Birkaç kez ihanete maruz kaldım, ama defalarca hayal kırıklığıyla karşılaştım. Kendi duygusal çöküşümü dile getirdiğimde, ifade ettiğim hiçbir kelimenin kimse tarafından değerli olduğunu bilmek, eskiden olduğundan daha fazla acı verici oluyor. Geçmişte genellikle bu durumun farkında değildim ve farkındalık seviyem arttığında bile pek umursamazdım. Belki de "acı verici" gibi bir ifadeye dahi fırsat bulamazdım kişisel şartlarım başka olsaydı. Sen istemeden de olsa, seni anlamak isteyen ve derdine ortak olan insanlar olduğunda, "İnsanlar beni dinliyor, bir şeyler söylüyor ama kimse beni anlamıyor" deme lüksüm olmazdı. Kimseye anlatmaya çalışsam, yalnızca acıma ile karşılaşırdım. Acınmayı istemiyorum. Eğer hislerimi günce olarak bir sözlüğe yazmayı lüks olarak kabul edeceksen, şikayet etmek yerine susmayı tercih ederim. Hayatta sığınabileceğim iki insan var, ikisinin de haberi yok. Bir tanesi zaten ölmüş biriydi. Diğeri ise benimle iletişim kurma imkanı olmayan biriydi. Sonuç olarak, her ikisi de bana yabancıydı ve duygusal bağlarım tek taraflıydı. İkinci insana şunu söylemek istiyorum: Seni sevmek bir alışkanlık haline geldi, bu gerçek. Bu yüzden vazgeçmeye karar veremiyorum. Neler olduysa oldu, ruhum arafta kaldı. Hayatta ölümcül olasılıklar, çaresizlikler, kayıplar var. Kendimi bir türlü sevemedim ama seni, nasıl olduysa, ruhumla ve kalbimle sevdim. Neden beni merak ettiğini bilmiyorum ama, lütfen merak etme. Annelik ayrı bir şey. Bu yolda hep annemle yürüdüm. Annemin herkesi vardı ancak gerçekte annemden başka kimsem yoktu. Birkaç yıl öncesine kadar, hayali bir teselli bulduğum dışında, annem dışında kimse olmadı; ve nefes almamın tek nedeni annemdi. Bu cümlelerin devamı yok, yazarsam samimiyetimi sorgularım.