Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Ulubatlı Hasan

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
[[Dosya:UlubatlıHasanHeykeli.jpg|küçükresim|sağ|190px|Bursa'da bulunan Ulubatlı Hasan heykeli.]] Ulubatlı Hasan (Ulubat, Karacabey, Bursa; d. 1390 - ö. 29 Mayıs 1453; İstanbul), İstanbul'un fethi sırasında Doğu Roma (Bizans) surlarına ilk sancağı diken Sekbanbaşı. Hayatı küçükresim|Ulubatlı Hasan'ın 1425 yılına ait vakfiyesinin, onun kimliğini tanımlayan ilk satırları Hakkında çok fazla bilgiye sahip olunmayan Ulubatlı Hasan'ın gerçekliği bile bir dönem tartışma konusu olmuş, ancak son yapılan araştırmalar neticesinde hayatına dair yeni bilgilere ulaşılmıştır. Babasının ismi Abdullah olup, doğum tarihi de 1390 yılı civarlarıdır. Ulubatlı Alemdar Baba Hasan olarak bilinen Ulubatlı Hasan, Bursa'da Ulubat Gölü'nün birkaç kilometre doğusunda yer alan "Kızılcıklu" ya da şimdiki adıyla "Hasanağa" köyü ile eski başkent Edirne'de "Sığırlıca-Mûsâ" köyünde vakıflar kurmuştur. Rebiulevvel 828'de (Şubat 1425) düzenlenen vakfiyeye göre kendisi, İstanbul'un fethinden 28 sene önce "Nâsıbu livâ'i'l-İslâm" yani "İslam Sancağının Dikicisi" unvanıyla anılmakta ve Fatih Sultan Mehmed'in babası II. Murad zamanında da resmî bir Alemdar olarak görev yapmaktadır. Aynı vakfiyede resmî sancaktarlığının yanında “Melikü’l-ümerâ’i’l-‘izâm” ve “Ekâbir” tâzim ifadeleriyle bir arada anılıp, Sultan II. Murad dönemi devlet adamlarının en büyük ve en önde gelenleri arasında gösterilmiştir. Mehmed Süreyya’nın Sicill-i ‘Osmânî’de “Hasan Ağa” hakkında: “Sultân Murâd Hân-ı sânî (II. Murad Han) Hazretleri’nün ‘asrında Sekbânbaşı olup, 857'de (=1453) İstanbûl fethinde şehîd oldu.” şeklinde verdiği önemli bilgi, onun resmî statüsünün “Alemdarlık”la sınırlı kalmayıp, bu dönemde uzun bir süre Sekbanbaşılık da yapmış olduğunu göstermektedir. Alemdar Baba Hasan bu dönemde vakıf köyü Kızılcıklu’da cami, mescid, zaviye, mektep ve hamam gibi hayır eserlerinin yanı sıra saltanat yurdu Edirne’de, resmî vazifesine atfen “Alemdar Mahallesi” diye anılan bölgede de bir mescit ve kendisi için bir türbe yaptırmıştı. İstanbul'un fethi Ulubatlı Hasan’ın günümüze kadar sancağı rastgele eline alıp burca dikmeyi başarmış çok genç bir yeniçeri olduğu yönünde hayal ürünü bir karakter kurgulanmıştır. Bu da onun şimdiye dek açıkça tespit edilemeyen gerçek statüsünü tamamen gölgede bırakmıştır. Hâlbuki İstanbul kara surlarının en stratejik noktası olan Hagios Romanos (Topkapı) burcuna çıkıp sancak dikmek gibi üstesinden gelinmesi çok zor ve özel yetenek gerektiren bir görevi başarmak ancak emektar ve yüksek tecrübe sahibi bir sancaktarın işi olabilirdi. İmparator muhafızlarının başı Yorgios Sfrancis’in Chronicon Maius adlı ayrıntılı eserinde Ulubatlı Hasan'dan bir görgü tanığı olarak şöyle bahsetmektedir:"İşte o sırada, aslen Lopadionlu (Ulubatlı) olup koca bir vücuda sahip olan ‘Hasan’ adlı bir yeniçeri, sol eli ile başının üstüne kalkanını tutup, sağ eli ile kılıcını çekti ve