Türkiye'den siktir olup gittim. Kimse bir mühendis kaybetmedi, kimse bir mühendis kazandı. Kendimi bu gezegende yaşayan bir canlı olarak görüyorum ve şimdilik doğduğum toprakların dışında bir yerde yaşamaya karar verdim. Toprağıma küsmüş falan değilim. zaten istesem de iliklerime kadar işlemiş kadıköy'ü, bütün duygularımı ve hayata karşı duruşumu şekillendiren türkçemi, bütün sinir bozucu hallerine rağmen içinde doğduğum düzenli kaosu bırakıp yoluma devam edemem. Şahsi bir şey tabii. Yurtdışında geçirdiğim günlerde beni en çok üzen şey "oğlum biz kendimize ne yapıyoruz" sorusuydu. Kurumsal bir şeyden bahsetmiyorum. Normal günlük hayattan bahsediyorum. Lan kimsenin acelesi yok. Sıra beklerken homurdanmıyorlar mesela. Sıraya girecek kadar medeni olmaktan da bahsetmiyorum. Adamın/kadının o marketten çıkmak için, o ışıktan geçmek için acelesi yok. İş hayatında da acelesi yok. Yetişmezse yetişmiyordur. Ağustos ayında fabrika kapanıyorsa kapanıyordur ve kimin kaç euroluk sipariş vereceğinin de bir önemi yoktur. Yetiştirmek için acele etmene gerek yok. Hatta edersen sıkıntı. İlk geldiğim günler duyduğum kahkahalara çok şaşırıyordum, sonra ne kadar korkunç bir şeyin içinden çıktığımı fark ettim. Oğlum insan kahkaha duyunca şaşırır mı? İstanbul'da o kadar unutmuşum ki gülen insan duymayı/görmeyi. Nasılsın diye sorduğum insanlar "iyiyim" diyor. "Uğraşıyoruz, çabalıyoruz, kötünün iyisi, iç güveysinden hallice, iyi demek adetten olmuş" gibi cevaplar almıyorum; insanlar iyi çünkü. İyi olmadıkları zaman da hemen tepki gösteriyorlar ve çizgilerini çekiyorlar. Hal böyle olunca stresleri de oldukça azalıyor. Zaten makul saatler içerisinde çalıştıkları, mesai yapmadıkları ve ulaşım için saatlerini harcamadıkları için kendilerine ve ailelerine vakit ayırabiliyorlar; az miktardaki streslerinin büyük kısmını da böylece bertaraf ediyorlar. Bence bu mevzu dışındaki her şey teferruat; hiçbir şey güllük gülistanlık değil. Zaten sorunların çoğu (ırkçılık, ayrımcılık, gelir adaletsizliği, güvenlik, sağlık vs.) coğrafyadan ziyade yaşadığımız çağ ile ilgili. Biraz eksik, biraz fazla. Dünya sikko bir yer. Ama biz Türkiye'de kendimize işkence ediyoruz. Nefes alacak alan bırakmıyoruz. Bırakılmasını sağlamak için de hiçbir şey yapmıyoruz. Normalleştirmişiz bunu. Onlar bu oyunu intermediate seviyede oynuyor, biz nightmare'de. Biz elimizde kürdan ejderhalara kafa tutuyoruz, adamlar raketle pinpon oynuyor. Hiçbir yer de memleketimden güzel değil ama güzellik karın doyurmuyor işte. Götü güzele doyuluyor da içi güzele bir ömür doyulmuyor ya şurada insan gibi yaşıyor olmak, acele etmemeyi öğrenmek, gevşeyebilmek beni çok mutlu ediyor. Uykumu alıyorum lan.