Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Uluslararası toplumsal cinsiyet

bullvar_katip

Administrator
Katılım
21 Mayıs 2024
Mesajlar
532,105
Uluslararası toplumsal cinsiyet, kadın-erkek eşitliğini ve kadın hakları savunuculuğunu uluslararası alanda yapılması yönünde kavram ve yaklaşımların geliştirilmesini ifade eden terim. Uluslararası toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek olarak iki cinsiyetin toplumsal ve kültürel etkilerinden kaynaklı olan yaşam biçimi baz alınarak değerlendirilen toplumsal cinsiyet kavramının uluslararası zeminde incelenmesini ele alır. Cinsiyet sonradan değil doğuştan var olur, bu nedenle bu konuda bir seçim yapılması söz konusu değildir. Türk Dil Kurumu'na göre cinsiyet; "bireye, üreme işinde ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren bir yaratılış, eşey, cinslik, seks" şeklinde tanımlanmıştır. Bu doğrultuda cinsiyet (eşey) kavramını akabinde takip eden bir sonraki kavram ise toplumsal cinsiyet olarak ele alınır. Toplumsal cinsiyeti, cinsiyetten ayrılmasındaki temel etken ise toplum tarafından sosyokültürel açıdan tanınarak buna göre şekillendirilmek istenmesidir. Uluslararası toplumsal cinsiyet, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarının son halkası olarak ilgili otoritelerce ele alınır. Feminist yaklaşımlar Feminist Liberal Anlayış Liberalizm’de olduğu şekilde feminist liberal anlayış da çeşitli şekillerde karşımıza çıkmıştır. Klasik liberalizmde devlet, insan haklarının korunması anlayışını merkez baz alarak, piyasaya müdahale edilmesinin yerine eşit imkanlar sağlanarak piyasada, aktörlerin kendi yollarını belirlemeleri amaçlanmıştır. Klasik liberal feminizmde ise bu anlayış, devletin ayrımcılık içeren yasaları ve politikaları ortadan kaldırılarak kadınların erkeklerle eşit bir şekilde rekabet etmeleri için olanak sağlanması olarak yansımaktadır. Marksizmde Feminizm Feminizm ortaya atılmasından bu yana çok siyasi düşünce ile etkileşim içinde bulunarak, kadınların durumu birçok düşünürün sorguladığı bir konu olmuştur. Bunlardan öne çıkan bir isim ise Karl Marx’tır. Marx’ın feminizmi sorgulaması değişik bir açıdan olmuştur. Marx kadınlara uygulanan baskılar üzerinde çok durmayarak, bu sorunu hak ihlali olarak algılamak yerine sınıf toplumunun ürünü olarak görmüştür. Bununla birlikte feminizme sağladığı katkılar şu bakış açıları ile ele almak mümkündür: “Cinsiyet eşitliğini anlamak tarihsel bir çerçeve gerektirir; kadınların özgürleşmesine engel olmanın temelinde ekonomik çıkarlar yatmaktadır; kadınların özgürleşmesi için politik ve yasal hakların sağlanması yeterli değildir, toplumun değişmesi gerekir; kadın erkek eşitliği için kadının ekonomik olarak özgürleşmesi gerekir, bu nedenle ev işleri ve çocuk bakımı ele alınmalıdır” (Bryson, 1992). Marx’ın bu bakış açıları feminist çalışmaların, ev içi çalışmayı öne çıkarmasına koymasına ve ev içinde sağlanan emeğin maaş ile değerlendirilmesi olayına yönlenmesine sebep olmuştur. Öte yandan Marxist feminizmin kadınların üreme hakları, kadına yönelik şiddet, tecavüz vb. gibi konulara yönelmekten ziyade,sadece kadınların ekonomik sorunlarına çözüm bulmayı tercih ederek önerdiği görülmektedir. bknz:Feminizm Tarihte 18. yüzyıldan itibaren ilk Feminist Düşünür ve Teorisyenler Toplumsal cinsiyet eşitliği stratejisi temeli geçmişe bakıldığında öncelikli olarak feminist düşünceye dayandırılmaktadır. Feminizm toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin aslını anlamak amacıyla toplumsal cinsiyet politikaları ve iktidar ilişkileri ve sosyal, siyasal ve iş istihdamı üzerine yoğunlaşan bir düşünce yapısı olarak 18. yüzyılın sonlarında kadınlara karşı adaletsiz davranılması göz önüne alınarak çeşitli düşünürler bu konu üzerinden eserlerini ortaya koymaya başlamıştır. Bu konudaki ilk eseri İngiliz yazar Mary Wollstonecraft, Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi (A Vindication of the Rights of Woman, 1792) ile ortaya koymuştur. Bu eserde Wollstonecraft, erkeklerin kadınların içerisine konduğu kafeslere konmaları halinde kadınlarla aynı karakterlere sahip olacaklarını söylemiştir (Tong,1998). 