Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Türklerde içki

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
İslamiyet öncesi ve sonrasında Türklerde devam eden içecek kültürü çeşitli maddelerle sürdürülmüştür. Divan-ı Lügüt-it Türk'te "içkü" kelimesi alkollü veya alkolsüz tüm içilen sıvılarla ilgili kullanılır. İslamiyet öncesi kımız, suci gibi isimlerle anılan içeceklerin yanı sıra şarap, rakı, boza, ayran, kahve ve en son çay Anadolu ve Rumeli Türklerinin içecekleri arasında yer almaktadır. İslamiyet öncesi Türklerde içecek Kımız İslam öncesi Türklerde mayalanmış at sütünden yapılma Kımız adı verilen beyaz renkli ve ekşi ayran tadına benzer içecek kullanılmaktaydı. Kımız, Orta Asya steplerinde halen ailecek içilen içecekler arasında yer almaktadır.Alkol oranı düşük bir içki olan kımız, kalorisi yüksek olduğu için bir öğün yerine geçtiği gibi gün boyunca içildiğine de rastlanmaktaydı. En hafif kımızda % 1 alkol, en sert kımızda ise % 3 alkol bulunmaktadır. Eski Türkler’de kımızın yanı sıra çeşitli bitkilerden elde edilen içecekler de vardı. Örneğin darıdan şarap yapılıp bunun kımızla karıştırılmasıyla elde edilen ve Tarasun adı verilen bir içkileri vardı. Ayrıca üzümden de şarap yaparlardı. Buğday ve darıdan yapılan çeşitli içkilere Göktürkler begni diyorlar, Oğuzlar boza yapmayı da biliyorlardı. Hunlar’ın medus (bal şarabı olduğu sanılmaktadır) ve camum (arpadan yapılan bir içki) adı verilen içkilerinin olduğu bilinmektedir. Ayran MS 552-745 yılları arasında hüküm süren Göktürklerin ekşiyen yoğurdun ekşiliğini azaltmak için üzerine su eklemesiyle ortaya çıkmıştır. Türklerin Batı dünyasına tanıttığı millî içeceği yoğurttan imal edilen ayran Kaşgarlı Mahmud'da aynen "ayran" biçiminde geçmektedir. Ayran ortaya çıktığı günden bugüne Türklerin yemeklerle birlikte kullandığı içeceklerin başında gelmiştir. Ayran günümüzde dahi özellikle et yemeklerinin yanında halkın tercih edilebildiği içecekler arasındadır. İslamiyet sonrası Türklerde içecek İslamiyet sonrası dönemde İslam alimlerinin çoğunluğunun alkollü içeceklere yönelik olumsuz görüşlerine karşın Türklerde içki tüketimi son bulmamış ziyafet ve kutlamalarda içki kullanımı devam etmiştir. Osmanlı döneminde yer yer daha sıkı gözetilen içki yasağına karşın özellikle üst sınıflarda alkollü içki kullanımı sürmüş bu yasağa kimi dönemlerde boza hatta kahve de eklenmiştir. Osmanlı döneminde afyonun yanı sıra afyonla karışık bir içecek olan Berş gibi maddeler de kullanılmış olduğu tarihi metinlerde geçmektedir. Divan-ı Lugat-it Türk'te içki İslamiyet sonrası kaleme alınan ilk metinlerden olan Divan-ı Lugat-it Türk'te ziyafetler ve kutlamalarda içki kullanımına ilişkin satırlar yer almaktadır. Divan'da süçik, kımız, şarab vs. adlarla içecek maddelerin adı geçmektedir. Divan-ı Lugat'taki içki kullanımına ilişkin satırlardan biri şu şekildedir: "Mere 'Azra'il aman Tanrınun birligine yokdur güman Men seni böyle bilmez idüm Oğrılayın can alduğın tuymaz idüm Dökmesi büyük bizüm tağlarumuz olur Ol tağlarumuzda bağlarumuz olur Ol bağlarun kara salkumlu üzümi olur Ol üzümi sıkarlar al şarabı olur Ol şarabdan içen esrük olur Şarabu-y-idüm tuymadum Ne söyledüm bilmedüm Biglige usanmadum yigitlige toymadum Canum alma 'Azra'il meded " Divan-ı Lugüt-it Türk'te alkollü içeceğe süçik, içki