Heidegger'ın varlık ve zaman üzerine yazdığı eserinde, insan ve dünyayı bir arada anlama ve kavramsallaştırma yaklaşımı, felsefe tarihinde önemli bir inovasyondur. Heidegger, insan varlığını (dasein) dünyayla özsel bir şekilde ilişkilendirme yöntemini benimseyerek Descartes gibi insan ile dünya arasına ayrılık, düalite veya mesafe koymamıştır. Tam aksine, bu ikisini birlikte ele almış ve bir arada düşünmüştür. Dünya-da-olma kavramı, insan varlığını kökeninde dünyayla buluşturan merkezi bir kavram haline gelmiştir. Heidegger, daseini dünyanın karşısına koymaz, ancak onu daseinin varlığına özgü bir şekilde bağlar. Dasein, dünyaya hükmeden bir konumda değildir; aksine, Heidegger'e göre "dasein dünyaya boyun eğmiştir" ve bu boyun eğme, günlük yaşamda daseinin endişeli işlevlerinde dünyaya daldığının bir göstergesidir. Dasein ile dünya arasında ikilik veya karşıtlık yoktur. Heidegger, dünyayı daseine, daseini de dünyaya sıkı sıkıya bağlar. Bu dünya-da-olma durumu, neredeyse bir bütünlüğe ulaşır. Dünya, sadece dasein var olduğu sürece varolur. Daseinin dünya kavrayışı, kendisini anlamak anlamına gelir. Ben ve dünya, özne ve nesne olarak iki ayrı varlık değildir; aksine, ben ve dünya, daseinin temel belirleyicisi olan dünya-da-olma yapı birliği içinde bir aradadır.