19. yüzyılda Wollstonecraft’ın görüşlerine John Stuart Mill ve Harriet Taylor Mill ’de katılmışlar ve Eğitim hakkının yanında politik ve ekonomik alandaki fırsat eşitliğine vurgu yapmışlardır. Feminist düşünce 19. yüzyılda kadınların eğitim siyasi ve sosyal haklarına odaklanmıştır. 20. yüzyılda dünya savaşları yaşanmış ve erkek işgücünün üretimden çekilirken yokluğunda kadınlar iş yaşamında yer alarak ve ev içi sorumluluklarını sorgulayarak yeni bir dönümün başlangıcı yaşanmıştır. 20. yüzyılın önemli feminist bir düşünürü olan Betty Friedan “Kadınlığın Gizemi” eserinde kadınların zaten düzenli ve temiz olan evlerini daha çok temizlemek zaten güzel olan görünümlerine daha da özen göstermek amacıyla daha fazla uğraştıklarını belirterek eşlerin ve çocukların da bu işlere destek olabilmeleri için kadınların ilk olarak evden uzaklaşarak ve tam zamanlı olarak anlamlı işler edinerek farklı bir yaşam tarzı benimsenmesinin gerektiğini söylemiştir(Tong,1998). Dolayısıyla burada vurgulanmak istenen kadınların işgücündeki söz hakkını çalışarak ve iş gücüne katılarak elde etmeleri gerektiğinden yanadır. Kadınlar ancak evin dışında özgürleşebileceklerdir. İşte bu feminist düşünürler, kadının insani ve medeni haklarına, birey olarak özgürleşmesine, özgürleşmenin de aslen mutlak eşitlik ile sağlanabileceğini anlatmaya çalışmışlardır. Uluslararası toplumsal cinsiyetin tarihsel analizi Günümüzde dile getiriliş şekliyle toplumsal cinsiyet ilk kez, cins baz alınan ayrımların aslında toplumsal olduğu görüşlerine sahip olan Amerikalı feministler tarafından ortaya atılmış. Toplumsal cinsiyet , aynı zamanda, dişilliğin normatif tanımlarının ilişkisel boyutunu da vurgulamıştır. Kadın araştırmalarının sınırlı bir biçimde kadınlara odaklanmasından endişelenenler, toplumsal cinsiyet terimini paralel teoriye karşı ilişkisel bir kavram sağlamak için kullanmışlardır. Bu görüşe göre kadınlar ve erkekler birbirlerine göre tanımlanmıştı ve herhangi birinin ayrışık bir şekilde yürütülen bir çalışmayla algı uyandırması sağlanamazdı. Feminist akademisyenler daha en baştan itibaren kadın çalışmalarının sadece yeni bir başlık olmayacağını belirterek, mevcut olan akademik çalışmaların önermelerini ve standartlarını eleştirerek bir yeniden gözden geçirilmesini de sağlayabileceklerine işaret ettiler. Başlangıçtaki adımlar çekingen olsa da, bunun sadece yeni bir kadın tarihi değil, yeni bir tarihten söz ettiğini söylemek hiç de abartılı olmayacaktır. Bu yeni tarih kadın deneyimine dayanması farklı bir bakış açısını getirerek eski bakış açılarına da boyut kazandıracaktı. Kültürde, Siyasette Feminist Yaklaşımlar öne sürülmüş , toplumsal cinsiyetin geliştirilip geliştirilmemesine bağlı kılınmıştı. Feminist tarihçiler kuramdan ziyade betimleme üzerinde çalışabilmek amacıyla eğitim görmelerine karşın fayda sağlamak amaçlı kuramsal formülasyon anlamında araştırmalarını giderek yükseltmişlerdir. Bunun en az iki nedeni vardır: İlki, kadınların konusunda tarihteki vaka araştırmalarının çoğalması ve benimsenmesi, devamlılıkları ve duraksamaları aktarabilecek ve farklı toplumsal deneyimlerin yanında eşitsizliklerin de nedenini açıklayabilecek bir pencere talep ettikleri görünmektedir. İkincisi, yakın dönemde gerçekleştirilen kadınların tarihi ar-ge’lerinin nitelikli olmasıyla beraber ile kadınların tarihinin tamamen incelenmesiyle bu alanda hâlâ marjinal konumda olması arasındaki çelişkinin, bu kavramları iktidarlarını olumlu-olumsuz etki edebilecek, belki de değiştirebilecek şekilde incelemeyen yaklaşımların sınırlarını şeffaf bir şekilde ortaya koymasıdır. Kadın tarihçileri