bizimkilerin şaşkınlık içinde geri çekildikleri o bölgede surun tepesine doğru atıldı. Onunla aynı cesareti göstermek isteyen otuz kadar diğeri de kendisini takip etti. Bizimkilerden hâlâ surlarda kalanlar ise üzerlerine kayaları yuvarlıyorlardı ve onlardan on sekizini aşağı attılar. Ne var ki, Hasan kendisine mahsus şiddeti ile surun üzerine çıkıp bizimkileri kaçırmayı başardı. Bu zafer üzerine diğerleri de onu takip ederek surlara tırmanma fırsatını buldular. Bizimkiler sayılarının pek az olması nedeni ile sura tırmananlara mâni olamadılar. Düşmanın sayısı fazla idi, buna rağmen yine de yukarıya çıkanlara saldırdılar ve onlardan birçoğunu öldürdüler. Bu çatışma sırasında Hasan’a bir taş isabet etti ve onu yere yıktı. Kendisini yere yıkılmış görünce, bizimkiler de üstüne her taraftan taş fırlatmaya başladılar. O ise dizleri üstüne kalkmış kendisini savunmaya çalışıyordu; ancak almış olduğu pek çok darbeden dolayı artık sağ kolu işlemez oldu ve oklarla kaplandı, nihayet beraberindeki pek çok kişi ile birlikte öldü." Kabrinin yeri küçükresim|Ulubatlı Hasan'ın yıkılan mescit ve türbesinin 1940 yılına ait bir fotoğrafı Ulubatlı Hasan’ın tarihî yarımadanın merkezinde bulunan kabri, 2019 yılında Tarihçi Hakan Yılmaz tarafından bölgede yapılan geniş çaplı bir araştırma sonucu ortaya çıkmıştır. Fatih İskenderpaşa Mahallesi yakınlarında, Horhor’dan Büyükşehir Belediyesinin arka hizasına doğru uzanan yol üzerinde, Kırma Tulumba Sokak'la Girdap Sokak'ın kesiştiği köşede yer alan Fatih’in şehit sancaktârı “Alemdâr Baba Hasan”ın kabri, İstanbul’daki tüm fetih şehitlerinin kabirleri arasında apayrı bir öneme sahiptir. Bu ilginç şehit kabri, İstanbul’un yüzyıllar boyu süregelen kadim tarihî görüntüsünü değiştiren 1956 İmar Planı uygulanırken, sebepsiz yere ortadan kaldırılan yarı kârgir, kısa minareli küçük mescidinin yakınında, beş yüz yıl boyunca Osmanlılar tarafından fethin en büyük şehidinin yattığı yer olarak biliniyor ve halk tarafından ziyaret ediliyordu. küçükresim|Ulubatlı Hasan'ın Yıkılan Türbesinin Kayıp Kitabesi Alemdar Baba Hasan’ın Sultan III. Selim’in saltanatının son zamanlarında, 1221/1806 İstanbul depreminde yıkılan mescid ve kabrinin onarımı sırasında kabrin hacet penceresi üzerine yerleştirildiği, ancak daha sonra köşe duvarına nakledildiği anlaşılan manzum bir kitabesi ve üzerinde “Sıdkî” mahlaslı şaire ait beş beyitlik bir “târîh” manzumesinin içeriği aynı zamanda, kuşatmanın son anında Fatih’in sancağını burca diken Alemdar Hasan’ın “Ulubatlı Hasan”ın ta kendisi olduğunun kanıtıdır. Bugün kitabenin varlığına dair elimizde 1930’larda Süheyl Ünver, 1940 sonlarında Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından çekilmiş iki fotoğraf bulunmaktadır. Sıdkî’nin Hasan’ın dilinden yazdığı manzumenin ilk üç beytinde; onun elinde “tîğ-ı âteş-tâb” yani “düşmana ateş saçan kılıç” ve dilinde tekbir “nazm”ı olduğu hâlde surların üzerine çıktığı, kahır pençesiyle destansı bir kudretle düşmana karşı savaştığı, Fatih’in sancağını göz