Baruch Spinoza tarafından kaleme alınmış bir kitap. Spinoza'nın yaşamı boyunca tamamlayamadığı bir eser. Okuduktan sonra kendime çıkardığım tek cümlelik özet: İnsan, yaşadığı gibi düşünmeye başlıyor bir yerden sonra. Oysa, ana akımdan nedense aklımda bunun tam tersi kalmış (düşündüğümüz gibi yaşarız. Bunun çok yanlış olduğunun farkına vardım. En azından kendi açımdan). Lise veya üniversite yıllarında olan arkadaşlarımın kesinlikle okumasını tavsiye ederim. Böylelikle bu kişilerin, hayatta ne istediklerine dair daha iyi fikirleri olacak diye düşünüyorum. Aklin ıslah edilmesi yolunda gayret ederken ayrıca hayatta kalmak gerekiyor yani bir gelir. Bunun için de 3 ana kural koyulmuş: 1- Halkın anlayacağı dilden konuşmak ve akılcılığa ters düşmeyecek her şeyi yapmak 2- Sağlığımızı tehlikeye atmadığı süreçte hazlardan/zevklerden almak 3- Hayatımızı, sağlığımızı sürdürecek ama amacımıza (aklin ıslahı) ters düşmeyecek toplumsal adetlere ayak uydurmaya yetecek kadar para veya başka kazançlar için çaba sarf etmek
Kendime aldığım özetler şöyle:
- Bizim açımızdan mutlak iyi olarak görülen şeyler üç başlık altında toplanıyor: servet, itibar ve ihtiras. Bunları mutlak iyi görmemizin nedenleri de çoğu insanın bu 3 parametre peşinde koşmasından dolayıdır.
- Bu 3 parametrede (servet-ihtiras-itibar) ortak olan bir diğer özellik pismanlık olmaması. Bunlar arttıkça sevincimizi de artırıyor.
- Lütfen büyük bir sakıncası daha var, o da hayatımızı insanın algısına göre yaşamak zorunda oluşumuz; yani insanın hep kaçtığı şeylerden kaçarak, hep istediği şeyleri isteyerek.
- Bu 3 parametre için insanların yaptıkları tüm kötülüklerin tek bir nedeni var (bu şeylerin gelip geçici olduğunu unutmamak gerek tabi): Mutluluğumuzun ya da mutsuzluğumuzun kaynağının tamamen sevgiyle bağlandığımız nesnenin niteliğine tabi oluşu. Çünkü sevmediğiniz şey için kavga etmezsiniz.
- Zihin doğayı anladıkça, kendisini daha iyi anlayacaktır. O yüzden doğayı anlamaya gayret edilmelidir.
- Zihnin bilgi düzeyi arttıkça, hem kendi kudretini hem de doğanın düzenini daha iyi anlar: Kendi kudretini daha iyi anladıkça, kendi kendini daha kolay yönlendirebilir ve kendine kurallar koyabilir. Doğanın düzenini daha iyi anladıkça da, lüzumsuz uğraşlardan o kadar kolay sıyırabilir.
- Zihnin anlama kapasitesi azaldıkça, algı kapasitesi artar, dolayısıyla hayal etme kapasitesi de o oranda çoğalır. Buna karşılık, anlama kapasitesi arttıkça, hayal etme kapasitesi de o oranda azalır.
- İnsanlar doğa hakkında ne kadar az bilgiye sahipse, o kadar kolay onca şey uydururlar.
- Hayali ve yanlış fikir arasındaki tek fark, yanlış fikir sahibinin söylediğine inanmasıdır.
- Hiçbir şeyin sebep olmadığı, kendiliğinden ve kendi kendine bilinen bir ilkenin özüne tekabül eden bir düşünceye de doğru düşünce denir. Bu yüzden doğru düşüncenin özü, başka düşüncelerden bağımsız olarak, tam da düşüncenin kendisine içkin olmalıdır.
Kendime aldığım özetler şöyle:
- Bizim açımızdan mutlak iyi olarak görülen şeyler üç başlık altında toplanıyor: servet, itibar ve ihtiras. Bunları mutlak iyi görmemizin nedenleri de çoğu insanın bu 3 parametre peşinde koşmasından dolayıdır.
- Bu 3 parametrede (servet-ihtiras-itibar) ortak olan bir diğer özellik pismanlık olmaması. Bunlar arttıkça sevincimizi de artırıyor.
- Lütfen büyük bir sakıncası daha var, o da hayatımızı insanın algısına göre yaşamak zorunda oluşumuz; yani insanın hep kaçtığı şeylerden kaçarak, hep istediği şeyleri isteyerek.
- Bu 3 parametre için insanların yaptıkları tüm kötülüklerin tek bir nedeni var (bu şeylerin gelip geçici olduğunu unutmamak gerek tabi): Mutluluğumuzun ya da mutsuzluğumuzun kaynağının tamamen sevgiyle bağlandığımız nesnenin niteliğine tabi oluşu. Çünkü sevmediğiniz şey için kavga etmezsiniz.
- Zihin doğayı anladıkça, kendisini daha iyi anlayacaktır. O yüzden doğayı anlamaya gayret edilmelidir.
- Zihnin bilgi düzeyi arttıkça, hem kendi kudretini hem de doğanın düzenini daha iyi anlar: Kendi kudretini daha iyi anladıkça, kendi kendini daha kolay yönlendirebilir ve kendine kurallar koyabilir. Doğanın düzenini daha iyi anladıkça da, lüzumsuz uğraşlardan o kadar kolay sıyırabilir.
- Zihnin anlama kapasitesi azaldıkça, algı kapasitesi artar, dolayısıyla hayal etme kapasitesi de o oranda çoğalır. Buna karşılık, anlama kapasitesi arttıkça, hayal etme kapasitesi de o oranda azalır.
- İnsanlar doğa hakkında ne kadar az bilgiye sahipse, o kadar kolay onca şey uydururlar.
- Hayali ve yanlış fikir arasındaki tek fark, yanlış fikir sahibinin söylediğine inanmasıdır.
- Hiçbir şeyin sebep olmadığı, kendiliğinden ve kendi kendine bilinen bir ilkenin özüne tekabül eden bir düşünceye de doğru düşünce denir. Bu yüzden doğru düşüncenin özü, başka düşüncelerden bağımsız olarak, tam da düşüncenin kendisine içkin olmalıdır.