Türk Silahlı Kuvvetlerindeki (TSK) yapısal ve ideolojik temizliğin son yıllarda oldukça tartışmalı bir hal aldığı görülüyor. Son yıllarda, özellikle de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, TSK içindeki Atatürkçü komutanların tasfiye edilmesi ve yerlerine Fetöcü olarak adlandırılan grubun üyelerinin getirilmesi, ordunun yapısında derin yaralar açtı.
Bu durum, ordunun operasyonel kapasitesini ve moralini olumsuz yönde etkiledi. Tasfiye edilen deneyimli komutanların yerini alan Fetöcü subayların, ordudaki istikrarsızlık ve kargaşa ortamından yararlanarak kendi ağlarını oluşturdukları ve ordunun yapısını kendi ideolojilerine göre şekillendirmeye çalıştıkları görülüyor.
Sonuç olarak, TSK içindeki bu istikrarsızlık ve ideolojik çatışma ortamı, ordunun operasyonel kapasitesini zayıflattı ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden dış tehditlere karşı etkili bir şekilde mücadele etmesini engelledi. Bu durumun, Kardak Krizi sırasında yaşananlar ile paralellik gösterdiği ve o dönemdeki deneyimli komutanların tecrübelerinin eksikliğinin hissedildiği görülüyor.
Bu durum, ordunun operasyonel kapasitesini ve moralini olumsuz yönde etkiledi. Tasfiye edilen deneyimli komutanların yerini alan Fetöcü subayların, ordudaki istikrarsızlık ve kargaşa ortamından yararlanarak kendi ağlarını oluşturdukları ve ordunun yapısını kendi ideolojilerine göre şekillendirmeye çalıştıkları görülüyor.
Sonuç olarak, TSK içindeki bu istikrarsızlık ve ideolojik çatışma ortamı, ordunun operasyonel kapasitesini zayıflattı ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden dış tehditlere karşı etkili bir şekilde mücadele etmesini engelledi. Bu durumun, Kardak Krizi sırasında yaşananlar ile paralellik gösterdiği ve o dönemdeki deneyimli komutanların tecrübelerinin eksikliğinin hissedildiği görülüyor.