kamaştırıcı bir şekilde burcun üstünde dalgalandırdığı, sonunda kanlar içinde kalarak yalnız gâzîlerin değil “Şehîdler”in de “Serdâr”lığına ulaştığı nazmedilmiştir. Manzumenin dördüncü beytinde bugüne kadar duyulmamış ilginç bir ayrıntıdan söz edilerek, Hasan’ın bedeninin burçtan düştükten sonra bir süre sur dibinde ceset ve taş yığınları altında kaldığına, ne Han (Fatih) ne de başka biri naaşının yerini bulamazken, rüyada gösterilen bir işaret üzerine çıkarılıp şimdiki kabir alanına taşındığına işaret edilmiştir. Şiirin son beytinde “menkût” (noktalı) harfle “târîh” düşürüldüğü belirtilen: “Zehi devlet Hasan Baba ki heşt-seddin (sekiz burcun) alemdârı” dizesi ise, yine çağdaş tarihî verilere uygun olarak; on iki kara burcu içinde ikinci sancağın dikildiği dokuzuncu burç olan Porta Pighi/Silivrikapı’dan önce, buraya kadarki sekiz burç arasında ilk Osmanlı sancağını Alemdar Hasan’ın diktiğini netleştirerek, onun “Ulubatlı Hasan” olduğunu kanıtlamaktadır. Gerçekten yaşayıp yaşamadığına dair tartışmalar Ulubatlı Hasan'ın gerçekte var olmayıp ve bir fetih efsanesi olduğuna dair çeşitli iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddiaların temelinde Ulubatlı Hasan'dan bahseden yabancı kaynaklardan biri olan İmparator muhâfızlarının başı Yorgios Sfrancis’in Chronicon Maius adlı ayrıntılı eserini, 1930’lardan itibaren Metropolit Makarios Melissinos’a atfeden birkaç Yunan ve Romen tarihçinin tezleridir. Tarihçi Hakan Yılmaz bu iddiaları çürüttüğünü iddia etmektedir. Ulubatlı Hasan'ın var olmadığına dair iddia sahipleri tezlerini İstanbul'un fethi sırasında bizzat bulunan Bizanslı tarihçi Francis'in orijinal eserinde Ulubatlı Hasan'ın ismi geçmemesi ve daha sonraki tarihlerde Francis'in eserine Melissinos tarafından ilave yapıldığı ve Melissinos'un eklemelerini hangi kaynaktan aldığının bilinmediği gerekçesini savunur. Bazı tarihçilerin dayanağı ise şehrin fethedilişi sırasında o kargaşada surlara bayrağı ilk diken kişinin isminin sağlıklı bir şekilde zikredilmesinin mümkün olmayacağıdır. Gerçekliği tartışmalı iken bile, İstanbul'un Türkler tarafından fethedilişinin simgesi olan ve Türk mitolojisinin bir parçası haline gelen Ulubatlı Hasan'ın son araştırmalar neticesinde gün yüzüne çıkan kabri ve yeni arşiv belgelerine göre gerçek bir kişi olduğu kanıtlanmıştır. Popüler kültürde Ulubatlı Hasan pek çok roman, çizgi film, dergi ve sinema gibi medyatik ögelerde yer almıştır. Genellikle genç bir yeniçeri ya da sipahi olarak kurgulanmıştır. 1951 yapımı İstanbul'un Fethi filminde Turan Seyfioğlu tarafından canlandırılmış, 1972 yapımı Kara Murat Fatih'in Fedaisi filminde de Ulubatlı Hasan karakterine yer verilmiştir. Fetih 1453'te ise Ulubatlı Hasan'ı İbrahim Çelikkol canlandırmıştır. Kaynakça Kategori:Bursa doğumlular Kategori:1453 yılında ölenler Kategori:Osmanlı askerî personeli Kategori:Yeniçeriler Kategori:İstanbul'un Fethi Kategori:Çatışmada ölen Osmanlılar Kategori:1390 doğumlular
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri