"Türk Ürünlerinin Yurt Dışı Pazarlarda Sömürücü Bir Şekilde Satışı"
Yurt dışında, özellikle Akdeniz ülkelerinin marketlerine girdiğinizde, raflarda görünümlü olan ürünlerin altında yatan sömürücü ve aldatıcı bir ticari olaya tanık olabilirsiniz. Bu, bazen açık, bazen de gizlenmiş bir şekilde gerçekleşen, legal ancak etik olmayan bir uygulamadır.
Örneğin, konserve yaprak sarması alıp, "Dolmades" diye satılan bir ürüne bakarsınız. Konservenin üzerinde Yunan markası, yunanca yazılar, logolar ve hatta Yunan tanrılarının resimleri vardır. "Yunan lezzeti" diye satın aldığınız bu ürünün tadına baktığınızda, Türkiye'de yediğiniz yaprak sarması ile hiçbir fark olmadığını fark edersiniz. Konservenizin üzerinde küçük bir yazı dikkatinizi çeker: "Türkiye'de üretilmiştir."
Bu durum sadece konserve yemeklerle sınırlı değildir. Market raflarda dolaşırken, İtalyan markası ve İtalyan teyzelerin resimleri olan zeytin ezmesi, İspanyol boğa güreşçisi logolu közlenmiş kırmızı biber, Fransız markası Kapari gibi ürünlere bakarsınız. Bu ürünlerin üzerinde küçük bir not: "Türkiye'den ithal edilmiş ham madde." Bazı ürünler ise "İthal ürün içerir" deyip ülke ismini vermez, alıcı da umursamaz.
Asıl mesele, bu ürünlerin Türkiye'de yetiştirilen, işlenen ve paketlenen ürünler olmasıdır. Akdeniz ülkeleri, bu ürünleri ucuza satın alır ve üzerine kendi ülke imajlarını, pozitif ve havalı bir şekilde yansıtan etiketleri basar. Daha sonra bu ürünleri başka ülkelere, orijinal fiyatının katları olan bir fiyata satarak büyük karlar elde ederler.
Türkiye ise bu durumda markalaşma ve ticaret konusunda beceriksiz, ülke imajı zayıf olduğu için ekonomik olarak zarara uğrar. Ürünü satın alan ve kendi ülkesinde satan diğer ülkeler ise kandırılmış hissedebilir, ancak ucuza satın aldıkları için çok da zararlı sayılmaz. Ancak ürünü ölü fiyata alıp, etiketi değiştirerek yüksek kar marjlarla satan ülkeler adeta para basmaktadır.
Bu durum, Türk ürünlerinin yurt dışında sömürücü bir şekilde satılması olarak adlandırılabilir. Bu uygulamalar, Türkiye'nin ekonomik olarak zayıflığını ve diğer ülkelerin ticari becerikliliğini ortaya koymaktadır.
Yurt dışında, özellikle Akdeniz ülkelerinin marketlerine girdiğinizde, raflarda görünümlü olan ürünlerin altında yatan sömürücü ve aldatıcı bir ticari olaya tanık olabilirsiniz. Bu, bazen açık, bazen de gizlenmiş bir şekilde gerçekleşen, legal ancak etik olmayan bir uygulamadır.
Örneğin, konserve yaprak sarması alıp, "Dolmades" diye satılan bir ürüne bakarsınız. Konservenin üzerinde Yunan markası, yunanca yazılar, logolar ve hatta Yunan tanrılarının resimleri vardır. "Yunan lezzeti" diye satın aldığınız bu ürünün tadına baktığınızda, Türkiye'de yediğiniz yaprak sarması ile hiçbir fark olmadığını fark edersiniz. Konservenizin üzerinde küçük bir yazı dikkatinizi çeker: "Türkiye'de üretilmiştir."
Bu durum sadece konserve yemeklerle sınırlı değildir. Market raflarda dolaşırken, İtalyan markası ve İtalyan teyzelerin resimleri olan zeytin ezmesi, İspanyol boğa güreşçisi logolu közlenmiş kırmızı biber, Fransız markası Kapari gibi ürünlere bakarsınız. Bu ürünlerin üzerinde küçük bir not: "Türkiye'den ithal edilmiş ham madde." Bazı ürünler ise "İthal ürün içerir" deyip ülke ismini vermez, alıcı da umursamaz.
Asıl mesele, bu ürünlerin Türkiye'de yetiştirilen, işlenen ve paketlenen ürünler olmasıdır. Akdeniz ülkeleri, bu ürünleri ucuza satın alır ve üzerine kendi ülke imajlarını, pozitif ve havalı bir şekilde yansıtan etiketleri basar. Daha sonra bu ürünleri başka ülkelere, orijinal fiyatının katları olan bir fiyata satarak büyük karlar elde ederler.
Türkiye ise bu durumda markalaşma ve ticaret konusunda beceriksiz, ülke imajı zayıf olduğu için ekonomik olarak zarara uğrar. Ürünü satın alan ve kendi ülkesinde satan diğer ülkeler ise kandırılmış hissedebilir, ancak ucuza satın aldıkları için çok da zararlı sayılmaz. Ancak ürünü ölü fiyata alıp, etiketi değiştirerek yüksek kar marjlarla satan ülkeler adeta para basmaktadır.
Bu durum, Türk ürünlerinin yurt dışında sömürücü bir şekilde satılması olarak adlandırılabilir. Bu uygulamalar, Türkiye'nin ekonomik olarak zayıflığını ve diğer ülkelerin ticari becerikliliğini ortaya koymaktadır.