içilen yere kepit, şarapla sarhoş olmaya ise süçik onu esürtti denilmekteydi. Timur'un torunu Uluğ Beyin büyük din adamlarının katıldığı resmi ziyfaetlerinde bile Cengiz yasasına riayet ettiği ve Ubeydullah Ahrar'ın rivayetine göre Çinihane (güzel sanatlar müzesi) yapıldıktan sonra din adamları ve bilginlerin de davetlilerin arasında bulunduğu büyük bir ziyafet tertip etmiş ve Cengiz yasasına göre şarap fıçıları da hazır bulundurulmuştur. Selçuklularda içki Selçuklu hükümdarları da Moğol hanları gibi bir kimseyi şereflendirmek için ona içki sunuyorlardı. Sultan II.Gıyâseddin Keyhüsrev'in eğlence ve içki meclisleri meşhur olmuştur. Alâeddîn Keykubâd'ın tahta çıkışında günlerce süren sazlı, sözlü, içkili, yemekli şenlikler düzenlenmiştir. Reşîdü'd-din Fazlullah'ın Selçuklu dönemini anlattığı Cami'ü't-Tevârih adlı eserinde Selçuklu sultanı Alp Arslan,ın Rum meliki ile yaptığı savaştan galip çıkıp meliki sofrasında ağırladığını aktarır ve işret meclisini şu şekilde tasvir eder: "Ondan sonra sofra kuruldu meclis-i işret ve bezm-i nusret hazırlandı/donatıldı. Altın külahlı gümüş bacaklı sâkîler, ferahlatıcı kaderleri dolaştırdılar. (Onlar) tasları bırakınca mutribân, güzel şarkılarını (elhân), çeng'in hoş namelerini ve müziği (sâz) başlattılar. Bülbül gibi şakıdılar. Irak ve Isfahân nağmelerini, perde-i nevâ'da âvâz-ı berbet'le çaldılar. Şarâb-ı erguvânî (içip) erganûn dinlediler. Neşe veren şarabın dimağları ısıttığı sırada, korku uyandıran haya örtüsü, çehre-i mükâlemetten düştü." Re'şîdü'd-din Fazlullah'ın Selçuklu Sultanı Melikşâh ile ilgili şu satırlar onun da içkiyi sevip kullandığını göstermektedir: "Sultan Melikşâh, kudret ve şevket sahibi, güçlü, yayı kuvvetli, iyi huylu, merhametli ve cömert bir padişah idi. Fakat şaka/mizah ve alçak/dûn (karakterli kimseleri) severdi. Şaraba, ava ve kadınlarla düşüp kalkmaya düşkün olub müdebbir-i mülk'ü Hâsbeg-i Pelengerî idi." Sultan Melikşâh'ın yakın adamlarından İbn Belengerî, emirleri toplayıp Melikşâh için şunları söylemiş olduğu nakledilir:" Bu Sultan felah bulmaz, padişahlığa salih değildir, gafil ve gururludur, iş bilmez hamr ile meşgul olup devlet işine bakmaya vakti yoktur." 14. yüzyılın meşhur Arap seyyahlarından İbn Batuta (1304-1368) meşhur seyahatnamesinde aralarına girdiği bazı Türk topluluklarının "Nebiz"i Hanefi mezhebinde oluşlardan dolayı helal saydıklarını hem içtikleri hem de birbirlerine sunduklarını, hükümdarın da yemek sonunda çevredekilere dolu olan kımızları dağıttırdığını, kendisine sunulan içkiyi ise kullanmayıp Türklere hediye ettiğini kaydetmektedir. Osmanlılarda içki Orhan Bey (1281-1362) zamanında yazılan ve dini, tasavvufi mesneviler dışında aşk konulu mesnevilere öncülük etme ve ilk örnek olma özelliğini taşıyan Hoca Mes'ud'un Süheyl ü Nev-bahâr adlı mesnevisinde 13 ve 14. yüzyıl Anadolusunun yaşama, yeme-içme kültüründen öğelerin sergilendiğini görebiliriz. Eski Türk adetlerinden olan yemekli ve içkili şölen ve toylara Mesnevi'de değinilmekte, yemek ziyafetinden sonra içkilerin içildiği dile getirilmektedir: Aradan ta'âmı çü götürdiler Bu kez süci içmege oturdılar. İçkiler de çeşit çeşit ve boldur bu sofralarda: Eger at kaçayidi çılbır üzüp Süciden kımızdan geçeydi yüzüp İçkiler içilirken bir yandan sazlar çalınmakta, müzik dinlenmektedir: Çalındı def ü nây u çeng ü rebâb Döküldi süci geldi nukl u kebâb Ol arada key içdiler nûş-a-nûş Rebâb u ney ü çeg iderdi hurûş Daha da ötesi içkili olan bu ziyafetlerde günümüzdeki "şerefe kadeh kaldırma" türünden bir gelenek de bulunduğu, içki kadehinin, kişinin sağlığına, mutluluğuna vs. kaldırılmaktadır: Süheyl'e nakâş bir ayah tutdı uş Anun saylığına bunı eyle ûş Didi sayluguna bunı içdüm uş Eyitdi ki sahhâ vü canuna nûş Anun saylıgına süci içelüm Humar yazalım gönlümüz açalum Şeh-i Hâverân camı toldurdıdı Anun saylıgına vü kaldurdıdı Osmanlı'da içki kullanıp sarhoş olan ve kamuda bu halleriyle görülen kişiler zabıtalar tarafından yakalanıp kadı huzuruna çıkarılır ve cezalandırılırdı. Ünlü Şeyhülislam Ebussuud Efendi "Evinde hamr kurup içen müslümana ne lazım olur?" şeklindeki soruya "Had ve ta'zir lazım olur." şeklinde cevaplamıştır. Özellikle IV.Murad döneminde içki yasağı çok sert uygulanmıştı. Ancak dönem dönem daha da sertleşen yasağa rağmen içki kullanımının tamamen ortadan kalkmış olmadığı döneme şahitlik eden Batılı seyyahların eserleriyle olduğu kadar şair ve ediplerin eserleriyle de ortadadır. Yıldırım Beyazıd ve IV. Murad'ın yanı sıra özellikle de yeniçerilerin içki düşkünü oldukları belirtilir. Araştırmacı Stefanos Yerasimos, 15-16.yüzyıl Osmanlı Saray mutfağıyla ilgili kitabında "...saray defterlerinde hiçbir alkollü içkiye rastlayamayız. İçki, şarap olarak, ancak saray tarafından üstlenilen Avrupa elçiliklerinin iaşe giderlerinde geçer" demektedir. 1554'te Avusturya elçisi olarak göreve başlayan Busbecq, Buda'da sofrasına davet ettiği Türklere şarap ikram eder. Onlarla ilgili gözlemini de kaydeder: "...benimle birlikte yemek yiyen birçok Türk'ün soframdaki şaraba karşı takdir hislerine şahit oldum. Bir lüks saydıkları şarabı her fırsat buluşta büyük bir arzu ile içmeye kalkarlar. Soframda, ricam üzerine geç vakitlere kadar kaldılar, fakat artık yorulup da yatak odama çekilince onlar da çıkıp gittiler. Büsbütün sarhoş olmadıklarına hayıflanır gibiydiler. Sora bir köle ile tekrar biraz şarap ve birkaç gümüş kupa istettiler. Issız bir yerde içkiye devam ederek geceyi geçirmek istiyorlarmış. Ricalarını yerine getirmelerini adamlarıma söyledim. Körkütük, küfelik olucaya kadar içtiler. Şarap içmek Türklerde büyük günah sayılır. Hele yaşlıların yanında çok ayıptır. Bazı gençler hoşgörülecekleri ümidiyle böyle bir günahı göze alabilirler. Ayrıca bir defa içtikten sonra az da olsa çok da olsa fark etmeyeceğini düşünerek içebildikleri kadar içerler" Lady Montagu Belgrad'da karşılaştığı ve geniş bir kütüphaneye ve "Hristiyanların pek çoğunda olmayan fikir olgunluğuna ve nezakete sahip" olmakla övdüğü ayrıca kendisine Kur'an'ı Arapçasından okuduğunda büyük bir zevk alabileceğini söyleyen bir Osmanlı Paşası Ahmet Bey'in kendisi gibi rahatça içki içtiğini gördüğünde kendisine neden içtiğini sorar, Ahmet Bey'in yanıtı ise şöyledir:"Allah her şeyi insanlar için yaratmıştır, Kur'an'da şarabın men edilmesi maküldür fakat bunu, sadece halk arasında intizamsızlığa sebep olduğu için yapmıştır, dedi ve şöyle devam etti: Peygamber şarabı ölçülü bir şekilde içmeyi asla men etmemiştir, fakat yine de dedikoduya meydan vermemek için şarabı alenen içmem." Türkiye'ye 1884'te gelmiş 1898 yılına kadar İngiltere elçiliğinde sekreter olarak çalışmış olan Sir Charles Eliot, Türkiye ile ilgili yazdığı ilk olarak 1900'de daha sonra da ilavelerle 1907'de basılan eserinde şu satırlarla Türklerdeki alkollü içki kullanımına ilişkin gözlemlerini ortaya koymuştur: "İstanbul'daki aristokrat zümre çok içki içer. Bu kimseler içtikleri zaman mutlaka sarhoş olmak için içerler. Ama şüphesiz Avrupai tesirlerin bulaştığı bu zümreyi asla tipik müslümanlar olarak vasıflandıramayız. Toplumun bu kesimini bir kenara bırakırsak, Türk milletinin büyük çoğunluğu (Askerler, köylüler, tüccarlar ve ilim adamları) alkole dokunmazlar." Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey 1922 yılında İstanbul halkının en fazla içkiye düşkün olduğu zamanı III. Selim'in asrı olduğunu başta padişah olmak üzere devrin en meşhur adamlarının bile işret müptelası olduğunu belirtip meyhanelerin o dönem zarif insanlar meclisi sayıldığına da işaret eder. Akşamcıların türlü hallerini, vasıflarını, tavırlarını uzun uzadıya anlatan Ali Rıza Bey eserinde akşamcıların Ramazan'a hürmeten içkiyi geçici olarak terk ettiğini de eserinde vurgulamayı da ihmal etmez. Ali Rıza Bey Cumhuriyet öncesindeki çeşitli dönemlerdeki içki yasaklarına rağmen içki düşkünlerinin düşkünlüklerinden vazgeçmedikleri ve her durumda içmenin bir yolunu bulduklarını ifade etmekte yeni nesilde ise tam tersine içkiye ve içkili meclislere yönelik bir nefret hissinin doğmuş olduğunu ve bunun da takdire şayan olduğunu da eklemektedir. Osmanlı tıp kitaplarında yemek konusunun hemen arkasından ilkin su ile başlayan ve daha sonra içki ve özelde de şarap konusunun ele alındığı içecekler bahsi gelmektedir. Osmanlı Hekimleri konuya şarabın şeriatta damlasının yasak olduğunu ortaya koyarak giriş yapmakta ve kendilerinin de konuyu ele almalarının sebebini bu konuyla ilgili sorulan sorulara cevap vermek ve şarabın yarar ve zararlarını açıklamak olarak bildirirler. Tütün Tütün İslam toplumlarına görece geç bir tarihte girmiştir. Alkollü içecekler gibi İslamiyetin ilk dönemlerinde mevcut olmadığından İslam din bilginleri tütün kullanımının haramlığı-helalliği (dini yasak veya onaylılığını) tartışmışlar bir grup yasaklığına fetva verirken diğer bir grup toplumdaki yaygınlığını ve alkol gibi sarhoşluk hali oluşturmadığı için onay vermek gerektiğini düşünüp serbest bırakılması gerektiğini savunmuştur. Tütünün haram olmadığını savunan meşhur kişilerden biri Osmanlı Şeyhülislamlarından Bahayi Efendidir. Şeyhülislam Bahayi Efendi tütünün haram olmadığına dair vermiş olduğu fetva ile devrin diğer bazı din adamlarının öfkesini üzerine çekmiştir. Şeyhülislamın kendisinin de tütün ve afyon gibi keyif verici maddeleri kullandığı, meclisler kurdurduğu da tarihi bazı kayıtlarda geçmektedir. Kahve İlk kahve dükkânı 1544'te İstanbul Tahtakale'de iki Suriyeli Arap tarafından açıldı. Ebussuud Efendi'nin fetvasıyla haram ilan edilen kahve 1623-1640 yılları arasında IV.Murad'ın döneminde tütün ve alkolle birlikte tehlikeli madde haline gelmiştir. Kendinden önceki şeyhlülislamların aksine Bostanzade Mehmet Efendi kahvenin haram olmadığını, hatta faydalı olduğuna dair fetva vermiştir. Bira Kudret Emiroğlu, Türkiye'de biranın ilkin 1850'de Zonguldak'ta kömür üretiminde çalışan Sırp, Hırvat, Doğu Avrupalı İşçiler tarafından içildiği, zamanla müslümanların da bu kültürü benimseyip şehirde birahaneler kurulduğunu aktarır. Ankara'ya da 1890'ların başında birahane ve biranın girişi Avrupalı ve gayrimüslim demiryolu işçileri kanalıyla olmuştur Emiroğlu'nun aktardığına göre. Cumhuriyet sonrası Alkollü içecekler 23 Nisan 1920'de Men-i Müskirat kanunu ile Ankara'da toplanan meclis içkiyi toptan yasaklamıştır. 9 Nisan 1924’te kanunda bir değişiklikle içki yasağına sona erdirildi. Erzurum Milletvekili Ziyaeddin Bey’in: “Deniliyor ki kanun tatbik edilemiyor. (...) Onu meneden memurlar, vazifedarlar kendileri içer, meyhanecilik ederlerse tabii menedilemez.” ifadesi yasağın sürdürülemez olduğunun itirafı niteliğindedir. 22 Mart 1926’da kanun kesin olarak yürürlükten kaldırıldı ve içki üretimi, ithalatı ve ticareti tümüyle devlet tekeline alındı. "İspirto ve ispirtolu içkiler 1925 yılında devlet tekeline alınmış, bir yıl boyunca bir Polonya şirketine verilen işletme, 1926'dan itibaren doğrudan İnhisar (Tekel) idaresince yürütülmeye başlanmıştır. Tekel'in bir hedefi de halkı alkol derecesi yüksek olan rakı yerine şarap ve biraya alıştırmak olarak ifade edilmektedir. 1942 yılında şarap imalatı tekel dışına çıkarılmıştır." Bu dönemde devletin üst düzey bürokratları, şair, yazar ve ediplerin içkili masalarındaki sohbetleri, söyleşileri meşhurdur. Dönemin bazı figürlerinin de içki kullandıkları bilinmektedir. Bunların içinde en meşhurlarından biri Mehmet Akif'in damadı, Arapça ve Farsça'dan çeviriler yapan, Tan ve Cumhuriyet gazetelerinde dış politika yazıları yazan ve "Tanrı Buyruğu" adıyla Kur'an meali yazan Ömer Rıza Doğrul'dur. Doğrul'un rindaneliği ve İslamiyetin içkiyi yasaklamadığı iddiası meşhurdur. Çay Osmanlı'nın çayı 1600'lerde tanıdığı ancak çay tiryakiliğinin 1840'larda başladığı bildirilir. 1857'de Ahmed Ebül-Hayr'ın yazdığı Risale-i Çay yayımlanmıştır. Çay üretimi de ilkin 1878'de Japonya'dan getirtilen tohumlarla Doğu Karadeniz'de dikimi ile başlamış ancak yaygınlaştırılamamış, 1923'te Batum'dan tohum getirilerek yenide dikim denemeleri yapılmış ancak bu teşebbüs de yarım kalmış Rize'de tam üretimin başlaması ise ancak 1947 yılında Rize Fabrikası yoluyla olabilmiştir. Tartışmalar Özellikle İslamiyet sonrası Türk devletlerinde alkollü içki kullanımının ne ölçüde olduğu ve alkollü içeceklerin kimler tarafından kullanıldığı noktasında iki farklı görüş vardır. Alkollü içeceklerin sadece gayr-i müslim (müslüman olmayan) tebaa arasında yaygın olduğu müslümanların içki yasağı sebebiyle çok azının içki kullanmış olabileceğini ve kullanmaları durumunda da kendilerine ceza verildiğini belirten grupta yer alan yazarlar bu görüşün aksini savunan tarihçileri tarihi çarpıtmakla, metinleri yanlış okumakla suçlamaktadırlar. Tarihçi Prof.Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Prof.Dr. Osman Turan, Prof.Dr. Halil İnalcık, Prof.Dr.İlber Ortaylı gibi akademisyen tarihçiler Osmanlı İmparatorlarından bazılarının içki kullanmış olduklarını tarihi belgelere dayanak kitaplarına koymuşlardır. Prof.Dr. Ahmet Akgündüz, Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci gibi hukukçu akademisyenler ise yukarıda andığımız şekilde padişahların içki kullanmadıklarını, edebiyatta geçen şarap, sâki, meclis-i işret, pir-i muğyan gibi terimlerin ise tamamen mecazi olduğunu öne sürmüşlerdir. Terimler Süci - Alkollü içecek, şarap Esrümek - Sarhoş olmak Çeng - Telli bir tür çalgı Kaynakça Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler II.Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991 Ahmet Refik Altınay, Eski İstanbul, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998 Ayten Altıntaş, Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları, Maestro Reklamcılık, İstanbul, 2012 Ayten Altıntaş, Sağlığın Can Damarı-Osmanlı Tıbbında Sağlıklı Yaşam, Yediveren Yayınları, 2013 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş C.IV Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Bir Zamanlar İstanbul, Haz.Niyazi Ahmet Banoğlu, Türcüman 1001 Temel Eser, t.y. Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, İstanul, 2001 Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16.Asır Türk Hayatı, İstanbul: Enderun Kitabevi, 1972 Faruk Sümer, Oğuzlar, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fak.Yay, 1972 Fuat Bozkurt, Türk İçki Geleneği, Kapı Yayınları, İstanbul, 2006 İbn Batuta, İbn Battûta Seyahatnâmesi, Cilt 1, çev.A.Sait Aykut, İstanbul, YKY, 2004 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt 1 ve 3, TTK, Ankara, 1988 Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası, İstanbul, 2012 Kültegin Ögel, Türkiye&de Alkol Kültürü, http://www.ogelk.net/Dosyadepo/alkol_kulturu_kultegin_ogel.pdf Lady Montagu, Türkiye Mektupları- 1717-1718, çev. Aysel Kurutluoğlu, Tercüman 1001 Temel Eser, t.y. Mes'ud Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-Bahar, İnceleme:Cem Dilçin, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 1991 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı I, Ankara: TTK, 1989 Ogier Ghiselin de Busbecq, Türkiye'yi Böyle Gördüm, çev. Aysel Kurutluoğlu, İstanbul, Tercüman 1001 temel Eser, t.y. Reşîdü'd-din Fazlullah, Cami'ü't-Tevârih-Selçuklu Devleti, çev. Erkan Göksu-H. Hüseyin Güneş, Selenge Yayınları, İstanbul, 2011 Sir Charles Eliot, Avrupa'daki Türkiye, çev. Adnan Sınar, Şevket Serdar Türet, t.y. Salim Koca, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Berikan Yayınevi, Ankara, t.y. Stefanos Yerasimos, Sultan Sofraları-15. ve 16.Yüzyılda Osmanlı Saray Mutfağı, İstanbul, YKY, 2002 Sami Kılıç-Ali Albayrak, İslamiyetten Önce Türklerde Yiyecek ve İçecekler, Turkish Studies, Vol 7/2 Spring 2012, Ankara, ss.707-716 Sina Akşin, Türkiye Tarihi Cilt 2 Göz at Alkol Rakı Türk şarabı İslamiyet ve Sarhoşluk İslamiyet ve alkol İslamiyet ve Keyif Vericiler Toy Boza Kahve Ayran Berş Afyon Dış bağlantılar Videolar Prof. Dr. Halil İnalcık - İşret Meclisleri Doç. Dr. Erhan Afyoncu & Murat Bardakçı - Osmanlı'da İçki İçen Padişahlar Prof. Dr. Ahmet Akgündüz - Osmanlı Padişahları İçki İçer miydi? Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci - Osmanlı Padişahları İçki İçer miydi? Murat Bardakçı - II. Abdülhamit ve Rom Osman Ertuğrul Efendi ile yapılan röportaj Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil - Padişahlar İçki İçmezlerdi Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk - Nebiz Nedir? Ağ sayfaları İlber Ortaylı - Osmanlı'da Eğlence Murat Bardakçı - "Osmanlı'yı Dedelerimin İçkisi Yıktı" Orta Doğu'da şarap Soner Yalçın - İçki ve Padişahlar Dipnotlar Kategori:Alkol Kategori:Din ve sarhoşluk
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri