Ülke gündemini sarsan ve sosyal medyada büyük tepki toplayan yurt intiharları ve bunların ardındaki şüpheli durumlar hakkında yazmak istiyorum. Başlık olarak "Üniversite Yurtlarındaki Şüpheli Ölümler" ifadesini kullanıyorum çünkü bu olayların sıradan intihar veya talihsiz olaylar olmadığı, arasında karanlık ilişkiler olduğu oldukça açık.
Öncelikle, yurtlarda yaşanan intiharların araştırılması önerisinin AKP-MHP oylarıyla reddedilmesi, bu konunun üzerinin örtülmeye çalışıldığını gösteriyor. Bu, kabul edilemez bir durum! Ölen öğrencilerin aileleri ve yakınları, acılarının adaletle tatlılaştırılmasını beklerken, siyasetin bu şekilde bir tutum içinde olması vicdanları yaralıyor.
Şimdi, olayların geçtiği yurt olan Akdeniz Üniversitesi içindeki Elmalılı Hamdi Yazır KYK Yurduna gelelim. Bu yurdun, Menzil Cemaati tarafından yönetildiği ve öğrenciler üzerinde ciddi baskılar oluşturulduğu iddiaları var. Zorla namaz kıldırma, Kur'an okutma gibi dayatmaların yanı sıra, bu dayatmaları kabul etmeyen öğrencilere yönelik baskı ve taciz söz konusu. Bu durum, bir öğrenci yurdunun değil, bir hapishane veya terör örgütünün elindeki bir yer gibi görünmesini sağlıyor.
Ancak daha da korkunç olan, intihar eden öğrencilerin cinsel istismara uğradığı yönündeki iddialar. Evet, bu yurt "Ölüm Yurdu" olarak anılıyor ve yaşananların boyutları hakkında ciddi endişeler var. Yetkililer tarafından yayın yasağı getirilmiş olması ve olayların üzerinin örtülmeye çalışılması, bu iddiaların gerçekliği konusunda şüphe uyandırıyor.
Şüpheli ölümlerin ardındaki gerçeği öğrenmek için, yetkililerin bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. Gencecik çocuklar neden ölüyor? Bu, cinsel istismar, cinayet veya cemaat baskısı mı? Yetkililer, bu sorulara cevap vermek ve sorumluları ortaya çıkarmak zorundalar. Sessizlik ve gizlilik politikaları, bu konunun üzerini örtme girişimi olarak görülüyor ve kabul edilemez!
Bu olayların takipçisi olmak ve seslerini duyurmak bizlerin sorumluluğunda. Ölen öğrencilerin ailelerine ve yakınlarına destek olmak, adaletin yerini bulmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu yurtlardaki şüpheli ölümlerin ardındaki gerçekler ortaya çıkarılana kadar mücadelemiz devam etmeli!
Son olarak, bu olayların politik boyutu da unutulmamalı. AKP-MHP ittifakının oylarıyla intiharların araştırılması reddedildiğini görüyoruz. Bu durum, siyasetin adaletten ve insan haklarından ne kadar uzaklaştığının bir göstergesi. Bu siyasi tutum, sorumluların cezasız kalmasını sağlayarak, benzer olayların tekrarlanma ihtimalini artırıyor.
Sesimizi duyurmak ve adalet için mücadele etmek zorundayız!
Öncelikle, yurtlarda yaşanan intiharların araştırılması önerisinin AKP-MHP oylarıyla reddedilmesi, bu konunun üzerinin örtülmeye çalışıldığını gösteriyor. Bu, kabul edilemez bir durum! Ölen öğrencilerin aileleri ve yakınları, acılarının adaletle tatlılaştırılmasını beklerken, siyasetin bu şekilde bir tutum içinde olması vicdanları yaralıyor.
Şimdi, olayların geçtiği yurt olan Akdeniz Üniversitesi içindeki Elmalılı Hamdi Yazır KYK Yurduna gelelim. Bu yurdun, Menzil Cemaati tarafından yönetildiği ve öğrenciler üzerinde ciddi baskılar oluşturulduğu iddiaları var. Zorla namaz kıldırma, Kur'an okutma gibi dayatmaların yanı sıra, bu dayatmaları kabul etmeyen öğrencilere yönelik baskı ve taciz söz konusu. Bu durum, bir öğrenci yurdunun değil, bir hapishane veya terör örgütünün elindeki bir yer gibi görünmesini sağlıyor.
Ancak daha da korkunç olan, intihar eden öğrencilerin cinsel istismara uğradığı yönündeki iddialar. Evet, bu yurt "Ölüm Yurdu" olarak anılıyor ve yaşananların boyutları hakkında ciddi endişeler var. Yetkililer tarafından yayın yasağı getirilmiş olması ve olayların üzerinin örtülmeye çalışılması, bu iddiaların gerçekliği konusunda şüphe uyandırıyor.
Şüpheli ölümlerin ardındaki gerçeği öğrenmek için, yetkililerin bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. Gencecik çocuklar neden ölüyor? Bu, cinsel istismar, cinayet veya cemaat baskısı mı? Yetkililer, bu sorulara cevap vermek ve sorumluları ortaya çıkarmak zorundalar. Sessizlik ve gizlilik politikaları, bu konunun üzerini örtme girişimi olarak görülüyor ve kabul edilemez!
Bu olayların takipçisi olmak ve seslerini duyurmak bizlerin sorumluluğunda. Ölen öğrencilerin ailelerine ve yakınlarına destek olmak, adaletin yerini bulmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Bu yurtlardaki şüpheli ölümlerin ardındaki gerçekler ortaya çıkarılana kadar mücadelemiz devam etmeli!
Son olarak, bu olayların politik boyutu da unutulmamalı. AKP-MHP ittifakının oylarıyla intiharların araştırılması reddedildiğini görüyoruz. Bu durum, siyasetin adaletten ve insan haklarından ne kadar uzaklaştığının bir göstergesi. Bu siyasi tutum, sorumluların cezasız kalmasını sağlayarak, benzer olayların tekrarlanma ihtimalini artırıyor.
Sesimizi duyurmak ve adalet için mücadele etmek zorundayız!