açısından, kadınların bir tarih yazılabildiğini veyahut kadınların Batıda etkili siyasi ayaklanmalarına dahil olmuş olduklarını ispat etmek yeterli olmamıştır. Çoğu feminist olmayan tarihçinin kadınların tarihine gösterdikleri tepki, önce kabul, sonrasında ise kendini ayrı konumlandırma ya da konuyu önemseyip kale almama yönünde olmuştur. Uluslararası toplumsal cinsiyette olumlu ayrımcılık Olumlu ayrımcılık, tarihte dışlanmış grupların, eğitim, istihdam ve siyaset gibi alanlarda daha fazla faaliyet gösterip söz hakkına sahip olmalarını sağlayarak bu gruplara imkân yaratmaya çalışan politikalardan ve uygulamalardan bahsetmektedir. Etnik olarak aidiyet, cinsiyet, ırk gibi farklılıklarla şekillenen ayrımcılıkların ortadan kaldırılması için telafi edici nitelikte bir "ayrımcılığı" savunur. Olumlu ayrımcılık, eşitsizlik söz konusu olan her türlü fiili ortadan kaldırmayı öngören bir eşitlik politikasıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında olumlu ayrımcılık politikalarının savunduğu konu da, iki cinsiyet arasındaki farklardan yola çıkar. Bu farklar, en temel anlamıyla kadınların kamusal yaşam gibi alanlarda dışlanmalarına neden olan farklılıklardır. Bu anlamda, ayrımcılığı ortadan kaldırmak için özgün standartların oluşturulması gerektiği savunulur. Bu kavrayışın geliştirilmesinde en büyük katkı hiç şüphesiz ki yine kadınlar sayesinde mümkün kılınmıştır. İkinci Dalga kadın hareketinin, bir kuşak önceki kadınların oy hakkı, eğitim ve çalışma hakları gibi toplumsal yaşamın her düzeyinde erkeklerle eşit haklar talep edilmesinden ziyade, eşit haklara imkân tanındığı kurumlar, kültürel çatışmalar ve cinsiyet eşitsizliklerinin daha iyi bir şekilde kavranmasına imkân sağlamıştır. Politika ve uluslararası toplumsal cinsiyet Ulusal ve uluslararası toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılmasına yönelik birçok kurum ve kuruluş bu konuda çalışmalar yapmakta ve politikada söz hakkına sahiplik sağlamaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plana ve politikalara yerleştirilmesi, 1990’lı yıllarda ortaya çıkmış, uluslararası kuruluşlarda öne çıkmış ve uygulanmaya başlanmıştır. Bunun bir örneği olarak 2010 yılında Birleşmiş Milletler'e bağlı "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi" toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadın istihdamının geliştirilmesi amaçlanarak kurulmuştur. Kaynakça Öztan,Ece.“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikaları ve Olumlu Ayrımcılık”. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 59/1(2004):204 Tatlıer Baş,Meryem Meltem. “AVRUPA BİRLİĞİ’NDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN ANA PLAN VE POLİTİKALARA YERLEŞTİRİLMESİ: HOLLANDA, ROMANYA VE TÜRKİYE ÖRNEKLERİNİN İRDELENMESİ”. Uzmanlık Tezi, Ankara Üniversitesi ,2011. Scott, Joan W. “TOPLUMSAL CİNSİYET: FAYDALI BİR TARİHSEL ANALİZ KATEGORİSİ”. Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar Sayı 12 (Ekim 2010): 113-114. Kategori:Cinsiyet
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz.

Zevkine göre renk kombinasyonunu belirle

Tam ekran yada dar ekran

Temanızın gövde büyüklüğünü sevkiniz, ihtiyacınıza göre dar yada geniş olarak kulana bilirsiniz.

Izgara yada normal mod

Temanızda forum listeleme yapısını ızgara yapısında yada normal yapıda listemek için kullanabilirsiniz.

Forum arkaplan resimleri

Forum arkaplanlarına eklenmiş olan resimlerinin kontrolü senin elinde, resimleri aç/kapat

Sidebar blogunu kapat/aç

Forumun kalabalığında kurtulmak için sidebar (kenar çubuğunu) açıp/kapatarak gereksiz kalabalıklardan kurtula bilirsiniz.

Yapışkan sidebar kapat/aç

Yapışkan sidebar ile sidebar alanını daha hızlı ve verimli kullanabilirsiniz.

Radius aç/kapat

Blok köşelerinde bulunan kıvrımları kapat/aç bu şekilde tarzını yansıt.

Foruma hoş geldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Geri