"Şarkılı Türkülü Öyküler"
Bu başlık altında, edebiyat dünyasında sıkça rastladığımız, hikayeye şarkı/şair ekleyerek süsleme veya güçlendirme tekniğini eleştiren bir yazı yayınlayacağız.
Aramaya giriştim, bulamadım; sanki birisi atlar, canımı sıkmaya hazır bekliyor gibiydi. Efendim, kimi öyküler vardır ki, mutlaka dikkatinizi çekmiştir, paragraflar arasında ya da bölümler arasında, belki de yazarın aklına gelen her yerde, bir şarkı couplesi ya da şiir dizeleriyle süslenmiştir. Aslında "süsleme" demek azıcık ayıp olur; zira yazarın amacı, yazdığı öyküye, aklında kalan harici dizelerle güç katmak olsa gerek(kanaatimce).
Bu tekniği kullanan isimleri saymaya kalkışsak, ilk akla gelen isim şüphesiz Küçük İskender'dir. Sayfa başlarında İngilizce ya da Türkçe şarkı sözleri, bazen ordan burdan bir iki dize şiir... Gerisini okurken insan, "illa ki dönüp bakıyor," ne alakası vardı o dizenin diye. Elbette bu teknik bir şeyler katıyor, azıcık daha renklendiriyor hikayeyi.
Ancak sorulması gereken soru şudur: Bu eklemeler hikayeye gerçekten güç katıyor mu, yoksa gereksiz bir süslemeden mi ibaret?
Küçük İskender'in bu tekniği sıkça kullandığı ve bu konuda bir örnek teşkil ettiği söz konusu edilebilir. Ancak bu tekniğin hikayeye gerçekten katkı sağladığı tartışmaya açık bir konudur. Bazı okuyucular, bu eklemelerin hikayeyi zenginleştirdiğini ve derinlik kattığını savunabilirken, bazıları ise bu eklemelerin hikayeden uzaklaştırdığını ve odaklanmayı bozduğunu düşünebilir.
Sonuç olarak, "Şarkılı Türkülü Öyküler" başlığı altında, bu tekniğin artıları ve eksileri tartışılabilir, edebiyat dünyasındaki etkileri değerlendirilebilir. Bu teknik, hikayeye gerçekten güç katan bir unsur mu, yoksa gereksiz bir süslemeden mi ibaret? Okuyucuların ve edebiyat eleştirmenleri bu konuda düşüncelerini paylaşmaya davetlidir.
Bu başlık altında, edebiyat dünyasında sıkça rastladığımız, hikayeye şarkı/şair ekleyerek süsleme veya güçlendirme tekniğini eleştiren bir yazı yayınlayacağız.
Aramaya giriştim, bulamadım; sanki birisi atlar, canımı sıkmaya hazır bekliyor gibiydi. Efendim, kimi öyküler vardır ki, mutlaka dikkatinizi çekmiştir, paragraflar arasında ya da bölümler arasında, belki de yazarın aklına gelen her yerde, bir şarkı couplesi ya da şiir dizeleriyle süslenmiştir. Aslında "süsleme" demek azıcık ayıp olur; zira yazarın amacı, yazdığı öyküye, aklında kalan harici dizelerle güç katmak olsa gerek(kanaatimce).
Bu tekniği kullanan isimleri saymaya kalkışsak, ilk akla gelen isim şüphesiz Küçük İskender'dir. Sayfa başlarında İngilizce ya da Türkçe şarkı sözleri, bazen ordan burdan bir iki dize şiir... Gerisini okurken insan, "illa ki dönüp bakıyor," ne alakası vardı o dizenin diye. Elbette bu teknik bir şeyler katıyor, azıcık daha renklendiriyor hikayeyi.
Ancak sorulması gereken soru şudur: Bu eklemeler hikayeye gerçekten güç katıyor mu, yoksa gereksiz bir süslemeden mi ibaret?
Küçük İskender'in bu tekniği sıkça kullandığı ve bu konuda bir örnek teşkil ettiği söz konusu edilebilir. Ancak bu tekniğin hikayeye gerçekten katkı sağladığı tartışmaya açık bir konudur. Bazı okuyucular, bu eklemelerin hikayeyi zenginleştirdiğini ve derinlik kattığını savunabilirken, bazıları ise bu eklemelerin hikayeden uzaklaştırdığını ve odaklanmayı bozduğunu düşünebilir.
Sonuç olarak, "Şarkılı Türkülü Öyküler" başlığı altında, bu tekniğin artıları ve eksileri tartışılabilir, edebiyat dünyasındaki etkileri değerlendirilebilir. Bu teknik, hikayeye gerçekten güç katan bir unsur mu, yoksa gereksiz bir süslemeden mi ibaret? Okuyucuların ve edebiyat eleştirmenleri bu konuda düşüncelerini paylaşmaya davetlidir.