Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 1911'de yazdığı Şıpsevdi adlı romanı okurken vavlı sepet arabası diye bir arabadan bahsettiğini görünce şaşırdım. Çünkü o dönemin popüler arabalarının neredeyse tamamını biliyorum: kap, fayton, talika, muhacir arabası, kupa arabası, lando, landon, landolet, koçu, kinto, katip odası, çekçek, tente, koçu, omnibus... Hatta bunlar hakkında Ekşi'ye de yazmıştım (bkz: #134136691) ama vavlı sepet arabası diye bir arabayı ne gördüm ne de işittim. Tabi vav'ı görünce benim aklım hemen lam, mim, nun, vav, he, lamelif, ye'ye gittiği için orijinal yazımı nasıl acaba diye merak edip romanın Osmanlıcasını bulup ilgili kısma baktım. Bkz. görsel buldum bulmasına ama orijinal yazımı görmek, vavlı sepet arabasıyla ilgili bir ipucu vermediğinden cümlenin önüne arkasına bir kez daha baktım: "... bir şey daha söylüyorlar, ona çok güldüm. Şeytan arabası mıdır nedir? Hani böyle şimendifer gibi fıldır fıldır gidiyor. Vavlı sepet arabası mı ne diyorlar? işte öyle bir karın ağrısı ismi var. Nebe'nin beyi işte bir tane ondan almış. Hanımını bindirip de bahçede dolaştırıyormuş. Ne tuhaf olur onun üstünde gitmesi! Tövbeler olsun, binmesi de günahmış diyorlar ama insan imreniyor. Nebe beni pek sever. Benim için kardeşçiğim gelsin, onu işte o arabaya bindireyim de dolaştırayım demiş…" İşte şimdi oldu! Hüseyin Rahmi şeytan arabası demese ömür billah çözemezdim sanırım vavlı sepet arabasıyla kastının ne olduğunu. Bisiklet yahu! İki (bi) çember (cycle) üzerinde dengede durmanın şeytanî yönüne vurgu yapan şeytan arabasının Fransızcası ise, ayaklar (pède) kullanılarak hız (véloc) kazanıp çemberlerin dönmesini sağlayan aracı ifade eden vélocipède. Nitekim bisiklet kelimesi Türkçeye Fransızcadan geçtiğinden şeytan arabası ya da derrace falan yaygın kazanamamış ve bisiklete velospit, velespit, velosipet denir olmuş. İşte Hüseyin Rahmi'nin romanında velosipete dili dönmeyen karakter, velo'nun vav'ını alır, arkasından da sipeti sepete dönüştürüp bisikleti vavlı sepet arabası yapar. Bu arada döneminin bestseller'ı Şıpsevdi'den 700 altın lira kazanan ve o dönem ülkenin en fazla kazanan yazarı olan (bkz: Türkiye'de yazarın kazancı) Hüseyin Rahmi, diğer eserlerinden biriktirdiği parayı da denkleyip Heybeliada'ya 1912'de üç katlı bir köşk yaptırır. 1944'teki ölümüne kadar adada yaşayan Hüseyin Rahmi, adanın her bi yerini bisikletle dolaştığından onun geçtiği sırada kadınlar pencerelerden birbirlerine "a! a! bak, kardeş! Şeytan arabalı adam" diye seslenirlermiş.