Tutunamayanlar'ın etiket fiyatı 395 olmuş, duydunuz mu? Bu ne iştir? Kitap dediğin dostun olur, yoldaşın olur, ama bu fiyatla düşman olur adama! Kitap almak, bir kahve içmek gibi sıradan, ama iç ısıtan bir eylem olmalı. Şimdi bakıyorum da, kahve içmek için bile düşünüyoruz. Kitap almak lüks mü oldu, yoksa biz mi fakirleştik? Kitap dediğin, cebindeki paraya bakmadan alıp okuyabileceğin bir şey olmalı, ama şimdi ne mümkün! Kitaplar, raflarda tozlanmak için değil, hayatımıza ışık saçmak için var. Ama bu fiyatlarla ışık saçmak bir yana, cebimizi karartıyorlar resmen. Eskiden sokakta yürürken, bir kitabevine dalardık. Çıkarken elimizde birkaç kitap, yüzümüzde de gülümseme olurdu. Şimdi o kitabevlerinin önünden geçerken, camdan bakmakla yetiniyoruz. Cebimizdeki para ancak kiraya, faturaya yetiyor, kitaba yer kalmıyor. Okuma, ruhun gıdasıdır derler. E, bu gıdayı da bulamazsak aç kalırız. Böyle giderse, herkes kitap okumaktan vazgeçecek, belki de hiç tanışmadığı o güzel dünyalardan mahrum kalacak. Oysa herkesin bir Oğuz Atay'ı, bir Nazım Hikmet'i, bir Sabahattin Ali'si olmalı. Onlarla hayaller kurmalı, kendi dünyasını genişletmeli. Kitap fiyatları makul olmalı ki, hepimiz o dünyalarda kaybolabilelim. Belki bir gün, yeniden kitap kokan sokaklarda buluşuruz. Kitapların ulaşılabilir olduğu, herkesin dilediğince okuyabildiği günlere tekrar kavuşuruz. O güne kadar, bu fiyatlara itirazımız baki. Kitaplar dostlarımızdır, düşman değil!