefreti anlamadığını belirtti. Konuyla ilgili olarak şu ifadelerde bulundu: "Beni gerçekten üzen filmi sevenlere ağır laflar atanlar. Titaniki sevmeyenlerle herhangi bir alıp veremediğim yok; ama sevdiğiniz için sizi küçümseyen ve zavallı gibi gören azınlık (böyleleri var, bana güvenin) anlayışımın ve sempatimin çok ötesinde." Cameron olumsuz tepkilere, özellikle de Kenneth Turan'ın yorumlarına yanıt verdi. Konuyla ilgili olarak "Titanik insanları cafcaflı reklamlarla çekip daha sonra onlara hayal kırıklığı ve kazıklanma hissi yaşattıran bir film değil. Hayatlarından 3 saat ve 14 dakikalık bir bölüm koparan bir tecrübeyi yeniden yaşamak üzere tekrar ve tekrar izliyorlar, ve bu duyguları paylaşmak için diğerlerini de yanlarında götürüyorlar," dedi. Cameron ayrıca her yaştan, her kökenden izleyicinin filmi izleyerek "temel insanlıklarını ön plana çıkarıdıkları"nı vurguladı ve filmin böylece arketiplerle başa çıkarak başarılı olduğunu belirtti. Senaryoyu içten ve anlaşılır olarak niteledi ve kasıtlı olarak "zamanla ilgisi olmayan ve temel duygusal yapı taşlarımızı yansıttığı için bilindik olan evrensel insani tecrübeleri ve duyguları dahil ettiğini" belirtti. Bunu duygu sömürüsü olarak görmeyen Cameron, "Turan arketipi klişeyle karıştırıyor. En iyi senaryoların insan tecrübesinin uçlarında dolaşanlar veya esprili ve iyiliğe inanmayan diyaloglarını beğenmemiz için göz alıcı biçimde sunanlar olduğu yönündeki görüşüne katılmıyorum," dedi. Empire daha sonra filme ilk başta verdiği beş puanlık notu geri getirdi ve şu yorumda bulundu: "James Cameron'ın Titanikinin yerden yere vurulmasının dünyanın en sevdiği film olduğunun iyice belirginleştiği dönemde moda olması rastlantı değil. [Titanik] gelmiş geçmiş [en sevilen film]. Gerçek bu." Ödüller ve adaylıklar Titanik ödül toplayışına Altın Küre Ödülleri'nde başladı; film En İyi Sinema Filmi - Drama, En İyi Yönetmen, En İyi Müzik ve En İyi Şarkı dallarında olmak üzere toplamda dört ödül aldı. Kate Winslet ve Gloria Stuart da aday gösterilseler de ödül kazanamadılar. Film ACE "Eddie Ödülü, ASC Ödülü, Art Directors Guild Ödülü, Cinema Audio Society Ödülleri, Screen Actors Guild Ödülleri'in Gloria Stuart'a verdiği En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü, Directors Guild of America Ödülü, Producers Guild of America Ödülü ve Broadcast Film Critics Association'ın James Cameron'a verdiği En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazandı. Bunların yanı sıra En İyi Film ve En İyi Yönetmen de dahil olmak üzere on BAFTA ödülüne aday gösterildi; ama hiçbirini kazanamadı. Film Joseph L. Mankiewicz'in 1950 yılındaki Perde Açılıyor filminin rekorunu egale ederek on dört Akademi Ödülü'ne aday gösterildi ve En İyi Film ile En İyi Yönetmen de dahil olmak üzere on birini kazandı. Filmin bunların yanı sıra En İyi Sinematografi, En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses Miksajı (Gary Rydstrom, Tom Johnson, Gary Summers, Mark Ulano), En İyi Ses Kurgusu, En İyi Film Müziği, En İyi Film Kurgusu, En İyi Özgün Şarkı ve En İyi Sanat Yönetmeni dallarında da Akademi Ödülü kazandı. Kate Winslet, Gloria Stuart ve makyaj da aday gösterildi; ama kazanamadı. James Cameron'ın senaryosu ve Leonardo DiCaprio aday gösterilmedi. Titanik 1959 yılındaki Ben-Hurdan sonra on bir Akademi Ödülü kazanan ikinci filmdi. 2003 yılında Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü de on bir adaylığın on birini de kazanarak bu rakama ulaştı. En İyi Özgün Şarkı dalında Akademi Ödülü kazanan Titanikin "My Heart Will Go On" şarkısı, Yılın Kaydı, Yılın Şarkısı ve Film veya Televizyon için Yazılan En İyi Şarkı dallarında Grammy Ödülü de aldı. Filmin müziği dünya çapında başarılı oldu ve gelmiş geçmiş en fazla satan orkestra soundtrack'ı haline gedi. Soundtrack ABD'de on altı hafta boyunca bir numarada kaldı ve sadece ABD'de on bir milyon kopya satıldığı için elmas sertifika verildi. Soundtrack albümü 1998 yılında ABD'de en fazla satılan albüm oldu. Film bunların yanı sıra MTV Film Ödülleri'nde Leonardo DiCaprio'ya verilen En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Film ödüllerini, People's Choice Ödülleri'nde En İyi Film ödülünü ve 1998 Kids' Choice Ödülleri'nde En Sevilen Film ödülünü kazandı. ABD dışında da çeşitli ödüller kazanan film, Japon Akademi Ödülü'nün En İyi Yabancı Film Ödülü'ne layık görüldü. Titanik toplamda doksana yakın ödül kazandı ve bunlara ek olarak kırk yedi kez de başarısız biçimde aday gösterildi. Bunlara ek olarak filmin yapımına ilişkin kitap haftalarca The New York Timesin çok satanlar listesinin birinci sırasında kaldı ve "bu başarıya ulaşan ve başka bir eserle böylesine bağlantılı ilk kitap" oldu. Yayınlanışından beridir Titanik Amerikan Film Enstitüsü'nün AFI 100 Yıl serisinde yer almıştır. Günümüze kadar aşağıdaki listelerde kendisine yer bulmuştur: Ev sineması Titanik 1 Eylül 1998 tarihinde dünya çapında VHS ve laserdisc'te geniş ekran ile pan and scan formatlarında yayınlandı. VHS sürümü ayrıca üzerinde bir film şeridi ve altı tane baskı resim bulunan kutulu bir hediye seti halinde de piyasaya sürüldü. DVD sürümü de 31 Ağustos 1999 tarihinde satışa sunuldu. Bu sürüm geniş ekran formatındaydı (anamorfik değildi), tek diskten oluşmaktaydı ve fragman dışında herhangi bir özel eklenti içermemekteydi. Cameron DVD'nin yayınlandığı dönemde daha fazla eklentiye sahip olan özel bir versiyonu daha sonra piyasaya sürme niyetinde olduğunu belirtti. 1999 yılının ve 2000'in ilk aylarının en fazla satan DVD'si olan bu DVD, aynı zamanda bir milyondan fazla satan ilk DVD oldu. Bu dönemde ABD'deki evlerin yüzde beşinden azında DVD oynatıcı mevcuttu. Paramount'un yurt içi ev eğlence bölümü müdürü Meagan Burrows, "orijinal Titanik DVD'sini yayınladığımızda pazar çok daha küçüktü ve bonus özellikler günümüzdeki gibi standart değildi," demiş ve bunun DVD'nin başarısını daha da etkileyici kıldığını belirtmiştir. Titanik DVD'sinin üç diskli Özel Koleksiyoncu Edisyonu 25 Ekim 2005'te ABD ve Kanada'da satışa sunuldu. Bu edisyonda filmin üzerine bir takım düzenlemeler yapılmış bir sürümü ve çeşitli özellikler bulunmaktaydı. Uluslararası iki ve dört diskli bir set de 7 Kasım 2005 tarihinde piyasaya sürüldü. İki diskli olan Özel Edisyon adı altında satıldı, üç diskin ilk ikisini içermekte ve sadece PAL ile çalışmaktaydı. Dört diskli olanıysa "Deluxe" Koleksiyoncu Edisyonu olarak adlandırılmıştı. Bunların yanı sıra Birleşik Krallık'ta filmin sadece on bin kopyası üretilen ve "Deluxe" Sınırlı Edisyon olarak adlandırılan bir DVD edisyonu da satışa sürüldü. Beşinci disk Cameron'ın Walt Disney Pictures tarafından dağıtılan Ghosts of the Abyss belgeselini de içermektedir. Ghosts of the Abyssin tek başına satışında iki disk verilmesine karşın bu edisyona sadece birinci disk dahil edildi. Televizyon yayını olarak ise film arada bir TNT gibi Amerikan kanallarında yayınlanmaktadır. Jack'in Rose'un nü resmini çizdiği sahnenin kanallarda yayınlanmasını mümkün kılmak için bazı bölümlerin kesilmesinin yanı sıra Winslet'in giydiği saydam giysi dijital ortamda siyaha boyandı. Turner Classic Movies de özellikle 82. Akademi Ödülleri'nden önceki günlerde filmi yayınladı. Üç boyutlu versiyonu sağ|upright=0.90|küçükresim|Filmin üç boyutlu versiyonunun afişi 2012 yılında filmin özgün çözünürlüğü 4K çözünürlüğü olacak biçimde yeniden düzenlenerek ve stereoskopik üç boyutlu formata dönüştürülerek üretilen üç boyutlu bir versiyonu yayınlandı. Üç boyutlu formata dönüştürülme süreci çözünürlük düzenleme de dahil olmak üzere 60 hafta ve 18 milyon dolara mal oldu. Filmin üç boyutluya dönüştürülüşü Stereo D ve film müziğini yeniden düzenleyen Sony ile Slam Content'e ait Panther Records tarafından gerçekleştirildi. Dijital iki boyutlu ve iki boyutlu IMAX versiyonlar da bu süreçte ortaya çıkan 4K sürüm baz alınarak üretildi. Bu yeniden düzenleme sırasında tamamen değiştirilen tek sahne Rose'un 15 Nisan 1912 sabahı denizden gökyüzüne baktığı sahneydi. Sahne Kuzey Atlantik Okyanusu'ndaki konumda Nisan 1912'de gece gökyüzünün görünüşüne göre değiştirilerek Samanyolu'nun da dahil olduğu doğru bir görüntü elde edildi. Değişiklik filmi gerçekle bağdaşmayan yıldız konumlarını sergilediği için eleştiren, daha sonraysa Cameron'la yıldızların doğru konumlarını göndermek üzere anlaşan astrofizikçi Neil deGrasse Tyson sayesinde gerçekleştirildi. Yeni sahne Tyson'ın gönderdiği görüntü temel alınarak oluşturuldu. Titanikin üç boyutlu versiyonunun prömiyeri 27 Mart 2012 tarihinde, Londra'daki Royal Albert Hall'da James Cameron ve Kate Winslet'in katılımıyla gerçekleştirildi. Gösterime girişiyse Titanicin yola çıkışının yüzüncü yıl dönümünden altı gün önce olan 4 Nisan 2012 tarihinde gerçekleşti. Rolling Stonedan filmin üç boyutlu versiyonuna "son derece göz kamaştırıcı" bulduğunu söylerek 4 üzerinden 3.5 puan verdi. Konuyla ilgili olarak "Üç boyutlu olması Titaniki yoğunlaştırıyor. Oradasınız. Daha önce hiç olmamış bir şekilde size çok yakın bir epiğin ortasındasınız," dedi. Entertainment Weeklyde yazan Owen Gleiberman filme A notu verdi. "Bu kez üç boyutlu bir filmdeki görseller kararmış veya dikkat dağıtıcı değil. Duygusal bakımdan taze ve canlı duruyorlar," ifadesini kullandı. 1997'de de filme eleştirel açıdan yaklaşan Time yazarı Richard Corliss 2012'de de benzer yorumlarda bulundu. "Genel olarak tepkim aynı oldu, sadece arada bir dehşete düştüm, film genelde sulandırılmış." Filmin üç boyutlu olmasına ilişkin ise "üç boyutluya yapılan dikkatli dönüştürülme işlemi bazı anlara hacim ve etki ekliyor ... [ama] sahnelerin ön planlarıyla arka planlarını ayrılırken görüş alanı organik değil, ayrık tabakalara ayrılmış," yorumunu yaptı. The Washington Post yazarı Ann Hornaday "kendi kendine filmin insanlık ve manzara değerlerine üç boyutluya çevrilmesiyle herhangi bir şey katılıp katılmadığını sordu. Cevap şu: Hayır." Buna ek olarak "Üç boyutluya çevrilmesi yakınlığın olması gereken yerde araya mesafe koyuyor, çerçeveleme ve kompozisyonda ara sıra gözlemlenebilen tuhaflıkları da unutmamak gerek," dedi. Film Kuzey Amerika'da yeniden gösterime girişinin ilk gününde geceyarısı özel gösterimleri de dahil olmak üzere 4.7 milyon dolar elde etti. Hafta sonu boyunca 17.3 milyon dolar elde eden film hafta sonunu üçüncü sırada tamamladı. Kuzey Amerika dışındaysa 35.2 milyon $ kazanarak ikinci sırada yer aldı ve ertesi hafta sonu 98.9 milyon $ ile birinci sıraya yerleşerek performansında yükseliş gösterdi. Çin filmin en başarılı olduğu pazar oldu. Filmin gösterime girdiği gün 11.6 milyon $ elde ettiği ülkede ilk haftasında rekor bir miktar olan 67 milyon $ kazandı ve böylece orijinal gösteriminin tamamından daha büyük bir kazanç elde etti. Filmin yeniden gösterimi Kuzey Amerika'da 57.7 milyon $, diğer ülkelerden (100 milyonundan fazla Çin'den gelen) 284.3 milyon $, yani toplamda 342 milyon $ elde etmiştir. Titanic, filmin 20. yıldönümü sebebiyle 1 Aralık 2017'den itibaren bir hafta boyunca Dolby Vision'da (hem 2D hem de 3D) sinemalarda yeniden gösterime girdi, filmin bir kez daha Sevgililer Günü haftasında ve 25.yıldönümü sebebiyle, 10 Şubat 2023 tarihinde yeniden gösterime gireceği açıklandı, ve film 10 Şubat 2023 tarihinde tüm Dünya'da vizyona girdi. Kaynakça Dış bağlantılar Sinemalar.com'da Titanik Kategori:1990'larda romantik dram filmleri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri biyografik filmleri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri romantik dram filmleri Kategori:En İyi Film Akademi Ödülü sahipleri Kategori:James Cameron'ın yönettiği filmler Kategori:James Cameron'ın senaryosunu yazdığı filmler Kategori:James Cameron'ın yapımcısı olduğu filmler Kategori:James Horner'ın müziğini yaptığı filmler Kategori:Denizcilikle ilgili filmler Kategori:Konusu Atlas Okyanusu'nda geçen filmler Kategori:En İyi Drama Filmi Altın Küre Ödülü sahipleri Kategori:Konusu Newfoundland ve Labrador'da geçen filmler Kategori:Paramount Pictures filmleri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri epik filmleri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri felaket filmleri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri 3D filmleri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Film Arşivi filmleri Kategori:Amerika Birleşik Devletleri romantik tarihî filmleri Kategori:Gerçek olaylara dayanan dramatik filmler Kategori:Gerçek olaylara dayanan epik filmler Kategori:Gerçek olaylara dayanan romantik filmler Kategori:Tarihî epik filmler Kategori:Konusu gemide geçen filmler Kategori:En İyi Film Empire Ödülü sahipleri Kategori:1990'larda İngilizce filmler Kategori:1997 çıkışlı dramatik filmler Kategori:1912'de geçen filmler Kategori:1996'da geçen filmler Kategori:Sınıflar arası aşk hakkında filmler
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri